Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Sessiz Bir İç Konuşma: “Hak Ettin mi Gerçekten?”

Terapi odasında sık duyduğum cümlelerden biri şu:

“Ne zaman bir şeyden keyif alsam, içimde bir yerden gelen huzursuz bir his olur. Sanki mutlu olmaya hakkım yokmuş gibi.”  

Bu cümle, çoğu kişinin farkında bile olmadan taşıdığı suçluluk duygusunun dışavurumudur genelde. Sessiz, içe kapanık ama oldukça yönlendirici bir histir bu. Suçluluk, yalnızca bir şey yanlış gittiğinde değil; işler yolunda giderken de ortaya çıkabilir. Çünkü bazı insanlar için mutluluk bile bir risk unsurudur.  

İşte bu noktada karşımıza çıkan kavramlardan biri de cezalandırılma şemasıdır. Bu şema, bireyin bilinç dışında, hata yaptığında cezalandırılmayı hak ettiğine; iyi hissettiğinde ise bunun bir bedeli olacağına dair geliştirdiği derin inançlarla ilgilidir. Yani kişi yalnızca yaptıkları nedeniyle değil, çoğu zaman hissettikleri yüzünden de kendini yargılar.

Cezalandırılma Şemasının Kökleri: Çocuklukta Atılan Sessiz Temeller

Bu şemanın izlerini sürdüğümüzde, yolumuz sıklıkla çocukluk dönemine çıkar. Özellikle çok fazla eleştirilen, küçük hatalarında dahi cezalandırılan ya da duygularına alan tanınmayan çocuklar, zamanla şu inancı geliştirir:

“Hata yaparsam sevilmem. Sevgi şartlıdır. Ceza, düzelmenin tek yoludur.”  

Zamanla bu inanç kalıcı bir filtreye dönüşür. Ve ortada gerçek bir cezalandırma olmasa bile, kişi kendi içsel yargıcını bir denetleyici gibi kullanmaya başlar. Suçluluk bu sistemin bir parçasıdır. Dışarıdan görünmez, ama içten içe kişiyi durdurur, keyfini gölgeler, ilişkilerini zedeler.

Suçluluk: Duygu mu, Yaşam Biçimi mi?

Elbette suçluluk bazen işlevseldir. Bir hata yapıldığında vicdanı harekete geçirerek telafi çabasını başlatabilir. Ancak cezalandırılma şemasında suçluluk; çoğu zaman hataya değil, bir duyguya eşlik eder. Kişi kendini kötü hissettiği için değil, iyi hissettiği için suçludur.  

Bu duygu zamanla otomatikleşir. Küçük bir unutkanlık büyük bir kabahat gibi hissedilir. Geç kalan bir mesaj, kişisel bir başarısızlık gibi algılanır. Ve bu hislerin ardından genellikle şu cümleler gelir:  

  • “Nasıl bunu yaptım?”  
  • “Bunun bir karşılığı olacak.”

İçsel Yargıçla Yaşamak

Bu şemaya sahip bireyler genellikle başkalarını kırmaktan çekinirler. Ancak böyle özellikler, içsel yargıcın sesi çok yükseldiğinde kişiyi tüketebilir.  

Kişi yalnızca davranışlarını değil, niyetlerini bile sorgular. Başkalarına istemeden zarar vermiş olma ihtimali bile onları derin bir huzursuzluğa sürükler. Dahası, bu insanlar kendi hatalarına karşı oldukça serttir. Aynı durumda bir başkasını anlayışla karşılayabilecekleri bir yerde, kendilerini affedemezler.  

“Kendime karşı hep çok acımasızım. Aynı şeyi bir arkadaşım yapsa ‘insanlık hali’ derim. Ama söz konusu ben olunca, o kadar kolay değil.”  

Bu söz, şemanın en belirgin çıktılarından biridir: Merhametin tek yönlü çalışması.

İlişkilerde Cezalandırılma Şemasının İzleri

Cezalandırılma şeması yalnızca içsel bir dinamik olarak kalmaz, dış ilişkileri de etkiler. Özellikle yakın ilişkilerde bu şema, kişinin duygusal yakınlık kurmasını zorlaştırabilir. Çünkü “ya bir hata yaparsam” korkusu kişiyi savunmaya iter.  

Bazı kişiler, sırf kimseyi hayal kırıklığına uğratmamak için duygularını bastırır; bazıları ise duygusal risk almamak adına bağ kurmaktan kaçınır.  

Bir başka etkisi de özür davranışlarında görülür. Bu şemaya sahip kişiler genellikle gereğinden fazla özür diler, hatta karşı taraf herhangi bir problem yaşamadığını söylese bile içsel huzursuzlukları bitmez. Çünkü mesele, yalnızca karşı tarafı telafi etmek değil; kendi içsel yargıcını susturabilmektir.

Bu Şemayla Nasıl Çalışılır?

Terapi sürecinde cezalandırılma şemasıyla çalışmak zaman alabilir. Çünkü kişi yıllarca bu içsel yargıcı “gerçek” sanmıştır. Bu sesi sorgulamak, güvenli ama tanıdık bir alandan çıkmak anlamına gelir.  

  • Farkındalıkla Başlar: Kişinin suçluluk hissettiği durumları yakalaması, hangi düşüncelerin tetiklendiğini fark etmesi önemlidir.  
  • Düşünce-Duygu Bağlantısını Yeniden Yapılandırma: Bu adımda, bu düşüncelerle duygular arasında kurulan otomatik bağlantılar yeniden yapılandırılır. Yani kişi şunu öğrenir:
    Suçluluk hissetmem, gerçekten suçlu olduğum anlamına gelmez.”

Zamanla bu içsel yargıcın şiddeti azalır. Kişi hata yapabilme kapasitesini kabul etmeye, kendine merhamet göstermeye başlar. Ve en önemlisi, mutluluğu da huzuru da sorgulamadan kabul etmeyi öğrenir.

Affetmeyi Kendine de Taşımak

En zorlayıcı kısımlardan biri, kişinin kendini affetmeyi öğrenmesidir. Çünkü içsel yargıç buna karşı çıkar.  

Ama şunu unutmamak gerekir: Affetmek, geçmişi silmek değildir. Tam tersine, geçmişle barışmak ve onun bugünkü değerimizi belirlemesine izin vermemektir.  

Terapide bu anlayış yerleştikçe, kişi başkalarının onayına ya da içsel cezaya olan ihtiyacını yavaş yavaş bırakır. Yerine gelen şey ise sessiz ama güçlü bir özsaygıdır.

Sonuç: Ceza Değil, Anlayış

Cezalandırılma şemasıyla yaşamak, hayatı sürekli diken üstünde yaşamak gibidir. Her güzel anın bozulacağına dair bir beklenti, her hatanın altından kalkılamayacak kadar büyük hissedilmesi, içsel bir savaş yaratır.  

Ama bu savaşın durması mümkündür. Sessiz içsel yargıcın sesi zamanla kısılabilir.  

Kendimizi insanca görmeyi, hata yapmayı, tökezlemeyi ama yeniden ayağa kalkmayı öğrenebiliriz.  

Çünkü bazen affetmenin en devrimsel hali, kendimize “yeniden deneme” hakkını vermektir.

Ece Göver
Ece Göver
Psikolog Ece Göver, lisans eğitimini psikoloji alanında tamamlamış olup, şema terapi ve bilişsel davranışçı terapiye odaklanmıştır. Genellikle travma, anksiyete ve depresyon konularında çalışarak, danışanlarına bilimsel temelli ve bireyselleştirilmiş danışmanlık hizmetleri sunmaktadır. Dijital mecralarda psikoloji alanında güncel konular üzerine yazılar yazarak, psikolojik bilginin daha geniş kitlelere ulaşmasını amaçlamaktadır. Misyonu, bireylerin içsel güçlerini keşfetmelerine rehberlik etmek ve onlara yenilikçi bakış açıları kazandırarak iyi oluş süreçlerini desteklemektir. Ona göre, değişim küçük bir farkındalık anıyla başlar ve doğru destekle büyüyerek bireyin kendini gerçekleştirme yolculuğunda güçlü bir adım haline gelir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar