Uymanız gerektiğini düşündüğünüz kurallara uymadığınızda ceza uygulanmayacağını düşünün. Örneğin, bir trafik kuralını ihlal ettiğinizde ceza yazılmayacak ya da okula gittiğinizde derse giriş saatlerine uyum sağlamadığınızda kulağınız çekilmeyecek. Yine de kurallara uymaya devam eder miydiniz? Cevabınız, “Hayır, ceza almayacaksam kuralları umursamazdım” ise, kurallara uyum sağlamanızın sebebi büyük oranda korku kültürünü benimsemeniz olabilir. Ancak cevabınız, “Evet, ceza almasam da kurallara uyardım” ise, bu kurallar sizin için sorumluluklarınızın bir parçasıdır; bu da kurallara uyum sağlamanızın sebebinin büyük oranda değerler kültürünü benimsemeniz olabileceğini gösterir. Peki, nedir bu kültürler? Bu yazıda, korku kültürü ve değerler kültürü kavramlarını biraz daha ayrıntılı inceleyeceğiz.
Korku Kültürü
Korku, insanlığın varoluşundan itibaren tehdit unsuru olarak gördüğü şeylere yönelik geliştirdiği duygu ve davranışların genel adıdır (Kavak ve Çelik, 2020). Bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre, hayvanlarda da tehdit unsuru olarak görülen şeylere karşı korku tepkisinin doğuştan geldiği görülmüştür. Bu araştırmanın ilginç tarafı ise, hayvanların doğuştan tehdit unsuru olarak gördükleri şeyin yanında tehdit unsuru olmayan şeye de maruz bırakıldığında, artık her ikisini de tehdit unsuru olarak algıladıklarını, hatta sonradan tek başına tehdit unsuru olmayan şeye maruz kalınca da korku tepkisini verdiklerini görmüş olmalarıdır (akt. Tok, 1998). Sonuç olarak, korkunun varlığımızdan bu yana var olan biyolojik bir yönü yadsınamaz bir gerçek iken, sonradan öğrenilebilir olması da kültürel bir yönünün olabileceğini göstermektedir.
Korkunun kültürel yönü, daha çok toplumsal uyum ve işlevselliğin sağlanmasında karşımıza çıkmaktadır. Korku kültürü, bazen baskıcı ve otoriter rejimlerde esareti pekiştirirken, bazen de okullarda mutlak itaati sağlamak için kullanılan bir araç olarak karşımıza çıkabilmektedir (Kavak ve Çelik, 2020). Cüceloğlu (2002), korku kültürünün varlığı açıkça görülemeyen, ifade edilemeyen ancak varlığını gizil bir şekilde devam ettiren ve koruyan bir kültür olduğunu belirtir. Korku kültüründe ezbere yaşam kabul edilir. Kişinin istekleri, özlemleri, duyguları önemli değildir (akt. Eren, 2005). Bu kültürde dostluk, sevgi ve özveriye önem verilmez; bir karar alınması gerektiğinde önemli olan ve dikkate alınan sadece otorite figürünün ne dediğidir. Bu kültürde astlar ve üstler vardır. Zorlayıcı bir otorite figürü ve cezalar olmadığında, kuralların ve insanların hiçe sayıldığı, görmezden gelindiği bir kültürdür (Eren, 2005). Eğer ortamda korku varsa, korkunun kaynağına saygı duyulur; ancak korkunun kaynağı yoksa, kuralların da bir önemi yoktur. İnsan onuru, biricikliği ve özü önemsenmez; önemli olan güç ve gücün kaynağıdır (Kavak ve Çelik, 2020).
Değerler Kültürü
Değer, toplumun özgün kaynaklarının varlığından oluşur. Yani toplumun iyi ve doğru olarak nitelendirdiği davranış ve düşünce bütünleridir. Her toplum, kendisi için daha tanıdık, daha bilindik davranışları kendisi için doğru kabul eder ve değerlerinde ön planda tutar (Kavak ve Çelik, 2020). Bu yüzden toplumların belirlediği iyi ve doğrular kendilerine özeldir, evrensel değildir. İyi ve doğru değerlerini evrensel olan değerlerle harmanlayabilen toplumlar, insani yönü ön plana alabilen toplumlardır. Değerler kültüründe, insanlığın özü önemlidir; her şey özgün yaşama katkısı oranında anlam bulur (Eren, 2005).
Cüceloğlu (2002), değerler kültüründe, kişileri yönlendiren içselleştirilmiş değerler olduğunu belirtir. Bu kültürün temelinde karşılıklı sevgi, saygı ve var etmeye yönelik inanç bulunur. Değerler kültüründe kişiler, davranışlarının sorumluluklarını üstlenir; karar alınması gereken bir konuda öncelikle doğru olanın ne olduğu yönünde düşünülür (akt. Eren, 2005). Kişiler için önemli olan, yapacakları şeyin doğru olup olmadığına içten inanmaları ve ona değer yüklemeleridir. Değerler kültürünü benimsemiş kişiler için bir korku figürünün varlığı ya da yokluğu, davranışlarında değişime yol açmaz. Çünkü davranışı gerçekleştirme sebebi, dışsal bir kontrol korkusu değil, tamamen içsel bir inanç ve motivasyon kaynağıdır (Eren, 2005).
Korku Kültürü ve Değerler Kültürü Arasındaki Fark
Davranışları korku figürünün varlığı ve yokluğuna bağlı olarak değiştirme eğilimi olan korku kültürü de, davranışları içsel motivasyona bağlayan ve sorumluluğu üstlenme bilincine sahip olmayı içeren değerler kültürü de toplumun oluşturduğu kültür türleridir (Kavak ve Çelik, 2020). Kültür değişimlerinin uzun süreçler gerektirdiği bilinen bir gerçektir. Buna rağmen, tarih boyunca korku kültürüne sahip olan toplumların, uzun yılların ardından değerler kültürüne sahip olabilecekleri görülürken, tam tersi şekilde değerler kültürüne sahip olan toplumların da uzun yıllar ardından korku kültürüne sahip olabilecekleri görülmüştür (Kavak ve Çelik, 2020).
Örgüt Psikolojisi ve Kültürün Rolü
Örgüt psikolojisi açısından, bireyler toplumun en küçük yapı taşlarıdır. Her bir birey, toplumda var olan ve kendisine yansıtılan kültürü özümseyip, bu kültürü tekrar topluma yansıtma özelliğine sahiptir. Genellikle gizil bir şekilde varlığını sürdürmeye devam eden korku kültürünün farkındaysak, toplumun temel yapı taşlarından biri olarak, belki de uzun yıllar sürecek olan değişimin ilk adımı olabilir; çoğunluk olan korku kültürünü değil, azınlıkta olan içsel motivasyona dayalı değerler kültürünü yansıtan bireyler olmayı seçebiliriz. Çünkü insan, davranışlarını, doğruyu ve yanlışı seçebilme, ayırt edebilme yetisine sahip; aynı zamanda da bireyler olarak toplumun bir parçası olarak hem toplumdan faydalanma hem de topluma fayda sağlama özelliğine sahiptir.
Kaynakça
- Kavak, H., & Çelik, M. (2020). İŞLETMELERDE KORKU KÜLTÜRÜ VE YÖNETİMİ. Mecmua(9), 174-198. https://doi.org/10.32579/mecmua.664215
- Eren, A. (2005). Korku Kültürü, Değerler Kültürü ve Şiddet. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 8(8).
- Tok, G. (1998). Korkunun Bütün Sesleri. Bilim ve Teknik Dergisi, 373, 62-64.