Perşembe, Mayıs 22, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Susturulan Tepkiler: Sessiz Çocukların Görünmeyen Travmaları

“Sakinliğiyle övülen sessiz çocuklar, içten içe ne yaşıyor?”

Toplumun gözünde “uslu”, “sakin”, “sorun çıkarmayan” sessiz çocuklar genellikle ideal davranış örnekleri olarak görülür. Ancak çocukların dışa vurulmayan sessizliği, her zaman iç huzurun bir göstergesi değildir. Sessizlik, kimi zaman duyguların bastırıldığı, tepkilerin susturulduğu ve çocuğun iç dünyasında görünmeyen bir fırtınanın koptuğu bir işarettir. Bu yazıda, sessiz çocukların “iyi çocuk” olmak adına geliştirdiği bastırma davranışının uzun vadeli psikolojik etkileri ele alınacaktır.

Sessiz Çocukların Psikodinamik Boyutu

Freud’un savunma mekanizmaları kuramına göre, bireyler kabul edilemez duyguları bastırarak bilinçdışı düzeye iter (Freud, 1926). Erken yaşta “ağlama, bağırma, üzülme” gibi tepkileri ayıplanan ya da cezalandırılan sessiz çocuklar, zamanla bu duyguları bastırmayı öğrenir. Bu durum, hem duygusal ifade yetersizliğine hem de içsel çatışmalara yol açabilir.

Winnicott (1960), “gerçek benlik” ile “sahte benlik” arasındaki ayrımı yaparken; çocuğun ebeveyn beklentilerini karşılamak adına geliştirdiği uyumlu kişilik yapısının, özgün duygularını gölgeleyebileceğini belirtmiştir. Sessiz çocukların birçoğu aslında iç dünyalarını korumak adına dış dünyaya duygusal mesafe koyan bireyler olabilir.

Bastırma Davranışının Gelişimsel Etkisi

Yapılan araştırmalar, çocuklukta duygularını ifade edemeyen bireylerin ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde daha yüksek düzeyde anksiyete, depresyon, kendilik değeri düşüklüğü yaşadığını ortaya koymuştur (Kring & Sloan, 2010). Duygusal regülasyon becerilerinin gelişmediği sessiz çocuklarda, özellikle içselleştirilmiş davranış sorunları görülme riski artmaktadır (Eisenberg et al., 2001).

Ayrıca çocukluk travmaları üzerine yapılan bir meta-analiz, bastırılmış öfkenin ilerleyen yaşlarda psikosomatik rahatsızlıklar (örneğin baş ağrısı, mide sorunları, yeme bozuklukları) olarak ortaya çıkabildiğini göstermektedir (Anda et al., 2006).

“İyi Çocuk” Sendromu ve Ebeveyn Tutumları

Bazı ebeveynler için sessizlik, “itaat”, “saygı” ve “terbiye” ile eşdeğerdir. Oysa bu durum çocuğun bireyselleşme sürecini sekteye uğratabilir. Uzun süreli bastırma davranışı, çocuğun kendi duygularını tanıyamamasına ve ifade edememesine yol açar. Bu da ileride sağlıklı ilişkiler kurmasını ve sınır çizmesini zorlaştırabilir (Linehan, 1993).

Ebeveynin tepkisi, çocuğun kendilik algısında belirleyici rol oynar. Göz teması kurmadan dinlenen, sürekli eleştirilen ya da görmezden gelinen çocuk, bir süre sonra “fark edilmemek için görünmemeyi” öğrenir.

Sessiz Çocukların İçindeki Ses: Klinik Gözlem

Psikoterapi seanslarında sık karşılaşılan bir profil: Aile tarafından “sorunsuz” olarak tanımlanan bir çocuk, bireysel görüşmede kaygı, özür dileme eğilimi, ağlamaktan korkma, karar vermede zorlanma gibi belirtiler gösterir. Bu sessiz çocukların sessizliği, çoğu zaman bir kişilik özelliği değil, bir başa çıkma biçimidir.

Ne Yapılmalı?

  • Duyguların İfadesine İzin Verilmeli: “Üzülebilirsin, bu çok normal” gibi cümlelerle çocuğun duygusunu yaşamasına alan açılmalı.
  • Etiketlemekten Kaçınılmalı: “Sen hep uslusun” gibi söylemler, çocuğun başka türlü davranmasını engelleyebilir.
  • Dinleyici Olmak: Sessiz çocuklar bazen kelimelerle değil, çizdikleri resimlerle ya da oyunlarıyla konuşur. Bu sinyaller dikkate alınmalı.
  • Profesyonel Destek: Uzun süreli bastırma davranışı gözlemleniyorsa bir uzmandan destek alınmalıdır.

Sonuç

Sessizlik her zaman huzurun göstergesi değildir. Bazı sessiz çocuklar duygularını gizleyerek, sevilme ya da kabul görme ihtiyacını karşılamaya çalışır. Bu nedenle “sakin” ya da “sorunsuz” gibi etiketler altında kaybolan sessiz çocukların iç sesine kulak vermek gerekir. Çünkü en derin çocukluk travmaları, en sessiz yerde yankılanır.

Kaynakça

  • Anda, R. F., Felitti, V. J., Bremner, J. D., et al. (2006). The enduring effects of abuse and related adverse experiences in childhood. European Archives of Psychiatry and Clinical Neuroscience, 256(3), 174–186.
  • Eisenberg, N., Fabes, R. A., Guthrie, I. K., & Reiser, M. (2001). Dispositional emotionality and regulation: Their role in predicting quality of social functioning. Journal of Personality and Social Psychology, 78(1), 136–157.
  • Freud, A. (1926). The Ego and the Mechanisms of Defence. London: Hogarth Press.
  • Kring, A. M., & Sloan, D. M. (2010). Emotion Regulation and Psychopathology: A Transdiagnostic Approach to Etiology and Treatment. Guilford Press.
  • Linehan, M. M. (1993). Cognitive-Behavioral Treatment of Borderline Personality Disorder. Guilford Press.
  • Winnicott, D. W. (1960). Ego distortion in terms of true and false self. In The Maturational Processes and the Facilitating Environment. London: Hogarth Press.
Şeymanur Aslan
Şeymanur Aslan
Ben Psikolog Şeymanur Aslan. Antalya Belek Üniversitesi’nde Psikoloji eğitimimi burslu olarak tamamladım ve mezun oldum. Şu an mesleğimi Van’da icra ediyorum. Meslek hayatım boyunca çocuk ve ergen psikolojisi alanı başta olmak üzere birçok alanda eğitim aldım. Bu eğitimler ve daha birçok değerlendirme aracı ışığında danışanlarıma destek veriyorum. Çocuk ve ergen psikolojisi üzerine çalışmak, onlara ve ailelerine destek olmak benim için bir tutku. Halihazırda mesleki gelişimime katkı sağlayacak eğitimlere katılmaya devam ediyor ve her gün mesleğimi bir adım ileriye taşımaya çalışıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar