Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bir Döngü, Dört Mevsim: Kadının Bedenindeki Senfoni

Ataerkil toplumlarda kadının tanımı çoğu zaman “denge kuramayan”, “sağlıklı karar veremeyen” ve “nahifliğiyle” tanımlanan bir figür üzerinden inşa edilir. Bu kalıplaşmış düşünce biçimleri, kadını doğduğu andan itibaren ataerkinin istediği şekle sokmaya başlar. Tıpkı su gibi, içinde bulunduğu kabın şeklini alması beklenir.

Bu sistem içerisinde ikinci sınıf insan muamelesi gören kadına tanınmayan alanlar; bilim, sanat ve akademi gibi mecralarda erkeklerin ezici çoğunlukta temsil edilmesini, bazıları için hâlâ doğal ve olağan bir sonuç haline getirir. Oysa bu durum, kadının eksikliğinden değil, sistemin kadını dışarıda bırakmasından kaynaklanır.

Modern toplumlarda tablo değişmiş gibi görünse de; tıp bilimi hâlâ çoğunlukla erkek bedeni üzerinden çalışır, ölçer ve geneller. Kadının fizyolojisi, duygulanımı ve ritmik değişimleri çoğu zaman göz ardı edilir. Doktora gittiğimizde kaçımız “Bu kadınlarda hep olur, yapacak bir şey yok” cümlesini duymadık? Kaçımız aynı belirtiler için, yaşa, yapıya, kadın döngüsüne bakılmadan aynı reçeteleri almadık?

Tıbbın ve toplumsal anlayışın kadına sunduğu ‘çözüm’ genellikle: “Beslen, spor yap, düzenli yaşa; geçer.” Kadının bedenini ve duygularını anlamaya çalışmadan, onun yaşam koşullarını, imkânlarını gözetmeden yapılan bu akıl verme hali, birçok kadını yetersizlikle, hatta suçlulukla baş başa bırakıyor.

Üstelik bizler, kendi bedenimizi tanımak için bile yeterince araştırılmadık. Sorularımız cevapsız kaldı, sancılarımız psikolojik sanıldı, histerik olmakla suçlandık. Oysa kadın bedeni bir ritme sahip. Menstrüasyon, foliküler faz, ovülasyon ve luteal dönem… Hepsi yalnızca hormonal değişimleri değil, aynı zamanda ruhsal, zihinsel ve bilişsel dönüşümleri de beraberinde getiriyor. Ruhumuz ve bedenimiz bize bir şeyler anlatmak istiyor ama biz onu ne kadar dinliyoruz? Ne kadar ciddiye alıyoruz?

Kadın döngüsü yalnızca regl günlerinden ibaret değil. Bu ritim, bütün bir ay boyunca davranışlarımızı, duygularımızı, enerjimizi ve kararlarımızı etkiliyor. Peki biz bu biyopsikolojik gerçekliğe göre yaşamayı, üretmeyi, dinlenmeyi öğrenebildik mi?

Aylık Döngünün Dört Ana Evresi

1. Menstrüasyon (Geri Çekilme ve Dinlenme Dönemi)

Kanamayla birlikte östrojen ve progesteron hormonları en düşük seviyededir. Beden, doğal olarak dinlenmek ve içine dönmek ister. Bu dönemde yoğun fiziksel yorgunluk, ağrılar ve duygusal dalgalanmalar görülebilir. Zihinsel susturamadıklarımızla yüzleşmeye açılan bir kapıdır bu dönem (Johnson, 2022).

2. Foliküler Faz (Yeniden Doğuş ve İlham Dönemi)

Östrojen artmaya başlar, beyin kimyasında dopamin ve serotonin dengeleri yerine oturur. Bu da motivasyonu, enerjiyi ve odaklanmayı artırır. Zihinsel berraklık, plan yapma isteği ve problem çözme becerileri belirginleşir (Moghaddam et al., 2020).

3. Ovülasyon (Dışa Açıklık ve Sosyal Parlama Dönemi)

Yumurtlamanın gerçekleştiği bu kısa dönem, hormonal değişimlerin zirve yaptığı andır. Kadınlar bu dönemde genellikle daha dışa dönük, iletişime açık ve özgüvenli hissederler. Sosyal etkileşimlere daha açık oldukları araştırmalarla da gösterilmiştir (Sundström Poromaa ve Gingnell, 2014).

4. Luteal Faz (İçsel Dönüş ve Hesaplaşma Dönemi)

Yumurtlamadan sonra başlar. Progesteron hormonu yükselir; sakinlik, yavaşlama ve içe dönüş eğilimi belirginleşir. Duygu durum dalgalanmaları, anksiyete, huzursuzluk ve beden hassasiyetleri görülebilir. Premenstrüel sendrom (PMS) ve premenstrüel disforik bozukluk (PMDD) bu evrede yoğun yaşanabilir (Rapkin ve Winer, 2009).

Sonuç: Duygusal Dengeye Giden Yol

Kadın döngüsü bir “problem” değil; bir rehber, bir haritadır. Bedenimiz her ay bize, ne zaman üretken olacağımızı, ne zaman durmamız gerektiğini, ne zaman dış dünyaya açılacağımızı ve ne zaman içimize döneceğimizi fısıldar. Biz o sesi bastırmaya değil, duymaya çalışmalıyız.

Yaşamlarımızı bu döngüyle uyumlu hale getirdiğimizde, yalnızca fizyolojik değil, duygusal ve zihinsel düzeyde de daha dengeli ve kendimize yakın bir yaşam mümkün olabilir. Kadının bedeni ve ritmi, bastırılması gereken bir gürültü değil; uyumlanmamız gereken bir senfonidir. Duygusal denge, ancak bu ritmi anlamak ve ona saygı duymakla sağlanabilir.

Kaynakça

  • Johnson, J. (2022). Understanding the Menstrual Cycle: Phases and Hormonal Changes. Women’s Health Journal, 18(3), 45–58.  
  • Moghaddam, N., Ryu, V., & Carré, J. M. (2020). The role of hormones in emotional and cognitive processing across the menstrual cycle. Journal of Behavioral Neuroscience, 134(2), 101–117.  
  • Rapkin, A. J., & Winer, S. A. (2009). Premenstrual syndrome and premenstrual dysphoric disorder: Quality of life and burden of illness. Expert Review of Pharmacoeconomics & Outcomes Research, 9(2), 157–170.  
  • Sundström Poromaa, I., & Gingnell, M. (2014). Menstrual cycle influence on cognitive function and emotion processing—from a reproductive perspective. Frontiers in Neuroscience, 8, 380.
Şevval Elçi Omanovic
Şevval Elçi Omanovic
Şevval Elçi Omanovic, psikolog ve yazar olarak psikoloji alanında çeşitli konular üzerine çalışmalar yapmaktadır. Lisans eğitimini psikoloji üzerine tamamlamış olup, insan zihni, duygular ve davranışlar üzerine araştırmalarını sürdürmektedir. Eğitimi süresince çeşitli kurumlarda staj yaparak psikolojik değerlendirme, bireysel danışmanlık süreçleri ve saha çalışmalarında deneyim kazanmıştır. Özellikle psikolojinin günlük yaşamdaki etkileri, ruh sağlığı ve bireysel gelişim konularına odaklanmaktadır. Psychology Times’ta, psikolojiyi herkes için anlaşılır hale getirmeyi amaçlayan yazılar kaleme almaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar