Çarşamba, Aralık 10, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Yeniden Doğuşun Arketipsel Motifi: Travmanın Dönüştürücü Psikolojisi

İnsanlık tarihinin ilk dönemlerinden bu yana, toplumlar varoluşlarını sürdürmek ve nesillerini devam ettirebilmek için doğayla, düşmanlarıyla ve hatta yakın çevresinde tüm içsel savaşlarla mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Bu zorluklar karşısında yaşanan deneyimler, yalnızca bireysel değil, toplumsal anlamda inanış ve hayat felsefelerinin değişmesine sebebiyet vermiştir. Ancak tarih, toplumların bu zorlu süreçlerden yeni olgular deneyimleyerek güçlenmelerine ve yeni bir kimlik oluşturmalarına da tanıklık etmiştir. Her kültür, karşılaştığı büyük krizler ve kayıplar sonrasında yeniden doğuşun ve güçlenmenin sembolü olarak efsaneler, hikâyeler ve mitler yaratmıştır.

Bu bağlamda mitler bir kültür olgusudur. İlkel insan toplulukları, evreni ve doğayı kişileştirerek yorumlamak ve başlıca görüşlerini anlamlandırmak ihtiyacı duymuş ve bu netice ile öyküler, meseller yaratmışlardır (Önal, 2017, s. 233-240).

Diğer toplumlar gibi kadim Göktürkler de acılarını ve zaferlerini mitlerin derinliklerinde ölümsüzleştirmiştir; bu hikâyeler, onların özündeki diriliş gücünü ve dayanıklılığını nesilden nesile taşınmasını sağlamıştır. Mitlerinden sadece biri olan Göktürklerin demir dağları eriterek kurtuluşa ulaşma efsanesi de, küllerinden doğmanın ve güçlü kalmanın simgesi olarak hafızalardaki yerini alır.

Göktürklerin demir dağları eriterek yeniden doğuşunu anlatan efsane, tarihsel bir olaydan ziyade insan psikolojisine bir bağlam niteliği taşır. Efsaneye göre, büyük bir savaş sonrası Göktürk halkı yenilir ve hayatta kalanlar yüksek dağlarla çevrili bir vadide sıkışıp kalırlar. Kurtuluşları, bu demir dağları eritmekle mümkün olur ve güçlü bir ateş yakarak sonunda özgürlüklerine kavuşurlar. Bu olay bazı kaynaklarda ise Ergenekon Destanı adı altında geçtiğini görebilirsiniz. Göktürklerin bu zorlu süreçten sonra küllerinden doğmaları, aslında insanın acılar ve Travmalar karşısında nasıl güçlenebileceğine dair bir simgedir.

Travma Sonrası Güçlenme ve Arketipsel Bağlantı

Bu efsaneyi psikolojideki “Travma Sonrası Güçlenme” (Posttraumatic Growth – PTG) kavramıyla ilişkilendirebiliriz. Travma, bireyin doğrudan veya dolaylı olarak etkisi altında kaldığı fakat sağlıklı bir şekilde bu durumun üstesinden gelemediği olaylardır. Travmatik olayların olumsuz etkilerinin yanı sıra bireyin bu olayla mücadelesinin iyi sonuçları da ortaya çıkarabileceğini gösteren bulgular çoğu çalışmada mevcuttur (Akcan, 2018, s. 61-70).

Hayatın getirdiği acı deneyimler çoğu zaman kişiyi sarsar ve derin yaralar bırakır. Ancak bu süreçte bardağın dolu tarafına bakmayı öğrenebilen birey içsel olarak büyür ve dayanıklık kazanır. Göktürklerin demir dağları eritmesi gibi, birey de travmalarıyla yüzleşip onları “erimeye” bırakarak kendi yolculuğunu baştan yazabilir.

Göktürk mitindeki ayrıntılara inecek olursak, demir dağlar insanların hayatta karşılaştığı aşılmaz sandığı sorunları ve zorlukları temsil eder. Bu zorluklar; korkular, kayıplar veya hayatı kökten değiştiren olaylar olabilir. Dağları eritmek için yakılan ateş ise bireyin içindeki cesaret ve dayanıklılığın göstergesidir. Tıpkı efsanedeki gibi, insanlar da travmatik deneyimleriyle yüzleşmek, acıyı kabul etmek ve bu süreçte dönüşmek için içsel bir ateş yakmalıdır. Bu ateş, bireyin yaşadığı zorlukları aşmasını sağlayan içsel gücü simgeler.

Toplumsal Travmaların Arketipsel Dönüşümü

Bu mit yalnızca bireysel değil aynı zamanda toplumsal bir güçlenmenin de sembolüdür. Savaşlar, göçler veya ekonomik zorluklar gibi kolektif travmalar, toplumları da benzer bir Dönüşüm sürecine girmesine zorlar. Göktürklerin demir dağları eritmesi, bir halkın dayanıklılık ve güven içinde yeniden doğuşunu temsil eder. Türk mitolojisindeki bu güçlü sembol, toplumların birlik içinde olduklarında karşılarına çıkan en zor durumları bile aşabileceklerinin altını çizer.

Sonuç: Travmanın İçimizdeki Demir Dağı Eritme Gücü

Sonuç olarak Göktürklerin yeniden doğuş efsanesi, günümüzde de ilham verici bir yol göstericiliği taşır. Hayatın sert rüzgarları yüzümüze çarptığında kendimizi çok çaresiz hissederiz. Bu sürecin hiç geçmeyeceğini hatta hayatımıza artık devam edemeyeceğimizi düşünmeye başlarız. Zorlu süreç altında adeta ezildiğimizi, bu durumdan sağ çıkmanın imkansız olduğunu benimseriz.

İşte tam bu noktada ihtiyacımız olan şey tam olarak demir dağları eritmek olacaktır. Ancak içimizdeki düşünceleri alevlendirmemiz altından kalkamadığımız zorluklarımız yani demir dağımızı eritmeye yardımcı olur. Yaşadığımız acının küllerinden doğmak hatta daha güçlü bir benlik ile doğmanın mümkün olduğunu ve her yıkımın bizleri katbekat güçlendirebileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız.

Türk Mitolojisi tadında bir sözle bitirelim:
“Her demir, ateşle sınanır; her yürek, acıyla bilenir. Güçlenmek için önce yanmak gerek.”

Kaynakça

Önal, S. (2017). Kültür dünyasının ilk üretimleri: Mitolojiler. FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 23, 233–240.

Akcan, G. (2018). Travma sonrası büyüme: Bir gözden geçirme. Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 3(3), 61–70.

Nagihan Bilmişoğlu
Nagihan Bilmişoğlu
Nagihan Bilmişoğlu, Erzurum Teknik Üniversitesi Psikoloji Bölümü 3. sınıf öğrencisidir. Psikolojiyi yalnızca bir bilim dalı olarak değil, insanın kendini ve başkalarını anlamaya uzanan bir keşif süreci olarak görür. Gözlem yapmayı, dinlemeyi ve insan davranışlarının ardındaki duygusal katmanları anlamlandırmayı seven bir öğrencidir. İki yıldır aktif olarak yer aldığı ETÜ Psikoloji Kulübü bünyesinde çeşitli etkinliklerin planlanması ve yürütülmesinde sorumluluk almış; şu anda kulübün başkan yardımcılığı görevini sürdürmektedir. Yaz döneminde Çocuk Adalet Merkezi’nde gönüllü staj yaparak hem çocuk psikolojisi hem de adli süreçlerin psikolojik yönleri üzerine deneyim kazanmıştır. Akademik olarak adli psikoloji, çocuk psikolojisi ve spor psikolojisi alanlarına ilgi duymaktadır. Yazılarında insanın iç dünyasındaki karmaşayı sade ama derin bir dille ifade etmeyi; duygularla düşünceler arasındaki köprüyü görünür kılmayı amaçlar. Onun için yazmak, hem kendini hem de insanı yeniden anlamlandırmanın bir yolu gibidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar