Bazen tam her şey yolundayken, içimizde garip bir huzursuzluk belirir. Bir işte başarıya yaklaşmışken motivasyonumuz düşer. Sağlıklı bir ilişkiye adım atacakken aniden geri çekiliriz.
Kendimize “Neden hep böyle yapıyorum?” diye sorduğumuz o an var ya, işte orada başlar kendini sabotajın sessiz hikâyesi.
Kendini sabotaj, kişinin bilinçdışı bir şekilde kendi hedeflerini baltalaması, iyiye giden şeyleri bozmasıdır. Dışarıdan bakıldığında “istemiyor gibi” görünür ama içsel süreç çok daha karmaşıktır. İnsan, çoğu zaman mutluluğu değil, alıştığı duygusal iklimi korumaya çalışır.
Kendini Sabotajın Kökleri: Tanıdık Acının Güvenli Alanı
Kendini sabotaj çoğu zaman çocuklukta öğrenilen duygusal kalıpların devamıdır.
Küçükken sevgi görmek için sessiz, mükemmel ya da fedakâr olmamız gerekiyorsa;
yetişkinlikte de değerimizi kanıtlamadan sevilmeyi hak ettiğimize inanmak zor gelir.
Bilinçdışımız “başarısız olursam, reddedilirsem ya da hata yaparsam daha güvenli olur” gibi yanlış inançlarla doludur. Yani aslında sabotaj, acıdan kaçma değil, tanıdık acıyı koruma çabasıdır.
Bir yönüyle bu, zihnin “bildiği şeyi yaşamak” istemesidir. Çünkü tanıdık olan, kötü bile olsa güvenlidir.
Örneğin biri yıllarca eleştirilen bir ortamda büyümüşse, övülmek bile onda tedirginlik yaratabilir. Başarılı olduğunda “ya bu da elimden alınırsa?” kaygısı tetiklenir.
O yüzden kişi farkında olmadan işini aksatabilir, ilişkide mesafe koyabilir ya da tam tersi, aşırı çabalayarak tükenir. Tüm bunlar, derinlerdeki “ben zaten yeterli değilim” inancını doğrulamak için yapılır — ama kişi bunun farkında değildir.
Bilinçaltının İnce Oyunu: Korku, Suçluluk ve Kontrol
Kendini sabotajın üç ana duygusal kökü vardır: korku, suçluluk ve kontrol ihtiyacı.
Korku: Değişimle Gelen Tehdit
Korku, özellikle de değişim korkusu, zihnin en güçlü frenidir. İyiye gitmek, yeni bir benlik demektir. Bu yeni hâl, eski kimliğimizi tehdit eder.
Zihin “ya başarısız olursam?” diye sorar ama asıl soru çoğu zaman şudur:
“Ya başarılı olursam ve artık kimseyi memnun etmek zorunda olmazsam?”
Çünkü özgürlük bile bazen korkutucudur.
Suçluluk: Mutluluğu Hak Etmeme İnancı
Suçluluk, mutluluğu hak etmediğimiz inancından beslenir. Travmatik geçmişi olan birçok kişi, iyi hissettiğinde içten içe suçluluk duyar.
Bir araştırmada, çocuklukta duygusal ihmale maruz kalan bireylerin, yetişkinlikte olumlu duygulara karşı daha fazla huzursuzluk yaşadığı bulunmuştur. Yani mutluluğa bile alışık olmayan bir sinir sistemi, huzuru tehlike sanabilir.
Kontrol İhtiyacı: Belirsizlikle Baş Edememek
Kontrol ihtiyacı, belirsizlikle baş edememenin sonucudur. Bazen başarısızlığı seçmek, bilinmez bir başarıdan daha güvenli gelir.
“En azından sonucu biliyorum” der bilinçaltı.
Bu yüzden kişi planlarını erteler, risk almaz, kendini geri çeker.
Sabotajın Günlük Hayattaki Maskeleri
Kendini sabotaj sadece büyük hedeflerde değil, gündelik davranışlarda da gizlidir:
-
Sürekli erteleme, “yarın başlarım” cümlesiyle kendini rahatlatma,
-
Mükemmeliyetçilikle her şeyi son ana bırakma,
-
Başarısız olmaktan korktuğu için asla başlamama,
-
İyi giden ilişkilerde soğuma, uzaklaşma, hatta tartışma çıkarma,
-
Yardım istememek, çünkü “başkalarına yük olmak istemem.”
Bunların hepsi farklı biçimlerde aynı mesajı taşır:
“Ya kırılırsam, ya kaybedersem?”
Kendini Sabotajdan Uyanış: Fark Et, Şefkatle Dur
Sabotajı aşmanın ilk adımı, kendini suçlamak değil, kendini anlamaktır. Bu davranışların ardında bir zayıflık değil, bir korunma çabası vardır.
Zihin, seni geçmişte acıdan koruyan stratejileri hâlâ uyguluyordur. Ama artık o acı bitmiştir. İşte tam burada farkındalık devreye girer.
Kendine şu soruyu sormayı dene:
“Şu anda gerçekten başarısızlıktan mı korkuyorum, yoksa tanıdık bir duyguyu mu tekrar etmek istiyorum?”
Kendini fark ettikçe, içindeki küçük çocuk da yavaş yavaş güven duymayı öğrenir. Artık her şeyin ters gitmesini beklemek yerine, iyiye giden şeyleri bozmadan taşıyabilirsin.
Araştırmalar, öz-şefkat geliştiren kişilerin kendini sabotaj eğilimlerinde belirgin bir azalma yaşadığını gösteriyor. Çünkü şefkat, zihnin “kusursuz olmalısın” tehdidini yumuşatır. Kendine hata yapma hakkı tanıdığında, kontrolü bırakabilir, değişime yer açarsın.
Küçük Bir Rehber: Kendini Sabotaj Ettiğinde Hatırla
-
Davranışını fark et. Hemen yargılama. “Yine yaptım” demek yerine, “Şu anda korkuyorum galiba” de.
-
Kendine yumuşak davran. Sabotaj, kötü niyet değil; geçmişten gelen bir refleks.
-
Küçük adımlarla ilerle. Büyük hedefler korkuyu tetikler. Her gün sadece bir küçük eylem seç.
-
Başarını sahiplen. İyi giden şeyleri küçümseme, “tesadüftü” deme.
-
Destek al. Güvendiğin biriyle duygularını paylaşmak, içsel döngüyü kırmanın en güçlü yollarından biridir.
Sonuç: Geçmişin Yankısını Duy, Ama Orada Kalma
Kendini sabotaj, aslında içimizdeki eski yaraların konuşma biçimidir. “Ben korkuyorum, çünkü bir zamanlar çok incinmiştim.” der sessizce.
Ama artık geçmişte değiliz.
Zihin hâlâ seni korumaya çalışsa da, senin artık o korunmaya ihtiyacın yok. Kendini sabote ettiğin her an, aslında kendine yeniden güvenmeyi öğrenme fırsatıdır.
Ve belki de en önemlisi, artık her şeyin ters gitmesine gerek yok. Bazen huzuru korumak, acıya alışmak kadar tanıdık hale gelebilir.


