Hayatımız boyunca sanki daha önce tanıyormuşuz hissine kapıldığımız ilişkiler olmuştur.
Yoğun bir çekim hissederiz; adeta bir kapılma, tutulma gibi başlar her şey.
Zamanla “seviyorum ama…”, “aslında iyi biri ama…”, “hep öyle biri değil…” gibi cümlelerle ilişkiyi tanımlamaya başlarız.
Kendimizi “mutlu değilim ama kopamıyorum”, “aramızda adını koyamadığım bir bağ var”, “ayrı kalamıyoruz” derken buluruz.
Bir noktadan sonra da şu soruları sormaya başlarız:
“Neden hep aynı kişiler beni buluyor?”, “Niçin hep aynı insanlara çekiliyorum?”, “İlişkilerim hep aynı şekilde bitiyor?”
Tüm bunlar size tanıdık geliyor mu?
Belki yakınlarınızdan duydunuz, belki de kendinizi bunları söylerken yakaladınız.
Aslında bu durum, yaşamın erken dönemlerinde kazandığımız psikolojik eğilimlerin yetişkinlikteki ilişkilerimize bilinçsizce taşınmasıyla ilgilidir.
Bu eğilimlerin psikolojideki adı şemadır.
Şemalar Nedir?
Şemalar, yaşamın erken dönemlerinde yakın çevremizle kurduğumuz ilişki biçimleri doğrultusunda, kendimize, dünyaya ve diğer insanlara dair geliştirdiğimiz inanç ve beklentilerdir.
Çocukluk döneminde yaşanan deneyimler doğrultusunda içselleştirdiğimiz bu özellikler, yalnızca duygularımızı ve davranışlarımızı değil;
ilişki kurma biçimimizi, etkileşim tarzımızı ve partner seçimimizi de etkiler.
İşte bu noktada ortaya çıkan durum, yani şemalarımızı tetikleyen partnerlere karşı hissettiğimiz yoğun çekim ve tanıdıklık hissi, şema kimyası olarak adlandırılır.
Neden Bu Kimyayı Tetikleyen Kişilere Çekiliriz?
Şemaların en dikkat çekici özelliği, kendilerini devam ettirme eğiliminde olmalarıdır.
Zihin, tanıdık olana yönelerek rahat eder.
Bu nedenle davranışlarımız ve tercihlerimiz, geçmişte bize tanıdık gelen dinamiklere göre şekillenir.
Bu hem bir tür konfor alanı oluşturur, hem de hayata karşı bir kılavuz işlevi görür.
Yetişkinlikteki partner seçimimiz de çoğu zaman çocuklukta bizi yetiştiren kişileri anımsatır.
Bir tür tekrar döngüsü yaşanır.
Çünkü o kişide “tanıdık” bir şey hissederiz.
Tıpkı bir puzzle parçasının yerine oturması gibi…
Bu çekim duygusu, çocuklukta ebeveynimizle kurduğumuz ilişkinin yetişkinlikteki izdüşümüdür.
Yani romantik ilişkiler, bir bakıma çocukluğumuzun ilişkisel dinamiklerinin tekrar sahnelenmesidir.
Şema Kimyasından Kaynaklanan Bir İlişkiyi Nasıl Anlarız?
Bir ilişkinin şema kimyasından beslendiğini anlamamızı sağlayan bazı göstergeler vardır:
-
Farklı kişilerle olsanız bile çekildiğiniz kişilerin benzer özelliklere sahip olması.
-
İlişkilerinizin benzer biçimlerde ilerlemesi ve benzer biçimlerde bitmesi.
-
Partnerinizin sanki tanıdık biriymiş gibi gelmesi.
-
İlişkilerin ani, yoğun duygularla başlayıp hızla yakınlaşması.
-
Duygusal ihtiyaçlarınız karşılanmamasına rağmen kopamamanız.
-
İlişkide güven, derinlik, sıcaklık gibi temel duyguların eksik olması.
-
Sürekli çatışma, uçlarda duygular, belirsizlik yaşanması.
-
İlişkinin başında görülen olumsuz sinyallerin görmezden gelinmesi.
-
Kendinizi bitkin, mutsuz, huzursuz, öfkeli, korkmuş veya suçlu hissetmeniz.
-
İlişkide manipülasyon, duygusal örselenme veya eleştiri döngülerinin varlığı.
-
Partnerin benmerkezci, değişken, kontrolcü, sorumsuz veya bağımlılık eğilimli biri olması.
Bu belirtiler, şema kimyasının etkisinde olduğumuzu ve ilişkinin otomatik, bilinçdışı bir dinamikle sürdüğünü gösterebilir.
Bu Kimya Sağlıklı Bir İlişkiye Dönüşebilir mi?
Şemalarımız doğrultusunda oluşan bir çekimin hâkim olduğu ilişkilerde denge kurmak zordur.
Çünkü taraflar farkında olmadan birbirlerinin şemalarını beslerler.
Davranışlar, tutumlar, sözler — hepsi şemaların tetiklendiği bir döngü yaratır.
Bu kimyanın kendiliğinden sağlıklı bir ilişkiye dönüşmesi nadirdir; çünkü şemalar otomatik olarak işler.
Ancak çiftler farkındalık geliştirip, kendi geçmiş dinamiklerini ve duygusal ihtiyaçlarını anlamaya başlarsa,
bu ilişkiler dönüşebilir.
Farkındalık, duygusal olgunluk ve terapi desteğiyle bu kimya şifalanabilir.
Bu Tarz İlişkilerin Önüne Geçilebilir mi?
Değişim kolay değildir ama mümkündür.
Birey, kendi yaşam öyküsündeki tekrar eden döngüleri fark ettiğinde ve bu döngülerin kökenlerine inmeye başladığında,
farkındalık artar ve davranış kalıpları dönüşmeye başlar.
Bir uzman eşliğinde şemalarla çalışmak, kişinin kendini ve ilişkideki seçimlerini anlamasına yardımcı olur.
Bu süreçte kişi, geçmişten gelen “tanıdıklık hissi”nin farkına varır ve ihtiyaçlarını daha sağlıklı şekillerde karşılamayı öğrenir.
Sonuç olarak, şemalarımızla yüzleşmek — her ne kadar zorlayıcı olsa da — ilişkisel özgürlüğün kapısını aralar.
Gerçek bağ, geçmişin tekrarında değil; farkındalıkla seçilen bir “şimdi”de kurulabilir.