Salı, Eylül 23, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Acele Et Komutu: Kaygının Kaçış Noktası

Gündelik yaşamlarımıza, çoğu zaman farkında olmadan eşlik eden bir iç ses vardır: “Acele et.” Sabah gözünü açar açmaz hissedilen o hafif gerginlik, henüz uyanmadan zihinde başlayan yapılacaklar listesi, kahve daha bitmeden kontrol edilen mailler ve mesajlar… Tüm bu davranışlar, sadece birer zaman yönetimi alışkanlığı mı, yoksa çok daha derin bir psikolojik dinamiğin dışavurumu mu?

Klinik psikoloji alanında yapılan birçok çalışma, bireylerin stres, kaygı ve belirsizlikle başa çıkmak için bilinçdışı kaçınma davranışları geliştirdiğini göstermektedir. Bu stratejilerin modern yaşam koşullarıyla birleştiği noktada ise karşımıza şu temel soru çıkar: Sürekli meşgul olma hâli, gerçekten verimli olma çabası mı, yoksa içsel kaygılardan kaçmanın bir yolu mu?

Bu yazıda, çağdaş yaşamın görünmez ama sürekli baskılayan komutlarından biri olan “acele et” zihniyetini, hem psikolojik kuramlar hem de modern alışkanlıklar çerçevesinde ele alacağız. Kaygı, kaçınma ve hız kültürü arasında kurulan bu ilişki, yalnızca bireysel psikolojiye değil, toplumsal yapıların da ruh sağlığı üzerindeki etkilerine işaret eder.

Kaygı, Kaçınma ve Davranışsal Maskeler

Kaygı, insan psikolojisinin evrimsel bir ürünüdür. Bizi tehlikelere karşı uyarır, korur, hazırlar. Ancak bu işlevsel yapı, modern yaşamın sürekli tetikleyici uyaranları karşısında kronikleşme eğilimindedir. Özellikle genellenmiş anksiyete bozukluğu (GAD) gibi klinik durumlarda birey, somut bir tehdit olmaksızın sürekli tetikte yaşar.

Klinik psikolojide bu durumla başa çıkmak için bireyin geliştirdiği davranışlardan biri, kaçınmadır. Freud’un savunma mekanizmaları kuramından bu yana psikodinamik teoriler, bireyin bilinç dışı süreçlerle bazı içsel çatışmalardan uzak durmaya çalıştığını ortaya koymuştur. Bu bağlamda, “acele etmek” ya da “meşgul kalmak”, bireyin yüzleşmek istemediği duygulardan — boşluk, yalnızlık, anlamsızlık, yetersizlik — kaçma yöntemlerinden biri olabilir.

Bu kaçış stratejileri modern yaşamda genellikle işlevsel davranışlar kisvesi altında görünür: çalışmak, üretmek, planlamak, koşturmak… Ancak bu davranışların psikolojik altyapısı sorgulandığında, karşımıza çok daha savunmacı bir yapı çıkar.

Modern Alışkanlıklar: Yeni Nesil Kaçınma Mekanizmaları

Sürekli acele halinde olma, günümüzde yalnızca bir kişilik özelliği değil; toplumsal olarak ödüllendirilen bir norm hâline gelmiştir. Dijital çağın sunduğu sınırsız uyaranlar ise bu durumu pekiştirir.

Örneğin:

  • Telefon bağımlılığı: Ortalama bir birey, akıllı telefonunu günde 100–150 kez kontrol ediyor. Bu davranışlar çoğu zaman “haber almak”, “sosyalleşmek” ya da “rahatlamak” gerekçeleriyle açıklansa da, derinlemesine incelendiğinde kaygıyla başa çıkma çabası olduğu görülüyor. Sessizlik anlarında telefonu kontrol etmek, içsel boşlukla yüzleşmeyi ertelemenin bir yolu.

  • İçerik bombardımanı: Podcast dinlemek, video izlemek, sosyal medya kaydırmak… Tüm bu eylemler bilgi alma arzusunun ötesinde, zihni meşgul ederek duyguya alan bırakmama işlevi görür. Boş kalmak, duyguların yüzeye çıkması anlamına gelir; o yüzden doluluğu sürdürmek bir savunmadır.

  • Aşırı üretkenlik takıntısı (Productivity anxiety): Sürekli daha fazlasını yapma ihtiyacı, birçok kişi için içsel bir değer değil, dışsal bir zorunluluk halini almıştır. “Yeterince verimli değilim” düşüncesi, temelde yetersizlik duygusuna dayanır ve birey kendini sürekli bir tempo içinde tutarak bu duyguyu bastırmaya çalışır.

Varoluşsal psikolojiye göre, bireyin yaşamın anlamı, ölüm farkındalığı, özgürlük sorumluluğu gibi sorularla karşılaşması bir tür varoluşsal kaygı yaratır. Bu kaygılarla baş etmek kolay değildir; dolayısıyla acele etmek, sadece yapılacak işler listesiyle ilgili değil, daha derin içsel boşluklardan kaçmakla ilgilidir.

Acele et komutunun yansıması olduğunu düşündüğüm bazı cümleler ise şöyle: “Durursam kötü hissedeceğim gibi geliyor.” “Yoğun olmadığımda ne yapacağımı bilmiyorum.” “Boş kalmak beni tedirgin ediyor.”

Bu cümleler, yalnızca bireysel zihinlerin karmaşası değil, aynı zamanda toplumsal değer sistemlerinin birey üzerindeki baskısıdır. Üretmek, aktif olmak, boş zamanları “değerlendirmek” zorundaymışız gibi hissettiren kültürel normlar, içsel sessizliğe tahammülü giderek azaltır. Ancak sessizlikten korktukça, kendimizle bağ kurma ihtimalimizi de yitiririz.

“Acele et” komutu artık yalnızca dışsal değil, içselleştirilmiş bir refleks halini aldı. Fakat bu refleksin ardında yatan yapıyı anlamak, bireysel ve toplumsal düzeyde ruh sağlığına dair daha derin bir farkındalık geliştirmemizi sağlar.

Klinik açıdan bakıldığında, meşguliyetin işlevi sorgulanmadığı sürece, kişi kendini sürekli hareket halinde tutarak içsel sorunları bastırabilir. Ancak bu bastırma uzun vadede tükenmişlik, depresyon ve derinleşen anksiyete olarak geri döner.

Gerçek anlamda iyileşme, çoğu zaman durabilmeyi, sessizliği tolere edebilmeyi ve duyguların yüzeye çıkmasına izin verebilmeyi gerektirir. Bu yüzden yavaşlamak, yalnızca bir yaşam tarzı tercihi değil; aynı zamanda psikolojik bir direnç biçimidir.

Kaynakça

  • American Psychological Association (APA). (2023). Anxiety and Avoidance Behavior: Diagnostic Trends.

  • Fromm, E. (1955). The Sane Society.

  • Kabat-Zinn, J. (1990). Full Catastrophe Living.

  • Bauman, Z. (2000). Liquid Modernity.

  • Psychology Today. (2022). The Myth of Productivity and Emotional Avoidance.

Tuğçe Arslan
Tuğçe Arslan
Psikoterapi ve akademik çalışmalar alanında çeşitli deneyimlere sahiptir. Lisans eğitimini sosyoloji ve psikoloji alanlarında tamamlamış, ardından İstanbul Okan Üniversitesi'nde Klinik Psikoloji yüksek lisans programına başlamıştır. Dinamik yönelimli psikoterapi alanında çalışmalarına devam etmektedir. Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’ndan Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) eğitimi de almıştır. Psikoloji alanında eğitimine ve gelişimine devam ederken klinik görüşme becerilerini güçlendirmiştir. Akademik ilgi alanları arasında dinamik yönelimli psikoterapi ve travma çalışmaları yer almaktadır. Psikolojiyi herkes için anlaşılır kılmakla birlikte bireylerin psikolojik iyi oluşlarına destek olmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar