Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Drama Queen : Dikkat Çekme Arzusu ve Histrionik Kişilik Bozukluğu

“Bir odada kim en çok konuşuyorsa, genellikle en az dinlenen odur.”
Göz alıcı kıyafetler, abartılı mimik ve jestler, bitmek bilmeyen hikâyeler… Hepimizin hayatında sahneyi hiç terk etmeyen biri vardır. Onlar ilgi odağında olmayı bir tercih değil, adeta bir ihtiyaç gibi yaşarlar. Çevreleri tarafından, genellikle olayları büyütmeye yatkın, ilgi odağı olmadan duramayan kişileri tanımlamaya yarayan “drama queen” olarak etiketlenirler. Ancak bu davranışların yalnızca dikkat çekme çabası mı, yoksa psikolojik bir bozukluğun dışa vurumu mu olduğu çoğu zaman gözden kaçar. Çünkü bazı “drama”ların ardında, oldukça gerçek ve klinik bir tablo olan Histrionik Kişilik Bozukluğu yer alabilir.

Histrionik Kişilik Bozukluğu Nedir?

Histrionik Kişilik Bozukluğu, kişinin sürekli ilgi arayışı içinde olması, abartılı duygusal tepkiler vermesi ve başkalarının onayını kazanmak için baştan çıkarıcı ya da dramatik davranışlar sergilemesi ile tanımlanan bir kişilik yapılanmasıdır. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tanı kriterlerine göre, bu bozukluk genellikle ergenlikten sonra, yetişkinlikte belirginleşir ve kadınlarda daha sık görülür (APA, 2013). Bu kişilik örüntüsüne sahip bireyler, kim olduklarını çevrelerinin tepkileri üzerinden tanımlarlar. Kendi iç değerleriyle değil, başkalarının bakışlarıyla var olurlar. Bu yüzden, bir ortamda ilgi merkezinde olmadıklarında huzursuz olurlar, hatta kendilerini geri çekip pasif bir “ilgi talebi” başlatabilirler: sessizlik, üzgün bakışlar, dramatize edilmiş hikâyeler…

Bir kişinin Histrionik Kişilik Bozukluğu tanısı alabilmesi için aşağıdaki semptomlardan en az beşinin görülmesi gerekir (APA, 2013):

● İlgi odağı olmaktan büyük bir haz duyma ve bunu sürekli arama,
● Duyguların hızlı değişmesi ve yüzeysellik göstermesi,
● Fiziksel görünüm yoluyla dikkat çekmeye çalışma,
● Aşırı dramatik, teatral, abartılı duygu ifadeleri,
● Telkine açık olma (başkalarının etkisine kolayca kapılma),
● İlişkileri gerçekte olduğundan daha yakın olarak algılama eğilimi.

Bu belirtiler, sadece zaman zaman ortaya çıkmakla kalmaz; kişinin sosyal, mesleki ve duygusal işlevselliğini de önemli ölçüde etkileyebilir.

Bu Davranışların Altında Ne Yatıyor?

Histrionik Kişilik Bozukluğunun temelinde, çocukluk dönemine uzanan derin psikolojik kökenler yatar. Psikanalitik kurama göre, bu bireyler, çocukluklarında ebeveynlerinden tutarsız ilgi gören, bazen aşırı sevgiyle ödüllendirilen bazen de görmezden gelinip ihmal edilen bireylerdir (Horowitz, 1984). Bu düzensiz ilgilenilme biçimi, çocuğun sevgiyle ilgiyi eşdeğer görmesine neden olur. Sonuç olarak, birey yetişkinlikte sürekli olarak onaylanma ve hayranlık arayışı içine girer.

Bilişsel terapilere göre ise, Histrionik Kişilik Bozukluğuna sahip bireylerde şu tarz temel inançlar gelişmiştir:

● “Ancak dikkat çekmezsem değerliyim.”
● “Beğenilmezsem terk edilirim.”
● “İnsanları etkilemezsem sevilmem.”

Bu inançlar, kişinin sosyal ortamlarda manipülatif davranışlar geliştirmesine yol açar (Beck et al., 2004).

Sürekli Sahnedeymiş Gibi…

Histrionik bireylerin konuşma tarzı genellikle detaydan yoksundur ama bolca duygu içerir. Bir olayı anlatırken gözyaşı dökebilir, ardından bir anda kahkahaya boğulabilirler. Yeni tanıştıkları insanlara fiziksel temasta bulunmaktan çekinmezler; sarılmak, el tutmak ya da özel bilgileri paylaşmak gibi. Bu, içten bir samimiyetten çok, bağ kurma hızını artırarak karşı tarafın ilgisini ve sevgisini kazanma çabasıdır.

Dış görünüşe aşırı önem verme, baştan çıkarıcı giyim tarzları ya da sosyal medyada dikkat çekme amacıyla paylaşılan içerikler de bu bozukluğun dışa vurumları arasında yer alabilir. Kadınlara kıyasla, bu bozukluğa sahip erkek bireyler daha farklı, örtük ve maskelenmiş olabilir. Dikkat çekmek ve kabul görmek için toplumsal olarak kabul gören “erkeklik” kalıplarını abartarak sergileyebilirler. Flört etmeyi ilgi kazanmanın bir yolu olarak kullanabilir. Aşırı kaslı bir vücut için saatlerce spor yapabilir, “maço” davranışlar sergileyebilirler. Ancak tüm bu dışa dönük davranışlar “özgüven” gibi dursa da, altında yatan dinamik genellikle onaylanma ve hayranlık arayışı, kırılgan bir benlik yapısı ve ciddi bir “değersizlik hissi” yatmaktadır.

Tedavi ve İyileşme: Duyguların Sahnesinden Gerçeğe Dönüş

Histrionik Kişilik Bozukluğu, tedavisi mümkün olan bir kişilik bozukluğudur ancak terapi süreci zaman ve sabır gerektirir. Bilişsel davranışçı terapi (CBT), psikanalitik yönelimli terapiler ve şema terapisi, Histrionik Kişilik Bozukluğuna sahip bireylerin davranış kalıplarını fark etmelerine ve değiştirmelerine yardımcı olabilir (Beck & Freeman, 1990). Terapide amaç, kişinin sürekli dikkat çekme arayışı ve dramatik tepkilerinin altında yatan gerçek duyguları keşfetmesine yardımcı olmak; böylece bireyin dışsal onaylanmalara bağımlı olmadan kendi iç değerini yeniden inşa etmesini sağlamak, işlevsel başa çıkma stratejileri geliştirmesine ve ilişkilerinde daha sağlıklı, dengeli bir tutum benimsemesine destek olmaktır.

Son Söz

Elbette her abartılı duygu tepkisi ya da dikkat çekme arzusu bir kişilik bozukluğu belirtisi değildir. Ancak bu tür davranışlar süreklilik gösteriyorsa ve kişinin yaşamını, ilişkilerini ya da işlevselliğini olumsuz etkiliyorsa, bir uzmana başvurmak önemlidir. Histrionik Kişilik Bozukluğu, sadece bir “drama” ya da abartılı bir kişilik değil; arkasında derin bir onaylanma ihtiyacı ve kırılgan bir benlik barındıran, anlamaya ve desteğe ihtiyaç duyan gerçek bir psikolojik durumdur. Sahnedeki ışıltının ardındaki sessiz çığlığı duyabilmek, hem bireylerin hem de toplumun ruh sağlığı için atılacak en önemli adımdır.

Kaynakça

American Psychiatric Association, DSM-5 Task Force. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5TM (5th ed.). American Psychiatric Publishing, Inc. https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596

Beck, A. T., & Freeman, A. M. (1990). Cognitive therapy of personality disorders. Guilford Press.

Beck, A. T., Freeman, A., & Davis, D. D. (2004). Cognitive therapy of personality disorders (2nd ed.). The Guilford Press.

Horowitz, M. J. (1984). Personality styles and brief psychotherapy. Bloomsbury Academic.

Dilara Erbaş
Dilara Erbaş
Dilara ERBAŞ psikolojiye olan ilgisini insan doğasını anlama ve ruhsal sağlığı iyileştirme tutkusuna dayandıran bir yazardır.Yeditepe Üniversitesi’nde psikoloji lisansını tamamladıktan sonra klinik psikoloji, sağlık psikolojisi, bilişsel davranışçı terapi, kayıp ve yas terapisi, doğum öncesi, sırası ve sonrasındaki duygusal ihtiyaçlar başta olmak üzere çeşitli psikoterapi teknik ve testleri ve bireysel farkındalık yöntemleri üzerine uzmanlaşmış ve uzmanlaşmaya devam etmektedir. Deneyimlerini, güncel psikolojik araştırmaları ve günümüz çağını harmanlayarak, okuyucularına hem bilimsel hem de uygulanabilir bilgiler sağlamak isteyen Erbaş, yazılarında genellikle psikolojiyi günlük hayatla ilişkilendirerek, bireylerin içsel dengeyi bulma ve duygusal zorlukların öncelikle tanınmasına yardımcı olmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar