Rüyalarda Sahne Alan Yasak Arzular
Hiç, uyanır uyanmaz kalp atışınızı hızlandıran ama kimseye anlatmaya dilinizin varmadığı bir rüya gördünüz mü? Belki de o sahne, gündüz gözüyle cesaret edemediğiniz bir arzunun gece boyunca sahne bulmuş haliydi.
Bazı rüyalar, uyanıkken bile hatırlamaktan çekindiğimiz arzuların izini taşır. Yasak ise meşru hazları belirler bir taraftan. Arzu ile yasak arasındaki bu çatışma, insanın bir anlamda utancının diğer taraftan da yaratıcılığının kaynağıdır. Sigmund Freud’un da dile getirdiği gibi, bilinçdışı yalnızca bastırılmış duygulardan ibaret değildir; aynı zamanda arzuların, fantezilerin ve rüyaların sahnesidir.
Dolayısıyla Freud’a göre rüyalar, bastırılmış arzuların gizlenerek zihne geri döndüğü alanlardır. Uyanıkken “yasak” veya “ayıp” şeklinde adlandırılanlar rüyada doğrudan değil, sembollerle veya dolaylı bir şekilde karşımıza çıkar. Rüya dili, sansürün dilidir; doğrudan söyleyemediklerimiz dolaylı yollarla anlatılır âdeta. Dolayısıyla bu rüyalar bize iç ruhsallığımız hakkında rehberlik edebiliyor kimi zaman.
Kilitli kapılar, karanlık odalar, merdivenler gibi semboller aslında bilinçdışının yasaklanmış içeriği için temsil alanını da yaratır. Bu nedenle bazı rüyalar erotik, saldırgan veya tamamen masum görünse dahi ruhsal gerçekliğin izini taşır.
Yasakların insan doğasındaki kaçınılmaz yeri ve bu yasaklarla şekillenen arzunun dinamiği; engellenme ile arzuyu diri tutar bir yandan da yoğunlaştırılır. Böylece bastırılan dürtü rüyada etik sonuçlardan arınmış hâlde sahnelenir. Rüyalarda yaşanan bu haz çoğu zaman uyanınca suçluluk duygusuyla yer değiştirse de arzunun aslında canlı olduğuna da işaret eder.
Rüyalar, insanın ahlaki sınırlardan geçici olarak sıyrıldığı yasak ve arzu gerilimini deneyimlediği ve içsel gerçekliğiyle yüzleştiği bir ruhsal sahne olarak değerlendirilebilir.
Arzunun Sessiz Dili: Bastırma ve Dönüşüm
Freud, “Rüya, bastırılmış isteğin gizli tatminidir” derken, arzunun asla yok olmadığını, yalnızca biçim değiştirdiğini anlatır. Bastırma, arzuyu yok etmez fakat onu dönüştürür. Bilinçdışı ona uygun bir sahne bulduğunda bu bastırılmış dürtüler günlük hayatımızda bazen rüyada, bazen dil sürçmesi olarak, bazen de espri veya semptom olarak ortaya çıkar.
Rüyalar semboller, metaforlar ve çarpıtmalarla doludur. Rüyalardaki kilitli kapılar, karanlık odalar, merdiven, mağara gibi sembollerin ardında bastırılmış arzuların temsili olabilir. Freud bu tür sembolleri “rüya sansürü” şeklinde tanımlar ve bilinçdışının arzuyu süperego tarafından doğrudan ifade edilmesine engel olduğu durumda farklı bir kılığa büründüğünü ifade eder.
Bu nedenle rüyalar bazen erotik, bazen şiddetli, bazen de masum görünebilir. Ancak her bir rüyanın arkasında ruhsal bir gerçeğin sahnesi yatar. Sahnede rol alan karakterler de içsel çatışmalarımızın temsilcileri olur. Başka bir deyişle, rüya arzunun oynandığı ama sonuçlarının yaşanmadığı bir alandır.
Bilinçdışı arzu için “yaşansaydı ne olurdu?” sorusuna yanıt ararcasına rüyada sahneler. Bu nedenle düşüncelerimiz gün içerisinde zihnimizde dönerken, ruhsal olgular — diğer bir deyişle arzularımız — rüyalarımızda gerçekleşiyor. Dolayısıyla bu rüyalar bize iç ruhsallığımız hakkında zaman zaman rehberlik edebiliyor.
İnsan doğasında yasaklar her zaman olur ve arzunun doğası bu sınırla şekillenir. Eğer yasak olmasaydı arzu anlamını yitirirdi belki de. Kimi zaman bir şeye arzu duymanın ardında ona hemen ulaşamamak da olabilir (Phillips, 2020). Engellenme arzuyu diri tutar ve yoğun bir kıvama getirebilir. İnsan zihni yasak olanı merak eder ve onu deneyimlemek ister. Fakat arzusunu yasak etrafında bastırdıkça bu sefer zihin durmaz; rüyalarda yaşatır hiç değilse.
Haz, Yasak ve Suçluluk Döngüsü
Rüyada yaşanan yasak haz çoğu zaman uyanınca yerini suçluluğa bırakabilir. Bu suçluluk duygusu arzunun varlığını onaylar. Yasak olan arzu yalnızca toplumsal ve kültürel düzeyde yasaktır; ancak ruhsal düzlemde hâlâ canlı olmaya devam eder.
Rüyalar bu anlamda bir rehber gibidir; bastırılanın geri dönüşü olmaktan ziyade insanın kendini yeniden duymasıdır.
Psikanalist Adam Phillips’in Yasak Olmayan Hazlar adlı kitabında yasak konusu şu şekilde işlenmişti:
“Kendimize hangi konuda izin verirsek, başka bir konuda yasak koyarız.”
Bu cümlenin ardında amaçlarımızın, istek ve ideallerimizin sınırlayıcılığı da yer almaktadır.
Yasakların yarattığı suçluluğun ardında, yasak olmayanın yaşanmasının haklı rahatlığı olur. Zaten esas mesele de bu rahatlık yerini suçluluk duygusuna bıraktığında oradaki arzunun genellikle yasak olmasıdır.
Fakat esas haz da bu yasak arzunun içerisinde olabilir. Yine aynı kitabında Phillips, “Yasaklanmış olan, öyle ya da böyle daha az yasak olur; hatta yasak olmaktan çıkar, dolayısıyla farklı bir haz türü sağlar” der. Bu hazza günlük hayatta ulaşmamak, beraberinde rüyaları doğurur. Bir şekilde zihnimiz o arzunun getireceği hazzı deneyimlemek isterken bunu bilinçdışında sağlar bizlere.
Sonuç: Bilinçdışının Etik Sahnede Belirişi
Uyanık halde sınır konulan ahlaki ölçütlerden sıyrılabilen rüyalar; insanın kendine yakıştıramadığı davranışlarının düşünde canlanmasına sebep olabilir ve hatta normalde aklından geçirmeye çekineceği kişilere cinsel dürtülerini kontrolsüz bir şekilde sahneleyebilir.
İçsel heyecanların, isteklerin, yoğun duyguların ve tutkularının rüya ortamında filtrelenmeden açığa çıktığı aşikârdır. Buna bağlı olarak kişinin rüyaları, ahlaki yapısının ve duygusal ihtiyaçlarının dolaylı bir yansımasıdır; yani rüya, insanın içsel etik konumlanışını da görünür kılar.
Rüyalar, sosyal baskılar ve yasakların ardındaki süperego denetimi zayıfladığı için dürtülerin sahne aldığı yerdir. Bilinçdışında bastırılanların izini taşıyan rüyalar; cinsel, saldırgan veya toplumsal normların çatışması olarak canlanır. Bunlar her zaman doğrudan değil, dolaylı olarak arzuların simgesel ifadeleriyle temsil bulur.
Rüya yalnızca rastlantısal bir zihinsel faaliyet olmaktan çıkar; bilinçdışı dinamikleri gösteren bir sahne olur. Fakat tüm rüyalar arzuların yansıması değildir; kimi zaman korkular, anılar da canlanır rüyalarda. Bu noktada rüyalar; uyku dışındaki kalıntıların, duygusal düzenlemelerin ve bilişsel işlemlerin bir karışımıdır — içinde bazen yasaklanan arzuların hazzını da barındırabilen.
Acaba yasak olan bu kadar çekiciyken, onu gerçekten bilinçdışına mı atıyoruz, yoksa kendimize bile yasakladığımız arzularla en çok rüyalarımızda mı karşılaşıyoruz?
Kaynakça
Freud, S. (2025). Rüyaların Yorumu (D. Bal, Çev.). Olimpos Yayınları. (Orijinal eser 1900’de yayımlandı)
Phillips, A. (2020). Yasak Olmayan Hazlar (S. Nilüfer, Çev.). Metis Yayınları.


