Aynaya baktığımızda gördüğümüz sadece kendimiz mi, yoksa sosyal medya ve toplumsal beklentilerden geçmiş bir resim mi?
Dijital çağda bedenimiz artık yalnızca bize ait bir varlık değil; beğeni sayıları, filtreler, karşılaştırmalar ve görünmez standartlarla şekillenen bir temsil haline geliyor.
Peki, bu görünmez aynalarda gerçekte biz miyiz yoksa trendler, algoritmalar ve diğer kişilerin bakış açılarının bir yansıması mı?
Algıdan Gerçeğe: Beden Algısının İncelikli Dünyası
Kişinin kendi fiziksel görünümü hakkındaki duyguları, düşünceleri ve değerlendirmeleri, beden algısını oluşturur. Bununla birlikte, bu algı çoğu zaman gerçeklikten uzaklaşır.
Çünkü bedenimizi yalnızca gözlerimizle değil, aynı zamanda medya mesajları, toplumsal normlar ve kültürel kalıplar yoluyla görüyoruz.
Bu algıyı en çok etkileyen kaynaklardan biri sosyal medyadır. Kişi, filtreler, dijital fırçalı fotoğraflar, “ideal beden” söylemleri ve estetik trendler nedeniyle yetersizlik duygusu, sürekli karşılaştırmalar ve kendi bedeninden memnuniyetsizlik hissedebilir.
Sosyal Medyanın Çifte Yüzü
Sosyal medya, beden algısında hem tehlike hem de fırsat oluşturur:
-
Kusursuz görünüm ve gerçeklikten uzak beden standartları, kişinin kendine olan güvenini zedeleyebilir.
-
Bununla birlikte, beden çeşitliliğini savunan kampanyalar, farklılıkları kutlayan topluluklarla ve beden olumlama hareketleriyle kişiye kendini kabul etme fırsatı verebilir.
Sosyal medya adeta bir bıçak gibidir. Doğru kullanıldığında kendine güveni artırır, ancak yanlış kullanıldığında iç yaralar açar.
Sosyal Karşılaştırma ve Özdeğer
“Sosyal karşılaştırma teorisi” psikolojide bir kavramdır. İnsan kendi değerini anlamak için başkalarıyla karşılaştırmalar yapar.
Sosyal medyada sürekli olarak mükemmel vücutlara, estetik operasyonlara ve kusursuz görünen hayatlara maruz kalmak, bireyin kendine bakışı üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilir.
“Ben de böyle görünmeliyim” ve “Ben yeterince iyi değilim” gibi düşünceler kişinin kendine olan saygısını zamanla zedeler.
Bununla birlikte, beden sadece güzel bir görünüm değil, aynı zamanda sağlık, güç, yaşam ve işlevsellik için bir mirastır. Bu noktada, bir kişinin kendi özdeğerini sosyal medyadaki normlara göre değil, kendi gerçekliğine göre belirlemesi çok önemlidir.
Gençler ve Beden Algısı
Beden algısı, özellikle ergenlik ve genç yetişkinlik döneminde daha kırılgan hale gelir. Çünkü kimlik inşası bu dönemde çok önemlidir.
Sosyal medyada gördükleri beden standartlarına inanarak gençler kendi görünümlerini değersizleştirebilir.
Yapılan araştırmalar, sosyal medyada geçirilen daha fazla zaman ile daha az beden memnuniyeti arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Yine de sosyal medya, gençlere destek ve dayanışma alanları da sağlayabilir.
Beden çeşitliliğini savunan içerikler, insanların kendilerini daha iyi anlamaları için yardımcı olabilir. Daha doğrusu, sosyal medyanın varlığı değil, onun nasıl kullanıldığıdır.
Psikolojik Sağlamlık ve Beden Algısı
Tıpkı arkadaşının yazısında olduğu gibi, psikolojik sağlık burada önemli bir rol oynar.
Çünkü bedenimizi olduğu gibi kabul etmek, başkalarının onayına yaslanmak yerine kendi özdeğerimize yaslanmak zordur.
Olumsuz yorumlara, kusursuzluk baskısına ve “daha iyi görünmeliyim” düşüncesine karşı dayanıklı olmak bir yöntemdir.
Sosyal medyanın baskısından kurtulmak için:
-
Kendi bedenini tanımak ve sevmek
-
Gerçekçi olmayan içerikleri sorgulamak
-
Çeşitliliği destekleyen platformlarla bağlantı kurmak
-
Bedenin hem estetik hem de işlevsel yönlerini görmek
Kültürlerin Aynasında Beden
Beden algısı, yalnızca bireysel olarak değil, aynı zamanda kültürel olarak da önemlidir.
Bir toplumda “ideal” olarak kabul edilen bir beden tipi, başka bir toplumda sıradan ya da değersiz olabilir.
Batı toplumlarında ince beden ve uzun boy sağlık ve zenginlik göstergesiyken, Afrika’da dolgun beden sağlık ve zenginlik göstergesi olabilir.
Bu da gösteriyor ki beden algısı toplumsal koşulların oluşturduğu bir kurgudur ve asla değişmez bir gerçek değildir. Bu yaklaşım, kişinin kendini daha esnek bir şekilde değerlendirmesine yardımcı olabilir.
Çünkü sosyal medyadaki “ideal” beden bir gün başka bir akım tarafından değiştirilebilir. Bedenimizin bize sunduğu yaşam süreci kalıcıdır.
Bir Japon Sözü ile Beden Algısına Dokunmak
Japon kültüründe “wabi-sabi” diye bir anlayış vardır: kusurlarda güzellik görmek.
Sosyal medyanın kusursuzluğu dayattığı bir dünyada, bu anlayış bize bedenimizi farklılıklarıyla kabul etmenin bilgelik olduğunu hatırlatır.
Beden, sadece bir görsellik değil; yaşamın tüm anılarını, mücadelelerini ve hikâyelerini taşıyan bir yuvadır. Kusurlarıyla, çizgileriyle, benzersizliğiyle…
Son Söz
Unutma: Sosyal medyadaki beğeni sayıları aynanın değerini belirlemez; bunun yerine, onu nasıl görüyorsun.
Gerçek psikolojik sağlamlık, başkalarının gözünde değil, kendi gözünde kendini görme ve kabul etme yeteneğine sahip olmaktır.
Gerçek güzellik, filtrelerden ziyade kendine güvenin ışığında ortaya çıkar.


