Duyguları yaşamak mı daha zor yoksa hiçbir şey olmamış gibi yola devam etmek mi?
Belki de daha doğru soru şu olmalı: Neden duygularımızı bastırmak bize kolay gelirken onları hissetmek bu kadar zor gelir?
Psikoterapi odasında, günlük yaşamda ve kendi iç yolculuğumda defalarca gözlemlediğim bir gerçek var: Yaşanan her şey ve hissedilen her duygu kayıt altındadır. Beden kaydeder. Unuttuğumuzu sandığımız her şey hafızamızın kıyısında taptaze bekler. Bir fotoğraf karesinde, beklenmedik bir cümlede ya da bir rüyada… Sessizce yolunu bulup tekrar çıkar ortaya. Tam da en hazırlıksız olduğumuz anda geçmişin gölgesi bugüne sızar.
Duyguların İzinde ve İzninde
Psikolojide duygular; uyaranlara verilen fizyolojik, bilişsel ve davranışsal tepkilerin bütünüdür. Beyin ile beden arasındaki bu çift yönlü iletişim; sinir sistemi, limbik sistem ve hormonal yanıtlar aracılığıyla çalışır. Yaşadığımız deneyimler, anlam kazandığında uzun süreli belleğe sağlıklı biçimde yerleşerek bir anıya dönüşür. Buna hafıza konsolidasyonu denir.
Ancak yaşadığımız deneyim ani ve beklenmedik bir şekilde oluşur, duygusal olarak bizi yaralarsa… İşte o zaman anlamlandırılamadığı için işlenememiş halde kalır ve bu süreç tamamlanamaz. Zihnimizde yarım kalmış bir hikâye gibi asılı kalır. Hep orada ve yanı başımızdadır.
İşlenmemiş anılar ve yaşanmamış duygular beynin özellikle amigdala ve hipokampüs bölgelerinde yüksek uyarılmışlık halinde tutulur. Basit bir tetikleyiciyle, bir koku veya bir melodiyle, kendimizi geçmişte yaşanan bir sahnenin içinde tekrar ve tekrar buluruz. Sanki her şey bugünmüş gibi taptaze duygularla kendini hatırlatır.
Zorlayıcı Duygulardan Kaçış ve Aslında Olan
Kaçmak, kısa vadede cazip gelir. Bastırmak, görmezden gelmek veya yok saymak… Bu şekilde acıdan korunduğumuza inanırız. Gerçekte olansa kaçtığımızı sandığımız zorlayıcı duyguların zamanla güçlenmesidir. Tıpkı tedavi edilmeyen bir yaranın en ufak temasta tekrar kanaması ve daha da büyümesi gibi.
Bastırılan duygular da sinir sistemi üzerinde bir yük oluşturur ve zamanla duygusal dayanıklılığı zayıflatarak psikosomatik rahatsızlıklara dönüşür. Acı hissetmek, çoğunlukla iyileşmenin bir parçasıdır. Nasıl ki yara üzerine bir dikiş atılırken canımız yanar ama yara kapanır, duygular da yüzeye çıktığında ve anlamlandırıldığında iyileşme başlar.
Duyguyu Pusula Etmek ve İyileşmek için Yaşamak
Duyguyu yaşamakla, o duygunun içinde boğulmak veya kaybolmak karıştırılmamalı. Burada amaç o duygunun ne anlatmak istediğini dinlemektir. Bu sayede onu bir girdaptan çok pusulaya dönüştürürüz.
Onu hissederek, yaşamaya izin vererek temas kurarız ve hafızamızda işlenmesine izin veririz. Bu sayede duygusal düzenleme becerilerini de geliştirmiş oluruz. Artık tetikleyiciler karşısında kuvvetlenir farklı tepkiler vermeye başlarız.
Zorlayıcı duygular bizi tüketmek yerine güçlendirmeye başlar. Yüklerden kurtulur, ihtiyaç ve arzularımıza yaklaşırız.
Duyguları Yaşamanın Birkaç Yolu
-
Adını koy: Hissettiğin duyguyu net bir şekilde tanımla.
-
Geçici olduğunu hatırla: Duygular dalga gibi gelir ve geçer.
-
Bedeni dinle: Hangi bölgede hissettiğini fark et.
-
Direnme, izin ver: Bastırmak yerine duygunun varlığını kabul et.
-
Merakla incele: “Bu duygu bana ne anlatıyor?” diye sor.
-
Zinciri gör: Düşünce → Duygu → Davranış bağlantısını fark et.
-
Bedeni düzenle: Derin nefes ve gevşeme tekniklerini kullan.
-
İfade et: Güvenilir bir ortamda konuş, yaz ya da yaratıcı yollarla aktar.
-
Kendine şefkat göster: Duygu yaşamanın insan olmanın bir parçası olduğunu hatırla.
-
Pratik et: Duyguları deneyimleyerek başa çıkabileceğini kendine kanıtla.
Şiirsel Bir Kapanış
Görünmez bir yükü taşındığını hayal et. Geçmişte bıraktığını düşündüğün ama her fırsatta karşına çıkan o duygular, görünmez yüklerin olduğunun uyarısıdır. Zaman akar, yol devam eder ama ummadığın anda bağ olup zayıflatır gücünü.
Korkarak kafanı çevirdikçe daha parlak çıkar karşına. Hissettikçe kaybolduğunu düşünürken anladıkça açılacak yolun. Yaşadıkça hafifleyecek, anılarında kalan bir sayfa olacaklar.
Üstelik bir kez izin verdiğinde kendine, yaşamak için, şaşıracaksın ne kadar kolay olduğuna. Bu kadar mıydı diye şaşıracaksın belki.
Gözünden süzülen her damlayla açılacak boğazındaki düğümler. Sırtın dikleşecek ve daha güvende adım atacaksın hayata. Nefesin, bakışın puslu duvarlar ardında değil de denizin tuzu karışmış gibi, ağacın esintisi olmuş gibi karışacak hayata.
Korkma. İzin ver kendine; hissetmek, yaşamak ve dönüşmek için.