Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kıskançlık ve Haset: Çocukluk İzlerinden Yetişkin İlişkilerine Yansıyan İki Duygu

Kıskançlık ve haset, gündelik yaşamda sıkça birbirine karıştırılan ancak psikoloji literatüründe farklı anlamlar taşıyan iki güçlü duygudur. Kıskançlık (jealousy), genellikle sevilen bir ilişkinin üçüncü bir kişi tarafından tehdit edilmesiyle ortaya çıkar; yani sevilen kişiyi kaybetme korkusuyla ilişkilidir. Haset (envy) ise başkasının sahip olduklarını isteme ya da ondan yoksun kalmaya dayanamama halini ifade eder (Parrott & Smith, 1993). Her iki duygunun kökenleri, bireyin erken bağlanma deneyimlerinde ve özdeğer algısının nasıl inşa edildiğinde saklıdır. Bu nedenle çocukluk yaşantılarından yetişkin ilişkilerine uzanan bir süreklilik içinde ele alınmaları gerekir.

Kuramsal Çerçeve: Psikanalitik Bakış

Psikanalitik kuram, kıskançlık ve haseti erken çocukluk dinamikleriyle ilişkilendirir. Melanie Klein (1957), kıskançlığı sevilen nesnenin (örneğin anne) ilgisinin başkası tarafından tehdit edilmesiyle açıklarken, haseti başkasının keyif aldığı şeyden yoksun kalmaya katlanamama olarak tanımlar. Bu bağlamda kıskançlık, daha çok sevgiyle bağlantılı ve kaybetme korkusuyla ilişkiliyken; haset, yıkıcı bir dürtüsel enerjiyi de içinde barındırır. Feldman ve De Paola (1994) haseti, “başkasının mutluluğunu değersizleştirmek isteyen ilkel bir dürtü” olarak görür. Dolayısıyla kıskançlık, sevilen nesneyi elde tutmaya yönelikken; haset, nesnenin değerini yok etmeye odaklanır.

Güncel sosyal psikoloji literatürü de bu ayrımı destekler. Van de Ven, Zeelenberg ve Pieters (2009), haseti “yıkıcı (malicious)” ve “yapıcı (benign)” olmak üzere ikiye ayırır. Yıkıcı haset, başkasının mutluluğunu bozma isteğiyle ilişkiliyken; yapıcı haset, kişiyi kendi gelişimine yönlendiren bir motivasyon kaynağına dönüşebilir. Böylece haset yalnızca olumsuz bir duygu değil, öğrenme ve ilerleme için potansiyel bir itici güç de olabilir (Smith & Kim, 2007).

Şema Terapi Perspektifi

Şema terapi, kıskançlık ve haseti erken dönem uyum bozucu şemalarla ilişkilendirerek açıklar.

  • Kıskançlık, özellikle terk edilme ve güvensizlik/kötüye kullanılma şemalarıyla bağlantılıdır. Çocuklukta bakım verenin ilgisinin tutarsız olması ya da başka bir kardeşe kayması, yetişkinlikte ilişkilerde kaybetme korkusuna yol açar. Bu şemalar aktive olduğunda kişi, partnerinin ilgisini kaybetme ihtimaline karşı aşırı duyarlılık gösterir (Young, Klosko & Weishaar, 2003).

  • Haset ise daha çok kusurluluk ve yetersizlik şemalarıyla ilişkilidir. Çocuğun değer görme, takdir edilme ve benzersiz hissetme ihtiyaçlarının karşılanmaması, özdeğer algısında boşluk yaratır. Başkalarının başarıları veya sahip oldukları, kişinin kendi eksikliğini görünür kılar.

Bu şemalarla birlikte gelişen başa çıkma stilleri, kıskançlık ve hasetin dışavurumunu belirler:

  • Teslim tepkisi: Partnerine yapışmak, sürekli kıyas yapmak.

  • Kaçınma tepkisi: İlişkilerden uzak durmak, duyguyu bastırmak.

  • Aşırı telafi: Kontrol edici davranışlar, başarı veya güçle kıyasları dengeleme çabası.

Dolayısıyla kıskançlık ve haset yalnızca duygusal tepkiler değil, çocuklukta gelişmiş şemaların bugünkü ilişkilerde yeniden canlanışıdır.

Klinik Yansımalar

Her iki duygunun patolojik düzeye ulaşması ilişkilerde ciddi sorunlara yol açabilir.

  • Patolojik kıskançlık (morbid jealousy), sanrısal inançlarla birlikte şiddet davranışlarına kadar varabilir (Mullen, 1990).

  • Haset, narsisistik veya paranoid kişilik bozukluklarında görüldüğü gibi, sürekli kıyaslama, düşmanlık ve sosyal ilişkilerde kopuşa neden olabilir.

Terapötik süreçte bu duygularla çalışmak, bireyin kendi içsel yaralarıyla temas etmesini sağlar. Psikanalitik terapiler kıskançlık ve hasetin bilinçdışı kökenlerini açığa çıkarırken; şema terapi, danışanın bu duyguları hangi şema ve modlar üzerinden yaşadığını görünür kılar. Yeniden ebeveynlik, imgeleme çalışmaları ve bilişsel yeniden yapılandırma gibi teknikler, bireyin kaybetme korkusu ve değersizlik hisleriyle daha sağlıklı baş etmesine yardımcı olur.

Ayrıca, duyguların dönüştürücü potansiyeli de göz ardı edilmemelidir. Haset, yapıcı biçimde yönlendirildiğinde kişisel gelişim için motivasyon sağlayabilir (Parul Sehgal, An Ode to Envy, TED). Benzer şekilde, kıskançlığın tek kaçınılmaz tepki olmadığını gösteren “compersion” kavramı (Hamilton, The Opposite of Jealousy, TED), ilişkilerde farklı duygusal repertuarların geliştirilebileceğini ortaya koyar.

Sonuç

Kıskançlık ve haset, yalnızca başkalarına yöneltilmiş duygular değil, aynı zamanda bireyin kendi içsel yaralarının ve karşılanmamış çocukluk ihtiyaçlarının bir yansımasıdır. Sevgi eksiklikleri, kıyaslamalar ve değersizlik deneyimleri bu iki duygunun temelinde yer alır. Psikanalitik kuram bu duyguların bilinçdışı kökenlerini açıklarken, şema terapi onların bugünkü ilişkilerde nasıl tekrarlandığını ve hangi başa çıkma yollarıyla sürdürüldüğünü gösterir.

Terapide amaç, bu duyguları bastırmak değil; onların ardındaki ihtiyaçları görmek, sağlıklı yetişkin modunu güçlendirmek ve kıskançlık ile haseti daha yapıcı duygulara dönüştürmektir. Böylece birey, hem kendilik değerini hem de ilişkilerini daha güvenli bir zeminde inşa edebilir.

Kaynakça

  • Feldman, S. S., & De Paola, S. J. (1994). Envy, envy situations, and personality. Journal of Personality Assessment, 63(1), 84–103.

  • Hamilton, J. (2010). Compersion – the Opposite of Jealousy. TEDx Talk.

  • Klein, M. (1957). Envy and Gratitude. London: Tavistock.

  • Mullen, P. E. (1990). Jealousy: The pathology of passion. British Journal of Psychiatry, 157(6), 593–601.

  • Parrott, W. G., & Smith, R. H. (1993). Distinguishing the experiences of envy and jealousy. Journal of Personality and Social Psychology, 64(6), 906–920.

  • Sehgal, P. (2013). An Ode to Envy. TED Talk.

  • Smith, R. H., & Kim, S. H. (2007). Comprehending envy. Psychological Bulletin, 133(1), 46–64.

  • Van de Ven, N., Zeelenberg, M., & Pieters, R. (2009). Leveling up and down: The experiences of benign and malicious envy. Emotion, 9(3), 419–429.

  • Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. E. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide. New York: Guilford Press.

Gülfem Rana Dikici Çelikay
Gülfem Rana Dikici Çelikay
Gülfem Dikici Çelikay, ilişkiler, erken dönem çocukluk travmaları, bağlanma dinamikleri ve kişilik bozuklukları alanlarında uzmanlaşmış bir klinik psikologdur. İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra, University of Groningen’de Klinik Psikoloji alanında araştırma yüksek lisansını (MSc) tamamlamıştır. Lisans ve yüksek lisans sürecinde çeşitli üniversitelerde araştırma asistanı olarak görev alarak akademik çalışmalara katkıda bulunmuştur. Şema terapi, EMDR, bilişsel davranışçı terapi ve psikodinamik terapi ekollerinde eğitim almış olup, ergen ve yetişkinlerle Antalya’da yüz yüze ve online terapi seansları yürütmektedir. Akademik ve klinik alandaki çalışmalarına aktif olarak devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar