Aşk ve bu duygunun peşi sıra gelen partner seçimi, insanın var oluşundan bu yana hep en önemli kararlar arasında yerini korudu, değil mi? Neden bu kadar önemli peki bu duygu veya bu seçim? Aşk olmadan olmuyor mu ya da bu seçim bizim dışımızda aslında evrimsel psikoloji süreçten bu yana yaşamı devam ettirme koduyla içimize işlenmiş genetik bir yazılım mı?
Aşk, evrimsel psikolojiye göre insan türünün hayatta kalma ve üreme başarısını artırmak için gelişmiş bir bağlanma mekanizmasıdır. İnsanlar, diğer birçok türden farklı olarak uzun süren bakım gerektiren yavrulara sahiptir. Bu nedenle, iki bireyin bir arada kalmasını ve ortak ebeveynlik yapmasını sağlayan duygusal bir sistemin evrimleşmesi büyük avantaj sağlamıştır. Aşk, bu bağlamda sadece romantik bir duygu değil, aynı zamanda biyolojik ve psikolojik bir stratejidir.
İnsan yavrusu, doğumdan sonra uzun yıllar boyunca tamamen bakıma muhtaçtır. Bu durum, iki ebeveynin iş birliği yapmasını evrimsel olarak avantajlı hâle getirmiştir. Aşk, tam da bu noktada devreye girer. Partnerler arasında güçlü bir duygusal bağ oluşturarak onların bir arada kalmasını sağlar ve bu birliktelik, çocuğun hayatta kalma şansını artırır. Dolayısıyla aşk, sadece bireysel bir deneyim değil, aynı zamanda türümüzün devamlılığı açısından işlevsel bir araçtır.
Evrimsel psikolojiye göre aşk, üç temel biyolojik sistem üzerinden işler: cinsel arzu, romantik tutku ve bağlılık. Cinsel arzu, kişinin potansiyel eşlere karşı fiziksel çekim hissetmesini sağlar. Bu, dopamin ve testosteron gibi hormonların etkisiyle gerçekleşir. Romantik tutku evresinde birey, bir partnere yoğun ilgi geliştirir. Bu süreçte beyin ödül sistemi devreye girer ve kişi, partnerine karşı güçlü bir özlem duyar. Bağlılık evresinde ise oksitosin ve vazopressin gibi hormonlar sayesinde güven, sadakat ve duygusal yakınlık gelişir. Bu bağlılık, uzun vadeli ilişkilerin temelini oluşturur.
Kadınlar ve erkekler açısından aşkın işlevleri evrimsel olarak bazı farklılıklar gösterir. Kadınlar için aşk, güvenilir ve kaynak sağlayabilecek bir eş seçimi açısından önemlidir. Gebelik ve doğum gibi süreçler kadınlar için yüksek biyolojik maliyet taşıdığından, kadınlar genellikle uzun vadeli destek sunabilecek, sadık partnerlere yönelir. Aşk, bu bağlamda güven oluşturur ve partner seçimini kolaylaştırır. Erkekler açısından ise aşk, genetik yatırımın korunması, yani çocukların gerçekten kendilerine ait olma ihtimalinin artması açısından önemlidir. Sadakat duygusu, kıskançlık gibi duygular evrimsel olarak bu işlevi destekler.
Aşkın geçiciliği de evrimsel olarak açıklanabilir. Araştırmalara göre romantik aşk ortalama 1 ila 3 yıl sürer. Bu süre, bir çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanması ve bağlanmasının sağlanması için yeterlidir. Bu süreden sonra aşk ya daha derin bir bağlılığa dönüşür ya da sona erer. Yani aşk, kalıcı değil; kalıcılığı sağlayan şey, bağlılık sistemidir.
Araştırma düzeyinde bakıldığında aşk, evrimsel psikoloji kapsamında ilk defa 1980’li yıllarda ele alınmaya başlanmıştır. Partner seçimi temelde insan türünün yaşaması ve üremesi açısından merkezi bir role sahiptir (Buss, 1988, 1989, 1995). Fakat bu kritik seçim kadın ve erkek için farklı noktaları daha önemli kılmaktadır (Trivers, 1972). Örneğin erkekler üremek için kadınlar gibi 9 ay beklemek zorunda değildir, kadın ise tek bir çocuk dünyaya getirmek için hem zaman hem de fiziksel enerji harcamaktadır.
Kadının kaynağı doğurganlığıdır. Kadın bu kaynağa yaptığı zaman ve fiziksel yatırımı, olabildiğince sağlıklı bireyler dünyaya getirebileceği ve dünyaya getirdiği bu bireyin yaşam devamlılığını sağlayabileceğine inandığı bir eş seçerek garanti altına almak ister. Kadınlar bu sebepten partner seçiminde daha seçici olmaktadır. Bu bağlamda kadınlar onu ve yavrusunu koruyacak fiziksel güçte olan, ihtiyaçlarını karşılayabilecek maddi olanaklara sahip ve geleceklerini garanti altına almayı sağlayacak olan statüye sahip erkekleri seçmektedir.
Erkekler ise daha az enerjiyle oldukça fazla sayıda çocuğa sahip olabilirler. Bu noktada erkeğin temel hedefi ise genini paylaşacağı kadından sağlıklı bir yavru dünyaya getirebilmesi yani gebe kalabilen bir eş seçimi yapabilmesidir. Sağlıklı bir doğum yapabilecek kadın ön koşulu dışında dünyaya gelen yavruyu yetiştirecek ve hayatta kalmasını sağlayacak bir kadın seçimi yapmaya çalışır erkek (Buss, 1999). Bu sayede soy aktarımı ile devamlılığı sağlamayı amaçlar. Erkek bu noktada seçimlerini genç kadınlardan yapar ki üreme kapasitesi yüksek olsun ve daha uzun süre üreme şansı olabilsin. Kadında simetrik yüz hatları erkeklerin seçimidir ki bu da doğurganlığı ve sağlığı temsil eder. Bel-kalça oranı da yine erkek seçiminde kriterdir. Bel ince, kalça kalın ise erkek bu kadını seçer ki bu da doğurganlığı temsil eder. Çünkü geniş kalça doğumun sağlıklı olma olasılığını pelvik taban uygunluğu ile sağlar.
Özet olarak aşık olmak, bireye aşık olduğu kişiyle cinsel ilişkiye girme arzusu ve şansı verir. Eğer çocuk sahibi olunur ise de genleri aktarma fırsatı ile ebeveynlik ihtimalini sunar. Evrimsel psikoloji, aşkı; üreme, bağlılık ve ebeveynlik gibi temel biyolojik hedefleri destekleyen bir mekanizma olarak açıklar. Aşk, duygusal derinliği olan bir deneyim olsa da kökeninde türümüzün evrimsel ihtiyaçlarına hizmet eden bir hayatın devamlılığı mekanizmasıdır. Belki de yaşama bir iz bırakma, bizden bir parça bırakma çabası…