Perşembe, Temmuz 31, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Tahtın Üç Psikolojisi: Evrim, Bilinçdışı, İktidar

Tahta Geçmek Doğmakla Değil, Hayatta Kalmakla Mümkündür

Tarih boyunca pek çok uygarlık, kendi siyasi sürekliliğini sağlamak amacıyla çeşitli stratejiler geliştirmiştir. Bu stratejilerin bir kısmı yalnızca hukuki veya yönetsel düzeyde kalmaz; aynı zamanda bireyin temel psikolojik yapılarıyla doğrudan ilişkilidir (Foucault, 1977). Osmanlı İmparatorluğu da yalnızca askeri ve siyasal gücüyle değil, aynı zamanda meşruiyetini sürdürmek için oluşturduğu iktidar mekanizmalarıyla dikkat çekmiştir. Bu sistemin en çarpıcı örneklerinden biri, Fatih Sultan Mehmed’in kanunnamesinde yer alan ve devletin bekası adına kardeş katline izin veren şu hükümde karşılık bulur:

“Nizâm-ı âlem için, kardeş katli caizdir.”

Bu hüküm yalnızca siyasi bir tercih değil; aynı zamanda insan doğasının tehdit karşısında geliştirdiği savunma mekanizmalarının ve rasyonelleştirme eğiliminin kurumsallaşmış bir görünümüdür (Festinger, 1957; Freud, 1913). Osmanlı sarayında dünyaya gelen bir şehzade, hayatta kalma dürtüsüyle şekillenen ölümcül bir rekabetin içine doğmaktaydı. Tahta çıkan her birey, sadece devletin değil, kendi yaşamının da garantisi için aile içinden gelebilecek tehditleri bertaraf etmek zorundaydı.

Bu bağlamda Osmanlı’daki kardeş katli uygulamasını yalnızca tarihsel bir gelenek olarak değil; bireyin iç dünyasında şekillenen savunma dinamikleri aracılığıyla insan psikolojisinin bir tezahürü olarak değerlendirmek mümkündür. Bu çalışmada, bu olgu evrimsel psikoloji ve psikanalitik kuram ekseninde incelenmiştir.

1. Evrimsel Psikolojik Perspektif

Evrimsel psikoloji, bireylerin çevresel baskılara adaptif tepkiler geliştirerek hayatta kalmalarını inceleyen bir disiplindir. Hayatta kalma dürtüsü ile yetişen Osmanlı şehzadelerinde, limbik sistem ve özellikle amigdala aktivasyonunun yüksek olması, zamanla paranoya, aşırı kontrol ihtiyacı ve güven problemlerine neden olabilir (Tooby & Cosmides, 1992). Bununla birlikte, duygularını bastırmak, stratejik ittifaklar kurmak ve sosyal ilişkileri manipüle etmek gibi davranışlar da bu bireylerde gelişmiş sosyal zekâyı destekleyen adaptif bir avantaj sağlayabilir. Ancak bu gelişim, sıklıkla empati eksikliği, duygusal kopukluk ve ilişkisel güvensizlik gibi psikolojik yan etkiler doğurabilir.

2. Psikanalitik Kuram ve Savunma Mekanizmaları

Freud’un (1924) geliştirdiği Oidipal çatışma kuramına göre, çocuklar baba figürünü hem rakip hem de ideal nesne olarak algılar. Osmanlı’daki bir şehzade için baba, aynı zamanda padişah ve tahtın meşru sahibi olduğundan, bu ikili rol çatışması derinleşir. Şehzade hem babasına sadakat göstermek hem de onun yerine geçmek zorundadır. Bu durum, bireyde öfke, suçluluk ve vicdan çatışması gibi duyguların bastırılmasına neden olur. Bastırılan bu duygular, genellikle aşağıdaki üç savunma mekanizması aracılığıyla dışa vurulur:

  • Rasyonelleştirme: Kabul edilemez bir davranışı toplumsal ya da ahlaki gerekçelerle açıklama sürecidir. Örneğin bir şehzade, kardeşini ortadan kaldırmayı “devletin bekası için gerekli” olarak rasyonalize edebilir (Freud, 1936).

  • Yansıtma (Projeksiyon): Birey, kabul edemediği duygu ve düşüncelerini başkasına yansıtarak kendi içsel çatışmasından uzaklaşır. Örneğin, kendi iktidar hırsını bastıramayan bir şehzade, kardeşini “tehlikeli” ya da “hırslı” olarak damgalayarak eylemini meşrulaştırabilir.

  • Bastırma (Repression): Rahatsız edici düşünce, anı veya duyguların bilinçdışına itilmesidir. Çocuklukta kardeşiyle kurulan sevgi bağı, hayatta kalma tehdidi karşısında unutulur; yalnızca rekabet ve tehlike anıları hatırlanır (Vaillant, 1992).

Bu kuramsal yapı, tarihsel olarak I. Ahmed’in kardeşi Şehzade Mustafa’yı öldürmemesiyle somutlaşır. I. Ahmed, geleneğe aykırı şekilde kardeşini sağ bırakmış; fakat bu karar, oğlu Genç Osman’ın ölümüne zemin hazırlamıştır. Bu örnek, yalnızca siyasi bir sonuç doğurmakla kalmamış; aynı zamanda padişahın kendi içsel çatışmalarına nasıl teslim olduğunu da göstermiştir. Tahta çıkan her şehzade, yalnızca dışsal tehditlerle değil; aynı zamanda vicdanı, bastırılmış arzuları ve etik ikilemleriyle de savaşmak zorunda kalmıştır.

3. Psikoloji Bilimi Olsaydı Ne Olurdu?

Eğer modern psikoloji bilimi Osmanlı döneminde mevcut olsaydı, bu tür karar süreçlerine eşlik edebilecek psikoterapötik yaklaşımlar ve bilinçli farkındalık teknikleri geliştirilebilirdi. Mindfulness temelli uygulamalar, bireyin bilinçdışı dürtülerin etkisinden sıyrılarak daha etik, daha farkında ve daha içsel tutarlılığa sahip kararlar almasına yardımcı olabilirdi (Kabat-Zinn, 2003). Böylece birey, tarihsel rolünün ötesine geçerek öznel yaşantısının ve içsel çatışmalarının farkına varabilirdi.

Ancak her tarihsel olgu, kendi dönemsel bağlamı içinde değerlendirilmeyi hak eder. Otoriter bir yapının ve soy temelli meşruiyetin hâkim olduğu bir imparatorluk sisteminde, bireyin psikolojik deneyimi ile sistemin sürdürülebilirliği arasında daima bir gerilim hattı bulunmuştur. Bu nedenle kardeş katli gibi uygulamalar, modern etik değerler ile değil; dönemin yapısal ve psikolojik gerçeklikleriyle birlikte analiz edilmelidir.

4. Sonuç ve Değerlendirme

Osmanlı’daki kardeş katli uygulaması, bireyin yaşamını tehdit altında hissettiği durumlarda nasıl davranışsal çözümler geliştirdiğini ve bu çözümlerin hem evrimsel hem de psikanalitik temellerle nasıl meşrulaştırıldığını anlamamıza katkı sunar. Psikoloji bilimi, geçmişin koşullarını değiştiremez; ancak bu koşulların birey üzerindeki etkilerini anlamak ve gelecekte benzer etik ikilemlerle karşılaşıldığında daha farkında tepkiler verebilmek için güçlü bir araç sunar. Psikolojinin işlevi yalnızca “ne oldu”yu değil; “neden oldu”yu anlamak ve “bir daha olmaması için ne yapılabilir” sorusunu sormaktır.

Kaynakça

Barkow, J. H., Cosmides, L., & Tooby, J. (1992). The adapted mind: Evolutionary psychology and the generation of culture. Oxford University Press.
Festinger, L. (1957). A theory of cognitive dissonance. Stanford University Press.
Foucault, M. (1977). Discipline and punish: The birth of the prison. Vintage Books.
Freud, S. (1913). Totem and taboo. Routledge.
Freud, S. (1924). The ego and the id. SE, 19, 12–66.
Freud, A. (1936). The ego and the mechanisms of defence. Hogarth Press.
Kabat-Zinn, J. (2003). Mindfulness-based interventions in context: Past, present, and future. Clinical Psychology: Science and Practice, 10(2), 144–156.
Vaillant, G. E. (1992). Ego mechanisms of defense: A guide for clinicians and researchers. American Psychiatric Press.

Yağmur Gencan
Yağmur Gencan
Yağmur Gencan, psikolojik danışman ve aile danışmanı olarak aldığı çeşitli eğitimlerle özellikle bilişsel davranışçı terapi, mindfulness terapi, aile ve çift danışmanlığı alanlarında çalışmalar yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası platformlarda klinik psikoloji staj ve eğitim programlarına katılan Gencan, çeşitli yaş gruplarıyla psikolojik destek süreçlerinde aktif rol almıştır. Ruh sağlığını desteklemek ve herkes için ulaşılabilir kılmak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar