Salı, Eylül 30, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Emeğin İhaneti: Sahte Diplomalar Çağına Hoş Geldiniz!

Psikolojik ve Toplumsal Temeller Üzerine Bir İnceleme

Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen sahte diploma skandalı, yalnızca bir bireyin değil, sistemsel bir hastalığın yansımasıdır. Halı yıkamacı olarak çalışan bir kişinin, sahte diploma ile psikolog unvanı alıp danışan görmesi, sadece bireysel bir etik sorunu değil, toplumsal çürümenin de açık göstergesidir. Fakat bu tür sahtekârlıklar yalnızca sağlık alanına özgü değil; öğretmenlikten mühendisliğe, akademiden devlet kurumlarına dek hemen her alanda varlığını sürdürüyor.

Peki, neden bu kadar yaygın? İnsanları bu tür bir sahteciliğe yönelten psikolojik dinamikler nelerdir? Ve biz toplum olarak bu tabloya neden bu kadar duyarsız kaldık?

Bazı kişilerin sahte diploma ile sosyal medyada binlerce kişiye seslenmesi, kendisini “uzman” olarak tanıtması, danışan kabul etmesi; sıradan bir dolandırıcılığın ötesinde, doğrudan insan hayatı üzerinde sorumluluk alacak kadar cesurca bir sahtekârlık anlamına gelir. Ancak ne yazık ki bu cesaret, yalnızca bireysel patolojiyle açıklanamaz. Bu sahtekârlığı besleyen bir toplum, bir sistem, bir medya düzeni ve hatta zaman zaman suskun kalan toplum ve meslektaşlar vardır.

Kimlik Boşluğu ve Sahte Kimlik İnşası

Sahte diploma gibi eylemlerin ardında çoğu zaman derin bir kimlik boşluğu yatar. Kişi, gerçek kimliğini değersiz, yetersiz ya da başarısız bulduğunda, başkalarının gözünde “saygın” bir rolü sahte yollarla elde etmeye çalışır. Bu, yalnızca ekonomik bir çıkış yolu değil, aynı zamanda “ben de bir şeyim” deme çabasıdır.

Bu noktada devreye telafi edici narsisizm girer. Kendisini değersiz hisseden birey, bu boşluğu doldurmak için toplum tarafından takdir edilen bir statüyü gasp eder. Diplomaya değil, o diplomanın getirdiği kimliğe ve saygıya muhtaçtır.

Makyavelizm ve Amaç Uğruna Her Yolun Mubah Görülmesi

Sahtecilik yapan kişilerin bir kısmında makyavelist eğilimler baskındır. Bu kişiler için amaç, araçları meşrulaştırır. Başarılı görünmek, statü kazanmak, itibar toplamak uğruna sistemin boşluklarını kullanmak, zihinlerinde etik bir sorun olarak bile görünmeyebilir.

Bu pragmatik düşünce tarzı, duygusal bağdan yoksun, soğuk ve manipülatif bir tutumla birleştiğinde, toplum için ciddi tehditlere yol açar.

Narsisizm ve Başarıya Odaklı Kişilik Örüntüleri

Modern toplum, başarıyı kutsallaştırmakta; süreçten çok sonuçlara odaklanmaktadır. “Nereden mezun olduğun” ya da “hangi unvana sahip olduğun” her şeyin önüne geçmiştir. Bu iklimde büyüyen bireylerde narsistik eğilimler gelişebilir: “Bana hayran olunmalı”, “Ben farklıyım” düşüncesiyle, hak etmediği başarıları elde etmekte bir sakınca görmeyebilir.

Sahte diploma, aslında bir başarı illüzyonudur. Ama içi boş ve tehlikeli bir illüzyon…

Antisosyal Eğilimler ve Empati Yoksunluğu

Bir kişinin, yeterli eğitime sahip olmadan bir psikolog rolüne bürünüp başka insanların hayatlarına müdahale etmesi, yalnızca sahtekârlık değil, ciddi bir etik ihlaldir. Bu durum çoğunlukla antisosyal eğilimlerle örtüşür: empati eksikliği, başkalarının haklarını önemsememe, toplumsal kuralları ihlal etme…

Bu eğilimler, sadece bireylerin değil, toplumun güvenlik duygusunu da zedeler.

Toplumu Hasta Eden Sahte Başarı Kültürü ve Toplumsal Duyarsızlık

Bu olay sadece bireyin patolojisi değil, aynı zamanda toplumsal duyarsızlıkta gizlidir ve sistemin çürümüşlüğünün ürünüdür. Sahte diplomalar neden bu kadar kolay dolaşıma giriyor? Bir kişi nasıl olur da denetlenmeden bir meslek unvanını yıllarca kullanabiliyor?

Sosyal medya algoritmaları neden böyle kişileri parlatıyor? Gerçek uzmanlar görünmezken, neden sahte figürler kolayca popülerleşiyor?

Sahte diplomalar sadece bireysel gayretle elde edilmez; bu durumun ortaya çıkmasına, sürmesine ve yayılmasına olanak sağlayan bir ekosistem vardır: denetimsiz kurumlar, gevşek bürokratik mekanizmalar ve sessiz kalan meslek odaları.

Toplum olarak başarıya ve statüye o kadar takıntılıyız ki, bazen “sahte ama başarılı” figürleri bile alkışlayabiliyoruz. Böylece, farkında olmadan bu tür sahteciliğe kolektif bir zemin hazırlıyoruz.

Çünkü başarı, bugün artık emeğin değil, algının meselesi hâline geldi. Kimse nasıl bir eğitimden geçtiğini sormuyor; kaç takipçin var, ne kadar “özgüvenli” konuşuyorsun, nasıl içerikler üretiyorsun, buna bakıyor.

Ve sistem, bu sahteciliği görmezden geldikçe, ödüllendirdikçe, bu vakalar “istisna” olmaktan çıkıp yeni norm hâline geliyor.

Gerçek Başarıya Saygı İçin

Sahte diplomalar, yalnızca bir hile değil; toplumun güvenini çürüten, mesleklerin itibarını zedeleyen, bireylerin hayatlarını riske atan bir tehdittir. Özellikle sağlık ve eğitim gibi insan hayatını doğrudan etkileyen alanlarda bu tür sahtekârlıklara sıfır tolerans gösterilmelidir.

Bu tür olayları yalnızca dedikodu malzemesi olarak değil, bir toplumsal alarm olarak değerlendirmeliyiz.

Gerçek olmayan diplomanın ardında gerçek yaralar, gerçek zararlar vardır. Bu, yalnızca bir sahtekârlık değil, mesleğe ve insana karşı işlenmiş bir suçtur!

Rabia AY
Rabia AY
Rabia AY, 2024’te Psikoloji Bölümü’nden mezun olmuştur. Klinik stajlarını tamamlamış, ardından bir rehabilitasyon merkezinde çocuk, ergen ve yetişkinlerle psikolog olarak çalışmıştır. Çocuk ve ergen psikolojisi, yas ve travma alanlarına ilgi duymakta; “Çocuk ve Ergenlerde Ölüm ve Yas” konulu seminer düzenlemiş ve bu konuda kitap projesinde çalışmaktadır. TÜBİTAK projelerinde yer almış, birinin yürütücülüğünü üstlenmiştir. Adli psikolojiye özel ilgisi olan Rabia, suçun psikolojik temelleri ve adli vakaların değerlendirilmesi üzerine okumalar ve araştırmalar yapmaktadır. Disiplinler arası düşünme biçimiyle psikolojiyi hem bireysel hem de toplumsal düzlemde dönüştürücü bir araç olarak görmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar