Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Türkiye’de Gençlerde Önlenemeyen Anksiyete: “News Fatigue” ve Ruh Sağlığı

Son yıllarda Türkiye’de gençler arasında yaygınlaşan anksiyete, yalnızca bireysel psikolojik süreçlerle açıklanamayacak kadar sistemik ve yaygın bir hâl aldı. Ipsos’un 2024 verilerine göre, Türkiye genelinde her 10 kişiden 4’ü (%38) ruh sağlığı sorunları yaşarken, bu oran gençlerde %43’e kadar yükseliyor. Bu artışın dikkat çeken nedenlerinden biri, dijital çağın görünmeyen bir etkisi: “news fatigue”, yani haber yorgunluğu. Sürekli kötü haber bombardımanına maruz kalmak, özellikle gençlerde kronik stres, gelecek kaygısı ve duygusal tükenmişlik yaratıyor. Bu yazıda haber yorgunluğu kavramını psikolojik bir perspektiften ele alarak, gençlerin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.

“Haber yorgunluğu”, bireyin sürekli olumsuz içeriklere maruz kalmasından dolayı duygusal olarak tükenmesi, anksiyete yaşaması ve zamanla haberlere karşı duyarsızlaşmasıyla tanımlanır. Bu durum genellikle savaşlar, ekonomik krizler, kadın cinayetleri, iklim felaketleri ve siyasal gerilimler gibi sarsıcı haberlerin sürekli ve yoğun biçimde sunulmasıyla tetiklenir.

Özellikle gençler, sosyal medya sayesinde bu haber akışına günün her anında maruz kalıyor. Sabah uyanır uyanmaz gördükleri bir felaket haberi, tüm günün ruh hâlini belirleyebiliyor. Beyin, tehdit algısıyla birlikte sempatik sinir sistemini aktive ediyor: kalp hızı artıyor, nefes yüzeyselleşiyor, kaslar geriliyor. Ortada fiziksel bir tehdit olmasa bile zihin, dijital içeriklerle sürekli alarmda kalıyor. Bu kronik tetikte olma hâli ise zamanla stresin normal hâline dönüşmesine neden oluyor.

Bir danışanım, sabah telefonuna bakmadan güne başlayamadığını ve haberlere göz atmadığında huzursuz hissettiğini söyledi. Ancak okuduğu içeriklerin çoğu; ekonomik kriz, şiddet, savaş ve siyasi çalkantılarla ilgiliydi. Seanslarımızda bu maruziyetin, gün boyu yaşadığı nedensiz huzursuzluk, umutsuzluk ve tükenmişlikle doğrudan bağlantılı olduğunu fark ettik.

Clayton, Leshner ve Almond’un (2020) çalışmasına göre, news fatigue sadece duygusal tükenmişliğe değil; aynı zamanda haberlerden kaçınmaya, bilgiye erişimi sınırlamaya ve sosyal katılımın azalmasına neden olmaktadır. Bu kaçınma davranışı da bireylerde “duyarsızlaşma” algısı yaratmakta, toplumsal kopuşu derinleştirmektedir.

Buna ek olarak, sürekli felaket içeriğine maruz kalan bireylerde “öğrenilmiş çaresizlik” gelişebilir. Seligman’ın (1975) ortaya koyduğu bu kavram, kişinin ne yaparsa yapsın sonucu değiştiremeyeceğine inanmasıyla ortaya çıkar. Gençler arasında sıkça duyulan “Zaten hiçbir şey değişmeyecek” söylemi, bu psikolojik durumun güncel bir dışavurumudur.

News fatigue aynı zamanda hem kaçınma hem de aşırı takip davranışları yaratır. Bazı gençler gündemi tamamen görmezden gelirken, bazıları sürekli haber kontrol etme ihtiyacı hisseder. Her iki uç da aslında psikolojik başa çıkma stratejilerinin bir parçasıdır. Ancak bu döngü uzun vadede ruhsal dayanıklılığı zayıflatır ve bireyi ruhsal yorgunluk içine sürükler.

Bir başka danışanım, çevresiyle gündem hakkında konuşmadığında “duyarsız” olmakla suçlandığını, haberlere maruz kaldığında ise anksiyetesinin tavan yaptığını paylaştı. “Konuşsam kötü hissediyorum, uzak dursam suçluluk duyuyorum” diyordu. Bu ikilemler, özellikle dijital çağda yaşayan genç bireylerde yaygındır. Bilinçli medya kullanımı henüz toplumun genelinde yerleşmediği için bu alanda da bireysel suçluluk ve yetersizlik duyguları gelişebiliyor.

Ayrıca sosyal medya algoritmaları, bireyin ilgisini çeken haberlere daha fazla maruz kalmasını sağlayarak bilgi balonları oluşturur. Bu da bireyin dünya algısını çarpıtarak, her şeyin sürekli kötüye gittiği bir evrende yaşadığı hissini doğurur. Böyle bir zihinsel çerçevede umut üretmek neredeyse imkânsız hâle gelir.

Sonuç

Gençlerde artan anksiyetenin nedenlerini bireysel psikopatolojilerle sınırlamak yetersiz kalır. Medya maruziyeti, haber içeriklerinin niteliği ve sıklığı; bireyin ruh sağlığı üzerinde doğrudan etkilidir. “News fatigue”, çağımızın görünmeyen ama en yaygın ruhsal yorgunluk sebeplerinden biridir.

Bu tükenmişlik sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal bağlamda da değerlendirilmelidir. Çünkü anksiyete ile baş edemeyen gençler, zamanla umutsuzluk, apati ve sosyal geri çekilme gibi daha ciddi sorunlar yaşayabilir. Bu da hem bireysel hem de toplumsal üretkenliği doğrudan etkiler.

Klinik psikoloji, bireyin dijital dünyayla kurduğu ilişkiyi sorgulamasını sağlar. Bilgiye erişim ne kadar önemliyse, bu bilginin zihinsel sınırlarımızı aşmadığından emin olmak da o kadar değerlidir.

Öneriler

  1. Dijital Detoks Günleri: Haftada en az bir gün, haber ve sosyal medya içeriklerinden uzak kalmak zihinsel dinlenme sağlar.

  2. Medya Okuryazarlığı Eğitimi: Gençlerin içeriklerin doğruluğunu sorgulamasını sağlayan eğitim programları yaygınlaştırılmalıdır.

  3. Duygu Takibi Uygulamaları: Her haber sonrası “Bende ne hissettirdi?” sorusunu sormak, duygusal farkındalık geliştirir.

  4. Sosyal Bağlar ve Dayanışma: Ortak kaygıların paylaşıldığı destek grupları, yalnızlık hissini azaltır.

  5. Anlamlı Katılım Alanları: Gençlerin küçük eylemlerle fark yaratabileceği platformlar, çaresizlik hissini azaltır.

  6. Profesyonel Destek: Anksiyete işlevselliği bozuyorsa bir uzmandan destek alınmalıdır. Psikoterapi, news fatigue‘i yönetmekte oldukça etkilidir.

Unutmayın, zihin sürekli alarm hâlinde kalmaya uygun değildir. Bilgilenmek değerlidir ama ruhsal sınırlarımızı tanımak ve korumak da bir hak ve ihtiyaçtır. Gençlerin geleceğe umutla bakabilmesi için yalnızca bilgiye değil, duygusal dayanıklılığa da erişmeleri gerekir.

Kaynakça

Clayton, K., Leshner, G., & Almond, A. (2020). The extended influence of news fatigue: How news avoidance and news cynicism affect political knowledge and engagement. Journalism & Mass Communication Quarterly, 97(3), 682–699. https://doi.org/10.1177/1077699020911882
Seligman, M. E. P. (1975). Helplessness: On depression, development, and death. San Francisco: W.H. Freeman.

Müge Naz Candemir
Müge Naz Candemir
psikolog ve yazar olarak bireylerin psikolojik iyi oluşunu desteklemeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. 2018 yılında Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra aktif olarak danışan görmeye başlamış ve psikoterapi alanında deneyim kazanmıştır. Özellikle bilişsel davranışçı terapi, duygu düzenleme ve öz-şefkat konularına ilgi duymakta ve bu alanlarda içerikler üretmektedir. Akademik birikimini ve klinik deneyimlerini bir araya getirerek, psikolojiyi herkes için anlaşılır hale getirmeyi amaçlayan Candemir, çeşitli dijital platformlarda psikoloji ve kişisel gelişim üzerine yazılar kaleme almaktadır. Aynı zamanda, psikologlar ve bireyler için dijital terapi araçları ve rehberler geliştirmekte, psikolojik kavramları günlük yaşama entegre etmeye yardımcı olacak içerikler üretmektedir. Bireylerin zihinsel ve duygusal farkındalıklarını artırmalarına, sağlıklı ilişkiler kurmalarına ve kendilerini daha iyi anlamalarına katkı sağlamayı hedefleyen Müge Naz Candemir, Psychology Times bünyesinde de bu vizyon doğrultusunda yazılar yazmaya devam edecektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar