Yeni bir işe başlamak ne kadar heyecan verici bir süreç olsa da aynı zamanda çoğu insan için zorlayıcıdır. Yeni yüzler, yeni sorumluluklar, henüz tam öğrenilmemiş görevler ve beklentiler arasında “Buraya gerçekten ait miyim?” sorusu zihinde yankılanabilir. Bu duygu çoğu zaman başlangıçta yaşanan kaygının bir parçasıdır; ancak bazen daha kalıcı ve yorucu bir deneyim olan imposter sendromu ile de kesişebilir.
İmposter sendromu, kişinin kendi başarısını sürekli küçümsemesi ve bir gün “aslında yeterince iyi olmadığının” ortaya çıkacağına inanmasıdır (Sakulku & Alexander, 2011). Başarıyı şansa bağlamak, sürekli kendinden şüphe duymak ve övgüyü kabul edememek bu deneyimin en belirgin işaretlerindendir. Yapılan araştırmalar, iş hayatında imposter sendromunun şaşırtıcı derecede yaygın olduğunu gösteriyor. 2020’de yapılan bir derleme, farklı gruplarda bu deneyimin %9 ile %82 arasında bildirildiğini ortaya koydu (Bravata ve ark., 2020).
Yeni İşe Başlarken Yaşanan Kaygı
Yeni bir işe başlarken kaygı hissetmek çok doğaldır. Bilinmeyen bir sisteme girmek, yeni ilişkiler kurmak ve rolün sınırlarını keşfetmek, başlangıçta belirsizlik yaratır. Burada bahsedilen kaygı bir bozukluk değil; yeni ve bilinmeyen bir ortama girmenin yarattığı gerginliktir. Çoğu çalışan bu dönemde kendini yetersiz hissedebilir ya da sürekli soru sorduğu için rahatsızlık duyabilir. Ancak bu duygular genellikle geçicidir ve zamanla, deneyim kazanıldıkça azalır.
İmposter sendromunda ise bu hisler geçici olmaktan çıkar. Başarıyı içselleştirmeyi engeller ve kişi, objektif başarılara rağmen kendini sahte ya da yetersiz hissetmeye devam eder (Sakulku & Alexander, 2011). Yani işe girişte yaşanan kaygı zamanla azalırken, imposter sendromuna özgü duygular daha kalıcıdır.
İş Yaşamına Yansımaları
İmposter sendromu yaşayan çalışanlar, risk almaktan kaçındıkları için yeni fırsatları değerlendirmekte zorlanabilir ya da yaratıcı fikirlerini paylaşmaktan çekinebilir. Çok soru sormaktan bile korkarak kendilerini geri planda tutabilirler. Bu da hem bireyin hem de kurumun gelişimini sınırlar.
İmposter sendromu resmi bir ruh sağlığı tanısı değildir. Ancak ruh sağlığını ciddi ölçüde etkileyebilir. Zamanla yüksek stres, tükenmişlik, kaygı bozuklukları ve depresyona zemin hazırlayabilir.
Buna karşın, iş değiştiren bir çalışanın ilk günlerde kendini güvensiz ve yetersiz hissetmesi çoğu zaman sendrom değil, normal bir adaptasyon sürecidir. Buradaki kritik nokta, bu duyguların ne kadar sürdüğü ve günlük işlevselliği ne ölçüde etkilediğidir.
Çalışanlar İçin Küçük Adımlar
Eğer bu tarz duygular yaşıyorsanız ya da yaşayan birilerini tanıyorsanız, kendiniz için yapabileceğiniz bazı şeyler:
-
Fark edin: Yaşadığınız şüpheleri bir duygu olarak görün, gerçeklerin kanıtı olarak değil.
-
Paylaşın: Güvendiğiniz insanlarla konuşun; çoğu zaman yalnız olmadığınızı göreceksiniz.
-
Günlük tutun: Küçük bile olsa başarılarınızı ve aldığınız olumlu geri bildirimleri not edin.
-
Mükemmeliyet yerine öğrenmeye odaklanın: Hata yapmanın öğrenmenin doğal bir parçası olduğunu kabul edin.
Şirketler İçin Öneriler
İmposter sendromunun yükünü hafifletmek yalnızca bireyin değil, kurumların da sorumluluğudur. İşe yeni başlayanların uyumunu kolaylaştırmak için:
-
İyi tasarlanmış işe alıştırma (onboarding) süreçleri hazırlayın. Araştırmalar, onboarding programlarının rol netliğini, öz-yeterliği ve sosyal kabulü artırarak iş doyumu, bağlılık ve performansı yükselttiğini göstermektedir (Bauer ve ark., 2007).
-
Mentorluk ve destek ağları oluşturun.
-
Şeffaf iletişim ortamı sağlayın, çalışanların kaygılarını açıkça dile getirmesine alan açın (Edmondson, 1999).
-
Öğrenme fırsatları sunarak çalışanların gelişimini destekleyin.
-
Başarıları görünür kılın, övgüyü ekip içinde paylaşın.
-
Hataları normalleştirin, bunları gelişimin bir parçası olarak çerçeveleyin.
Sonuç
Sonuç olarak, işe yeni başlarken “Acaba yeterli miyim?” sorusu çoğumuzun zihninden geçer. Çoğu zaman bu, başlangıçta yaşanan kaygının bir parçasıdır ve zamanla azalır. Ancak bu hisler kalıcı hale gelip başarıyı içselleştirmeyi engelliyor ve işlevselliği bozuyorsa, imposter sendromundan söz edebiliriz.
Çalışanlar için bu farkı görmek, şirketler içinse güvenli ve destekleyici bir ortam sağlamak kritik önemdedir. Çünkü iş yerinde gerçek aidiyet, yalnızca performans göstermekten değil, aynı zamanda değerli hissetmekten doğar.
Eğer siz de kendinizde imposter sendromu belirtileri olduğunu düşünüyor ve küçük adımlarla rahatlayamıyorsanız, bir uzmandan profesyonel destek almaktan çekinmeyin.
Kaynakça
Bauer, T. N., Bodner, T., Erdogan, B., Truxillo, D., & Tucker, J. (2007). Newcomer adjustment during organizational socialization: A meta-analytic review. Journal of Applied Psychology, 92(3), 707–721.
Bravata, D. M., et al. (2020). Prevalence, Predictors, and Treatment of Impostor Syndrome: A Systematic Review. Journal of General Internal Medicine, 35(5), 1252–1275.
Edmondson, A. (1999). Psychological Safety and Learning Behavior in Work Teams. Administrative Science Quarterly, 44(2), 350–383.
Sakulku, J., & Alexander, J. (2011). The Impostor Phenomenon. Journal of Behavioral Science, 6(1), 75–97.