Pazartesi, Ekim 20, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Travmanın Haritası: Zihnin Kaldığı Yer, Zamanın Dışında Bir Nokta

“Beden yaşamaya devam eder. Ama zihin… Bazen orada kalır. Hep orada.”

Psikoloji travmayı yıllarca bir “olay” olarak kavradı. Başlayan, biten, etkileyen ve tedavi edilebilen bir süreç gibi. Travma sonrası stres bozukluğu, kompleks travma, akut stres tepkisi… Tanılar geldi, sınıflandırmalar yapıldı, istatistikler tutuldu. Ama gözden kaçan bir şey vardı: Zihnin nerede kaldığı.

Çünkü travma, bir zaman çizelgesinde sadece kırmızı kalemle işaretlenen bir nokta değildir. Travma, zihni o noktanın içine gömen bir çökmedir. O gün, o saat, o bakış, o ses… Her şey durmuşken dünya dönmeye devam eder. Ve insanın bir parçası, daima orada kalır. Hareket eden bedenle birlikte yürüyormuş gibi yapar ama aslında yaşamın hiçbir anına tam olarak katılamaz. Çünkü onun zihni, henüz o odayı terk etmemiştir.

Zihin, Zamanda Nasıl Mahsur Kalır?

Travma anında beynin hayatta kalma sistemi devreye girer. Savaş, kaç ya da don. En sık görülenlerden biri de “donma”dır. Bu, dışarıdan bakıldığında pasif bir tepki gibi görünür, ama zihinsel düzeyde bu donma, bir tür kopuştur. Zihin, kendini yaşanan gerçekliğin dışına taşır. Bu geçici bir koruma gibi başlar, ama bazı zihinler bir daha geri dönmez.

Ve kişi bir gün şöyle der:
“Ben hâlâ oradayım.”
“Ben hâlâ altı yaşındayım.”
“Hâlâ o gece, 02:47’deyim.”

Bu cümle, bir metafor değildir. Zihnin gerçekten orada kaldığının itirafıdır. Oradan bir milim kıpırdamamış bir benlik, zamanın akışına hiç karışmamış bir bilinç kırıntısıdır.

Hatırlamak Değil, Kalmak

Literatürde sıkça geçen “flashback” kavramı, travmatik anının tekrar tekrar yaşanmasını anlatır. Ancak burada mesele tekrar yaşamak değil, zaten hiç çıkamamaktır. Bir sinema sahnesi gibi değil bu. Bir gerçeklik gibi.

Travmatik an, kişinin iç zamanında öyle bir çentik atar ki, tüm zamanlar o çentiğe göre yeniden şekillenir. Saniyeler, saatler, yıllar… Hepsi o andan itibaren kıvrılır. Ve kişi orada yaşamaya başlar.

Bu, hatırlamanın ötesinde bir durumdur.
Bu, orada kalmaktır.

Psikoloji Bu Noktaya Dokunamıyor

Psikoloji çoğu zaman iyileşmeye odaklanır. Terapi yöntemleri, bireyin yaşantısını bugüne çekmeye, onu geçmişten koparmaya çalışır. Ama bazı zihinler için travma sonrası süreç, iyileşmek değil, geri dönememektir.

Psikoloji, zamanı doğrusal kabul eder. Oysa travma sonrası bilinç, doğrusal olmayan, katmanlı ve çakışmalı bir zamansallık içinde yaşar. Yani zaman, sadece ileri akmaz; kişi için her gün, o ana paralel bir şekilde tekrar başlar.

Bugün yirmili yaşlarında olan biri, zihninde hâlâ çocukluğundaki odada oturuyor olabilir. Biri gününü geçirirken, zihni hâlâ o gecede mahsur kalmış olabilir. Bu durum psikolojik tedavilerle bazen “normalleştirilir.”

Ancak asıl sorun budur: Bu durum normal değildir. Ama tedaviyle geçecek kadar basit de değildir. Çünkü bu bir hastalık değil, varoluşsal bir sapmadır. Zihin, zamanın dışına düşmüş; anlamın dışına savrulmuştur.

Hafıza Değil, Mekân

Travma sonrası zihni anlayabilmek için, artık zaman yerine mekân kavramını konuşmamız gerekiyor. Travmatik deneyim, yalnızca hatırlanan bir geçmiş değil, hâlâ yaşanmakta olan bir mekândır. Kişi oraya geri gitmez. Zaten hiç çıkmamıştır. Orada yaşar.

O odada, o koridorda, o gecede. Gerçekteki mekânlar değişse de, içerideki o sabit koordinat değişmez.

Bazı insanlar neden odaya girmek istemez?
Neden bazı kokular mideyi kaldırır?
Neden bazı cümleler kulakta yankılanır?

Çünkü zihinsel mekân, hâlâ oradadır. Orası henüz terk edilmemiştir. Travma sonrası bireyin zihni, zihinsel bir evin kilitli odasında yaşamaktadır.

“Sen Hâlâ Oradasın” Duygusu

Bazen kişi kendini ifade edemez ama kendine dair sezgisel bir farkındalığı olur:
“Ben değişmiyorum.”
“Hiçbir şey gerçek gelmiyor.”
“Hayatımın dışındayım.”

Bu sözler, bilinçsizce de olsa, zihnin sabitlenmiş hâlini dile getirir. Travma bir çöküş değil, bir gömülme hâlidir. Ve kişi, kendi yaşamının üzerine toprak atıldığını hisseder. Hâlâ nefes alır, konuşur, işler yapar. Ama içeride hiçbir şey ilerlememiştir.

Peki Ne Yapmalı?

Bu yazı bir terapi önerisi sunmaz. Çünkü bu yazı bir çözüm değil, bir tespittir. Önce zihnin nereye gittiğini değil, nerede kaldığını kabul etmeliyiz. Travmanın bıraktığı izleri değil, zihnin kaldığı yerin koordinatlarını konuşmalıyız.

Bazen terapi, oraya tekrar gidip kişiyi almakla başlar. Ama çoğu zaman oraya hiç gidilmez. Oysa orada kalan parçayı almadan ilerlemek, zihni eksik bir bütünle taşımaya çalışmaktır.

Sonuç Yerine: Zamanı Yırtan Bir Çizik

Travma, zamanın içindeki bir kesik değildir. O, zamanın bizzat yırtılmasıdır. Ve o yırtıktan sızan zihin, hâlâ oradadır.

O an…
O cümle…
O oda…

Orası hâlâ kapalıdır. Ve içeride bir çocuk hâlâ sessizce oturmaktadır. Kalkmaz. Çünkü kimse onu almak için geri dönmemiştir.

Nisa Pehlivan
Nisa Pehlivan
Psikolojiye gerçekten ilgi duyan ve bu alanda kendini geliştirmeye açık biriyim. İnsanları, davranışları, duyguları anlamayı seviyorum ve bu ilgimi sadece derslerle sınırlı tutmadan farklı atölyelere ve eğitimlere katılarak beslemeye çalışıyorum. Sorumluluk almayı severim, öğrenmeye hevesliyim ve ekip içinde uyumlu çalışabilirim. Dinlemeyi bilen, gözlem gücü yüksek ve empati kurabilen bir yapım var. Psikolojinin hem bilgi hem de insan ilişkisi gerektirdiğini biliyor ve bu dengeyi kurabilmek için kendime sürekli yatırım yapıyorum. Yeni deneyimlere açık, üretmeye istekli ve gerçekten bu işi yapmak isteyen biriyim. Elimden gelenin en iyisini yapmak için buradayım.

2 YORUMLAR

  1. Hazırladığınız makale oldukça bilgilendirici ve anlaşılır olmuş. Konuya farklı açılardan yaklaşmanız, okuyucuya hem teorik hem de pratik bakış kazandırıyor. Emeğiniz için tebrik ederim, çalışmalarınızın aynı titizlikle devamını bekliyorum.

    • Nazik yorumunuz için çok teşekkür ederim. Çalışmamın farklı açılardan katkı sağlayabildiğini duymak beni gerçekten mutlu etti. Destekleyici değerlendirmeniz için minnettarım.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar