Salı, Kasım 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Perdeyi Aralarken: Stanford Hapishane Deneyi

Stanford Hapishane Deneyi, sosyal rollerin ve durumsal faktörlerin insan davranışını nasıl etkileyebileceğini incelemek amacıyla psikolog Philip Zimbardo tarafından 15–21 Ağustos 1971 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.

Psikolojik olarak sağlıklı yirmi dört Stanford öğrencisi, yapay bir hapishane ortamında mahkûm veya gardiyan rollerini oynamak üzere rastgele atanmıştır. Deney iki hafta sürmesi planlanmasına rağmen, gardiyanların giderek daha istismarcı hâle gelmesi ve mahkûmların duygusal sıkıntı, kaygı ve pasiflik belirtileri göstermesi nedeniyle yalnızca altı gün sonra sonlandırılmıştır.

Deney, o zamandan bu yana psikoloji tarihinin en tartışmalı çalışmalarından biri hâline gelmiş ve sıkça Stanley Milgram’ın itaat deneyleriyle birlikte anılmıştır.

Deney Esnasında Neler Yaşandı?

Deney başladıktan sonra Zimbardo, katılımcıların kendilerine verilen rollere alarm verici bir hızla uyum sağladıklarını bildirmiştir. Raporlara göre gardiyan rolündeki öğrenciler;

  • agresif,

  • otoriter,

  • aşağılayıcı davranışlar sergilemeye,

  • keyfi cezalar uygulamaya
    ve yapay hapishane içerisinde korku ve kontrol atmosferi yaratmaya başlamışlardır.

Mahkûm rolündekiler ise kısa sürede pasif, kaygılı ve duygusal olarak dengesiz hâle gelmişlerdir.
Çalışma öncesinde psikolojik olarak sağlıklı olmalarına rağmen, birkaç mahkûm duygusal çöküntü yaşamış ve deneyden erken ayrılmak zorunda kalmıştır.

Bu sonuçlar Zimbardo’yu, çevresel güç dinamiklerinin sıradan bireyleri bile zalim eylemler işlemeye sevk edebileceği sonucuna götürmüştür.

Deneye Yönelik Son Dönemdeki Eleştiriler

Stanford Hapishane Deneyi, psikoloji literatüründe önemli bir yer tutsa da metodolojik kusurları ve etik sorunları nedeniyle son yıllarda yoğun biçimde eleştirilmektedir.

American Psychologist dergisinde 2019 yılında yayımlanan bir makale, bu çalışmayı “bilimsel titizlikten yoksun” bularak, “erken bir ölümle ölmesi gereken inanılmaz derecede kusurlu bir çalışma” olarak nitelendirmiştir (Le Texier, 2019).

Araştırmacı Thibault Le Texier, yaptığı arşiv incelemesinde şu bulgulara ulaşmıştır:

  • Zimbardo ve ekibi, gardiyanlar üzerinde kabul ettiklerinden çok daha fazla kontrol uygulamış,

  • gardiyanlara sert olmaları yönünde koçluk yapmış,

  • oryantasyon sürecinde beklenen davranışları özetlemiştir.

Bu da deneyin çift-kör bir yapıya sahip olmadığını, yani katılımcıların amaçlanan sonuçları bildiklerini ve bu beklentilere göre davrandıklarını göstermektedir.

Le Texier ayrıca deneyin birçok prosedür ve kuralının, Zimbardo’nun referans vermediği Toyon Hall Deneyi adlı daha önceki bir Stanford projesinden kopyalandığını ortaya çıkarmıştır.

Bu bulgular, Stanford Deneyi’nin kendiliğinden ortaya çıkan bir sonuç değil, Zimbardo ve ekibinin bilinçli yönlendirmeleriyle inşa edilmiş bir kurgu olabileceğini öne sürmekte ve deneyin bilimsel güvenilirliğini sorgulamaya açmaktadır.

Zimbardo’nun Yanıtı

Philip Zimbardo, deneyi manipüle ettiği veya sahtekârlık yaptığı iddialarını reddetmiş ve yıllar boyunca çalışmasını savunmuştur.

Zimbardo’ya göre gardiyanlara yalnızca asgari düzeyde talimatlar verilmiştir:

  • düzeni sağlamak,

  • fiziksel şiddetten kaçınmak,

  • mahkûmlar için inandırıcı bir hapishane atmosferi yaratmak.

Bunun ötesinde hiçbir yönlendirme yapılmadığını öne sürmüştür.

Zimbardo, gardiyanların zalimliğinin ikinci gündeki mahkûm isyanından sonra organik olarak arttığını savunmuştur. Ayrıca bazı gardiyanların durumu suistimal ederken diğerlerinin adil veya pasif kaldığını, bunun da çalışmada “talep özelliklerinin” (demand characteristics) belirleyici olmadığını gösterdiğini iddia etmiştir.

John Wayne” lakaplı gardiyanın davranışları hakkında ise şu açıklamayı yapmıştır: Gardiyan yalnızca bir film karakterini canlandırmakla kalmamış, eylemleri performansın ötesine geçmiştir.

Ayrıca, bir mahkûm olan Doug Korpi’nin, sınavlarına katılmak için erken ayrılmak amacıyla “duygusal çöküntü numarası” yaptığı iddialarına karşı, etik bir araştırmada görünür sıkıntıların gerçek kabul edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Korpi’nin sonradan çelişkili ifadelerine rağmen, deneyin rahatsız edici derecede gerçek psikolojik etkiler yarattığını söylemesi Zimbardo’nun iddialarını kısmen desteklemiştir.

Sonuç

Stanford Hapishane Deneyi, psikoloji tarihinde en çok tartışılan çalışmalar arasında yer almaya devam etmektedir.

Deneyin bulguları, sosyal rollerin ve çevresel baskıların insan davranışını nasıl şekillendirebileceğine dair çarpıcı bir tablo ortaya koymuştur.
Her ne kadar sonraki araştırmalar, deneyin bilimsel güvenilirliği ve etik sağlamlığı hakkında ciddi sorular doğurmuş olsa da, Stanford Hapishane Deneyi hem psikolojik deneylerin potansiyel gücünü hem de yanlış yönlendirildiğinde ortaya çıkabilecek tehlikeleri gözler önüne seren kritik bir vaka çalışması olarak değerlendirilmektedir.

Kaynakça

Le Texier, T. (2019). Debunking the Stanford Prison Experiment. American Psychologist, 74(7), 823–839. https://doi.org/10.1037/amp0000401

Zimbardo, P. (t.y.). Philip Zimbardo’nun Stanford Hapishane Deneyine Yönelik Son Eleştirilere Yanıtı. Stanford Prison Experiment. 30 Ekim 2025 tarihinde https://www.prisonexp.org/response adresinden erişildi.

Zimbardo, P. (1983). To Control a Mind. Stanford Magazine, 11, 59–64.

Naz Kandaz
Naz Kandaz
Naz, Yeditepe Üniversitesi’nde 4. sınıf Psikoloji lisans öğrencisidir. Akademik ilgi alanları arasında insan davranışının karmaşıklığı, karar verme süreçleri ve toplumsal dinamikler bağlamında nöropsikoloji yer almaktadır. Yazılarında eleştirel bir bakış açısıyla, sosyal psikoloji ile nöropsikoloji arasında köprü kurmayı ve disiplinlerarası bir perspektifle davranışın toplumsal ve nörobilişsel temellerini incelemeyi amaçlar. Gelecekte, akademide araştırma ve öğretim faaliyetlerine yönelmeyi hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar