Sevgili okurlar, hepimiz çocukken bir kez saklambaç oynamışızdır. Çocukken eğlenceli olan bu oyun yetişkinliğimizde de bizi bırakmaz. Hayatımız birer saklambaç oyunudur ve bizler her zaman ebeyiz. Saklanan duygularımızı, hislerimizi bulmaya çalışır; ararken içimizdeki heyecanla koşar ve kazanmak için daha fazla koşarız. Koşarken içimizden “Bulmalıyım onları, ben kazanmalıyım.” deriz. Bir oyun uğruna bazen de düşer dizimizi ya da kolumuzu yaralarız ama fark etmeyiz o an o acıyı. O an tek istediğimiz sobelemektir. Başarının ardında saklanan korkular, yetersizlikler ve kırık parçalar… Belki de kendimize o an sormalıyız gerçekten onları bulmaya mı çalışıyoruz yoksa kendimizden mi kaçıyoruz? Bu yazıda hırs ve öz-sevgi arasındaki görünmez savaş alanını keşfetmeye çalışacağız.
Yaşantımız boyunca hep daha iyisini, daha fazlasını, daha çok başarıyı isteriz. Neyi, kime ispatlamaya çalışıyoruz? İçimizde bir ses susmak nedir bilmeden sürekli eleştirmek için konuşuyor. “Daha başarılı ol! Bu yetmez.” “Daha çok çalış! Daha iyisini yap! Daha güzel görün! Daha çok para!” Peki bu eleştirmeni susturmanın bir yolu yok mu? Bir dakikalığına sussa ve durup kendimize baksak, kendimizi dinlesek. “Ben ne istiyorum? Ben kimim?” diye bir sorsak. Belki de anlatacağı çok fazla şeyi vardır. Bazen en büyük savaş içimizdeki eleştirmenle olan savaştır. O ses susmaz; her zaman daha mükemmel olmayı, çabasız bir mükemmelliği ister bizden. Bu içimizdeki eleştirmen, hırstır. Hırsın bize güç vermesi gerekirken bazen onun dediklerini yanlış anlarız. Bazen de bize biraz acımasız davranır. Zaman zaman kendimizi yetersiz, geç kalmış ve bütüne ulaşamayacak kadar eksik hissederiz. Oysa çözüm bulmak çok basit. Kalk ayağa ve aynaya bak kendini gör. Kendini seven, kendini tanıyan bir insanın başarıya ulaşması çok daha kolay olacaktır.
Hırs Nedir? Ne Zaman Zarar Verir?
Bir şeyi elde etmek için duyulan, önüne geçilmez derecede kuvvetli istek, aşırı tutku anlamına gelen hırs; psikolojik açıdan baktığımızda bireyin güdülenme sistemi içinde yer almaktadır. Hırsı yüksek olan bireyler çoğunlukla içsel motivasyonu yüksek, hedefleri ve başarıya ulaşma konusunda kararlıdır. Aşırıya kaçmadan duyulan hırs kişiyi motive edip harekete geçmesini sağlar. Fakat aşırı hırs bireyi içeriden yiyen bir kurttur.
Hırs bireyin amaçlarına yaklaşmasında güçlü bir motivasyon sağlar. Bazen içimizdeki hırsı doğru yönetmeyi bilemeyiz. O bize bir şeyler söyler ama anlamayız. Sanki bize “Kendini ispatla!” diye bağırıyormuş gibi gelir. Hemen panik alarmları çalar ve kendimizi kaybederiz. Sonuç olarak her şeyde olduğu gibi hırs konusunda da olay aynıdır. Ne az ne de fazla hırs bize yarar sağlamaz, sadece yıpratır.
Hırsın Altında Yatan Duygular Nelerdir?
Hırs; bir duygu değil, duyguların arkasına saklanmış bir maskedir. Maskenin arkasında sadece başarıyı arzulamaz. Görülmek, sevilmek, yeterince yeterli olmayı, onaylanmayı da arzular. Kısaca hırsın altında yatan duygular; yetersizlik, onaylanma ve sevilme ihtiyacı, kıyaslanma kaygısı, kontrol ihtiyacı, telafi etme arzusu gibi hırsımızı kötüye kullanmamıza yol açan kendimize zarar veren etkenlerdir. Böylelikle hırs ne yapacağını ne istediğini bilemez bir hale geldiğinde kırmızı alarmdır. Asla bu duyguları elde edemeyeceğini anladığında yetersizlik duygusuyla kendini zehirler.
Dışarıdan bakıldığında hırs çok güçlü, istekli, enerjik ve iyidir. İçerde ise durum her zaman böyle değildir. Kırılgandır, hırs kırıldıkça bütüne ulaşmak için daha çok çaba harcar. Bu da daha çok, daha da çok kırılmasına neden olur. Eskisi gibi parlak, güçlü olamayacağını anladığında çaresizce sevilmek ister. Saf sevgi onu iyileştirecektir. Onu geri getirecek ve saf sevgiyi verecek kişi sadece ve sadece kişinin ta kendisidir. Kendinizi sevmek tüm o boşluk hislerini iyileştirip doldurmanın tek yoludur. Gerçek iyileşme; daha çok başarmakta değil, içsel yaraları görüp kabul etmekte yatar. Çünkü bazen durmak, hissetmek ve kendini sevmek; ilerlemekten çok daha büyük bir cesarettir.
Kendini Sevmek Bu Döngüyü Nasıl Kırar?
Hırsın kökeninde yetersizlik, onaylanmama, değersizlik duyguları yatıyorsa bu duygularla başa çıkmanın en temel çözümü kendini sevmektir. Peki insan kendini nasıl sever? Aynanın karşısına geçip “Seni çok seviyorum” demek kendini sevmek için yeterli midir? Ya da kendini sevmek böyle mi olur? Bu soruların cevabı yine kendinizde saklıdır. Her insanın kendini sevme yöntemi farklıdır. Şöyle bir gerçek var ki “Ben kendimi zaten seviyorum” diyebilirsiniz ama aslında hiç farkına varmadığınız, hiç deneyimlemediğiniz, tatmadığınız bir duygudur bu. Hayatımız boyunca birilerini severiz, âşık oluruz hatta herkesin ihtiyacı olan şeyi isteriz; herkes tarafından sevilmek. Kişi kendini sevmeden, kendiyle, olduğu haliyle barışmadan başkası tarafından sevilmek kişiyi tatmin etmez işte bu yüzden her zaman dahasını ister. Kendini sevmek; aynanın karşısına geçtiğinde gerçekten içinden gelerek eksiklerinle, kusurlarınla, fazlalıklarınla “Sen yeterlisin” diyebilmek, sadece başarılı olduğunda değil hata da yapsan kendine şefkat göstermektir. Çünkü hırsın asıl zehirleyici tarafı başarıya ulaşana kadar değersiz kabul etmesidir. Oysa kendini gerçekten seven herkes bilir ki “Ben sadece ulaştığım hedeflerle değil, çıktığım yolla ve bu yolda kendime gösterdiğim sevgiyle de değerliyim.”
Öncelikle hırsı yok edemezsin ama onu sevginin gücüyle yontabilirsin. O hakaret eden sesi fark et ve dinle; onu daha şefkatli, destekleyici bir sese dönüştür. Her zaman ilerlemek gerekmez; başarmak için bazen durmayı bilmek, o anın tadını çıkarmak ve düşünmek lazım: “Ben vazgeçtiğim için durmadım, daha güçlü bir şekilde ilerlemek için biraz dinlendim” demek lazım. Kendimizi sevmemiz hırsı ortadan kaldırmaz. Öz sevgi kişinin acımasız eleştirmeni dönüştürmenin yoludur.
Kendine Şefkatli Bir Başarı Mümkün mü?
Başarı, toplum tarafından bir yarış olarak sunulur. Ancak bu yarışın içinde insan kendini yavaş yavaş kaybedebilir. Sürekli başarmak zorunda olduğunu düşünen biri, zamanla kendi duygularına, bedenine ve ruhuna karşı duyarsızlaşır. Oysa başarı dediğimiz şey, kendimize rağmen değil, kendimizle birlikte yaşandığında anlam kazanır.
Kendine şefkatli bir başarı mümkündür. Çünkü başarıyı yalnızca sonuçlara indirgemek yerine, sürecin içindeki kendini fark etme, yavaşlama, dinlenme ve büyüme anlarını da başarı olarak görmek, daha sağlıklı bir yaşam yaratır.
Sonuç
Gerçek başarı başkalarının alkışladığı an değildir. Gerçek başarı kendinizle barışıp kendini sevmekle olur. Hiç kimse alkışlamazken öz benliğin kendini alkışladığında işte gerçekten başarının sesi böyledir diyeceksiniz. Hayatınızda her şeyi kaybetseniz de kendinize olan sevginizi kaybetmeyin. Sevgiyle, öz sevgiyle kalmanız dileğiyle…
Kaynakça
-
Neff, K. (2011). Self-Compassion: The Proven Power of Being Kind to Yourself.
(Öz-şefkat üzerine öncü bir çalışmadır. Kendini sevme ve iç sesle sağlıklı ilişki konularına bilimsel temel sağlar.) -
Adler, A. (1930). Individual Psychology
(Adler’e göre hırs, bireyin aşağılık duygusunu telafi etme çabasıdır. Yazıdaki “telafi etme arzusu” bölümüyle örtüşür.) -
Fromm, E. (1956). Sevme Sanatı
(“Kendini sevmeden başkasını sevemezsin” fikri üzerinden öz-sevginin değerine ışık tutar.) -
Brene Brown. (2010). The Gifts of Imperfection
(Eksik ve kırılgan yanlarımızla barışmanın, gerçek başarıya giden yolu nasıl açtığını anlatır.) -
Maslow, A. (1943). A Theory of Human Motivation
(İhtiyaçlar hiyerarşisine göre, özsaygı ve kendini gerçekleştirme aşamaları, sağlıklı hırsın temelidir.)