İlişkiler üzerine toplumda birçok yaygın kanaat bulunur. Ancak özellikle çift terapisi konusu, en fazla yanlış anlaşılan alanlardan biridir. Kimileri terapiyi “artık son çare” olarak görürken, kimileri “zaten faydasız” düşüncesiyle uzak durur. Oysa çift terapisi, sadece sorunları çözmekle kalmaz; ilişkinin derinleşmesini de sağlayan etkili bir süreçtir. Gelin, bu alandaki yaygın mitleri birlikte inceleyelim.
Yanılgı 1: Terapiye yalnızca ayrılık aşamasındaki çiftler gider.
Bu düşünce oldukça yaygındır. Halbuki terapiye başvurmak için ilişkinin sona yaklaşması gerekmez. Aksine, sorunlar kronikleşmeden terapiye başlamak çok daha verimli sonuçlar doğurur. İletişim henüz tamamen kopmamışken yapılan destek çalışmaları, ilişkinin yönünü olumlu biçimde değiştirebilir.
Elbette geç kalınmış sayılmaz; birçok çift sorunlar derinleştikten sonra da yardım alabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, sağlam bir temeli güçlendirmek, yıkılmış bir bağı onarmaktan daha kolaydır. Bu nedenle erken müdahale, ilişki sorunlarındaki yıpranmayı önlemede önemli bir rol oynar.
Yanılgı 2: Terapist, kimin haklı olduğunu belirler.
Çoğu zaman taraflardan biri terapiye “haklı bulunma” beklentisiyle gelir. Oysa çift terapisi, haklıyı tespit etmeye çalışan bir mahkeme değildir. Terapist, taraf değil rehberdir; iki bireyin birbirini duymasına ve anlayış geliştirmesine yardımcı olur.
Önemli olan “kim doğru?” sorusu değil, “neden birbirimizi anlayamıyoruz?” sorusudur. Haklılık yarışı ilişki sorunlarındaki duygusal yakınlığı zedeler. Oysa terapide empati, iletişim ve anlayış öne çıkar.
Yanılgı 3: Terapi işe yaramaz çünkü insanlar değişmez.
İnsanlar değişemez düşüncesi oldukça yanıltıcıdır. Terapi süreci, bireylerin hem kendilerini hem de birbirlerini daha iyi tanımasını sağlar. Bu farkındalık, uzun süredir süregelen davranış kalıplarının dönüşmesini mümkün kılar.
Bazen büyük değişimler küçük adımlarla başlar. Basit bir içgörü bile, ilişkinin havasını olumlu yönde değiştirebilir. Terapi sırasında sıklıkla bu tür olumlu dönüşümlere tanıklık edilir.
Yanılgı 4: Kendi başımıza çözmeliyiz, yardım istemek zayıflıktır.
Birlikte çözüm aramak, güçlü ilişkilerin temelidir. Destek talep etmek zayıflık değil, sorumluluk almanın ve ilişkiye değer vermenin göstergesidir.
Zaman zaman her çift çıkmaza girebilir. O anlarda tarafsız bir gözlemciye, yani bir terapiste ihtiyaç duyulabilir. Terapist, çiftin birbirini daha sağlıklı biçimde duyabilmesi için güvenli bir ortam sağlar.
Yanılgı 5: Geçmişi kurcalamak faydasızdır, sadece bugüne odaklanmak gerekir.
Geçmiş, bugünümüzü şekillendirir. Çocuklukta yaşanan deneyimler, bağ kurma biçimlerimiz üzerinde derin etkiler bırakır. Terapi, geçmişte takılı kalmak için değil; geçmişin bugün üzerindeki etkisini anlayarak daha sağlıklı bir ilişki kurmak için kullanılır.
Örneğin, duygusal yakınlıktan kaçınan bir birey, geçmişte yaşadığı ihmalin etkisiyle bu davranışı sergiliyor olabilir. Bu farkındalık, partnerinin davranışlarını daha sağlıklı biçimde yorumlamasını sağlar. Terapi, işte bu dönüşümün zeminini oluşturur.
Peki çift terapisi neden etkilidir?
Çünkü hiçbir ilişki kusursuz değildir. Her bağ, zaman içinde yıpranabilir; söylenmeyen sözler, duyulmayan ihtiyaçlar ve ertelenen duygular birikir. Çift terapisi, bu birikimlerin yükünü hafifletmek ve ilişkide yeniden nefes alan bir alan yaratmak için vardır.
Terapi; iki insanın, sadece anlaşılmak değil, aynı zamanda anlamak için de çaba gösterdiği bir buluşma alanıdır. Sevilmenin yanı sıra görülmenin, duyulmanın, kabul edilmenin mümkün olduğu bir yer. Orada, kavga sesleri değil; çoğu zaman yıllardır duyulmayı bekleyen sessiz cümleler yankılanır.
Bazen bir çiftin birbirine ilk kez gerçekten “baktığı” yer olur terapi odası. İlk defa öfkenin altında gizlenmiş kırgınlıkları, sessizliğin içindeki özlemleri, geri çekilmelerin ardındaki korkuları görmeye başlarlar. Ve işte tam da bu noktada değişim başlar.
Çünkü çift terapisi, sadece ilişki sorunlarını onarmakla kalmaz; sevmenin daha derin, daha bilinçli, daha şefkatli bir yolunu da öğretir.
Birlikte iyileşmek mümkün.
Birbirini yeniden duymak, yeniden seçmek ve yeniden sevmek mümkün.
Yeter ki bazen durmayı, dinlemeyi ve yeniden başlamayı göze alalım.



Sayın yazarın Çift terapisine getirdiği bakış; 35 yıllık meslek hayatında bir çok çift hakkında boşanma sürecini yönetmiş bir avukat olarak fevkalade ilgimi çekti. Özellikle Terapiyi “çiftlerin buluşması” olarak tanımlamak müthiş bir tespit olmuş. Sayın yazara hissettirdikleri ve kattıkları için teşekkür ederim.