Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kucağınıza Sarılan Her Çocuk İlgi mi Arıyor?: Sosyal Açıdan Engellenmemiş Davranış Bozukluğu Hakkında Bilmeniz Gerekenler

“Beni ilk kez görmesine rağmen kucağıma geldi. Ne kadar tatlı değil mi?”
“Yabancılarla bile rahat konuşuyor, çok sosyal.”
“İlgi çekmeye çalışıyor ama abartıyor.”

Bu cümleleri duydunuz mu hiç? Belki bir parkta, belki kendi çocuğunuzla ilgili okuldan gelen bir geri bildirimde… Belki de arkadaşınızın çocuğunu böyle tanımladınız. Ancak bu davranışlar her zaman “sıcakkanlılık” ya da “fazla sevecenlik” anlamına gelmez. Hatta bazı durumlarda, bu davranışların altında gizli ve derin bir duygusal eksiklik olabilir. Psikoloji literatüründe buna Disinhibited Social Engagement Disorder (DSED), yani Sosyal Açıdan Engellenmemiş Davranış Bozukluğu tanısı verilir.

Tanımadıklarına Gülümseyen Çocuklar

Sosyal Açıdan Engellenmemiş Davranış Bozukluğu tanısına sahip çocuklar, genellikle ihmal edilmiş, sürekli değişen bakım verene sahip ya da erken çocukluk dönemlerinde ani bakım veren değişikliğine veya kaybına maruz kalmış çocuklarda görülen bir davranış bozukluğu türüdür. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tanımına göre (DSM-5), bu çocuklar tanımadıkları kişilere karşı çekincesizdir; fiziksel teması kolayca başlatabilir, yabancılarla rahatça konuşabilir ve genellikle ailelerinden ayrılma konusunda kaygı göstermezler (APA, 2013).

Bir çocuğun parktaki yabancı bir yetişkinin dizine oturması, ilk defa gördüğü bir öğretmenin boynuna sarılması ya da size daha adınızı bile sormadan “Seni çok sevdim” demesi sevimli gibi görünse de, bu davranışlar sağlıksız bir bağlanma, travma ve stres örüntüsünün işareti olabilir.

Sosyal Açıdan Engellenmemiş Davranış Bozukluğu Nasıl Ortaya Çıkar?

Bebeklik ve erken çocukluk döneminde çocukların birincil bakım verenleriyle (anne, baba, büyükanne, vs.) kurduğu ilişkiler, onların “dünya güvenli mi?” sorusuna verdikleri ilk cevaptır. Sosyal Açıdan Engellenmemiş Davranış Bozukluğu genellikle şu durumlarda ortaya çıkar:

  • Uzun süreli duygusal ya da fiziksel ihmal

  • Sık sık değişen bakım verenler (örneğin, bakıcıların sık değişmesi)

  • Tutarsız ebeveynlik (bir gün ilgi gösteren, diğer gün uzak duran ebeveynler)

  • Travmatik deneyimler

  • Erken çocukluk döneminde (özellikle 6 ay ve 36 ay arasında) ani ebeveyn kaybı veya değişimi

Çocuk, güvenli bir bağ kurma fırsatı bulamadığında, herkese eşit düzeyde yaklaşmaya başlar. Çünkü kim güvenilir, kim değil ayırt edemez hale gelir.

“İlgi Arıyor” Etiketi Ne Kadar Doğru?

Ne yazık ki Sosyal Açıdan Engellenmemiş Davranış Bozukluğu davranışları, özellikle küçük yaşlardaki çocuklarda “ilgi çekmeye çalışıyor”, “sevimli olmaya çalışıyor”; büyük yaşlardaki çocuklarda ise “manipülatif” ya da “sahte sevgi gösterisi” gibi ağır etiketlerle karşılaşabiliyor. Oysa gerçek tam tersidir:

Bu çocuklar, sağlıklı yollarla bağ kurmayı öğrenemedikleri için sevgiye açtır. Ve bunu göstermek için ellerinde başka bir araç yoktur. Daha da kötüsü, bu davranışları “ilgi çekmek” veya “yapay” olarak yorumlayan bakım verenler çocuğu geri iter — bu da çocuğun duygusal yalnızlığını daha da derinleştirir.

Ebeveynler Ne Yapmalı?

  • “Sevecen” Davranışların Arkasına Bakın:
    Çocuğunuz yabancılara karşı aşırı yakın mı? Tanımadığı yetişkinlerle aşırı yakın temas kuran çocuklarınız varsa, bunu sadece “sıcakkanlılık” olarak değerlendirmeden önce bir uzmanla görüşün.

  • Tutarlı ve Güvenli Bir İlişki Kurun:
    Disiplin kadar duygusal güvenlik ve sınırlar da önemlidir. Çocuklar, sevginin tutarlı ve koşulsuz olduğunu hissettiklerinde, başkalarına karşı aşırı yakınlık kurma ihtiyacı duymazlar.

  • “Şımarıklık” Etiketinden Kaçının:
    Duygusal ihtiyaçlar, fiziksel ihtiyaçlar kadar gerçektir. Çocuğunuz sarılmak ya da ilgi görmek istiyorsa, bu gerçek bir ihtiyaçtır. Onu küçümsemek yerine anlamaya çalışın.

  • Profesyonel Destek Almaktan Çekinmeyin:
    Sosyal Açıdan Engellenmemiş Davranış Bozukluğu belirtileri gösteren çocukların psikoterapi desteği alması, hem duygusal gelişimlerini sağlıklı şekilde sürdürebilmeleri hem de ileri yaşlarda ilişkisel problemler yaşamamaları açısından kritik önemdedir.

Son Söz: Her Gülümseme Güven Göstergesi Değildir

Bir çocuk tanımadığı birine hemen sarılıyorsa, onu çok kısa sürede “aile gibi” tanımlıyorsa ya da herkese aynı şekilde bağlanıyorsa, bu bir alarm sinyali olabilir. Onları sadece “aşırı sosyal” olarak görmek, gerçekte duygusal ihtiyaçlarını ve sınırlarını yok saymaktır. Her çocuk, güvenli bir limanı hak eder. Ve her ebeveyn, bu limanı nasıl inşa edeceğini öğrenebilir. Çünkü bazen çocuklar “sana ihtiyacım var” diyemez. Ama davranışları bunu sessizce fısıldar.

Kaynakça

American Psychiatric Association, DSM-5 Task Force. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5TM (5th ed.). American Psychiatric Publishing, Inc..
https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596

Dilara Erbaş
Dilara Erbaş
Dilara ERBAŞ psikolojiye olan ilgisini insan doğasını anlama ve ruhsal sağlığı iyileştirme tutkusuna dayandıran bir yazardır.Yeditepe Üniversitesi’nde psikoloji lisansını tamamladıktan sonra klinik psikoloji, sağlık psikolojisi, bilişsel davranışçı terapi, kayıp ve yas terapisi, doğum öncesi, sırası ve sonrasındaki duygusal ihtiyaçlar başta olmak üzere çeşitli psikoterapi teknik ve testleri ve bireysel farkındalık yöntemleri üzerine uzmanlaşmış ve uzmanlaşmaya devam etmektedir. Deneyimlerini, güncel psikolojik araştırmaları ve günümüz çağını harmanlayarak, okuyucularına hem bilimsel hem de uygulanabilir bilgiler sağlamak isteyen Erbaş, yazılarında genellikle psikolojiyi günlük hayatla ilişkilendirerek, bireylerin içsel dengeyi bulma ve duygusal zorlukların öncelikle tanınmasına yardımcı olmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar