Salı, Ekim 21, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kibar Olmak mı, Kayıp Olmak mı? Cici Kız Sendromu Üzerine

Birçoğumuzun küçüklük fotoğraf albümlerinde “uslu”, “nazik”, “tatlı” kızlar görürüz. Kimimiz pembe elbiseler içinde poz verirken kimimiz özenle toplanıp örülmüş saçlarla annesinin gurur kaynağıdır. “Tatlı dilli ol kızım”, “Kız dediğin ağır başlı olur”, “Hayır deme, ayıp olur”, “Sen tam bir cici kızsın, ne anlayışlısın”. Kulağa tanıdık geliyor mu? Kadınlara çocukluktan itibaren fısıldanan bu sözler aslında bir uyarı ya da övgü değil bir şartlandırmadır. İtaatkâr, nazik, sessiz ve uyumlu olmayı öğrenmiş her kız çocuğu büyüdüğünde kendi hayatında ikinci planda olan “başkaları için yaşayan bir kadına” dönüşür. Bu masum etiketin altında yatan derin psikolojik baskılar zamanla bir sendroma dönüşebilir: Cici Kız Sendromu.

Cici Kız Sendromu: Rol Değil, Kıskaç

Cici kız; baş kaldırmayan, çatışmadan kaçınan, “evet” demeyi alışkanlık haline getirmiş, başkalarını memnun etmeye çalışan kadındır. Bu tutumun temelinde toplumsal cinsiyet rollerinin küçük yaşlardan itibaren kodlanması yatar. Toplum, erkek çocukları “cesur” ve “aktif” olmaya teşvik ederken, kız çocuklarına “nazik” ve “sessiz” olmayı öğretir (Bem, 1981). Bu kültürel kalıpların içindeki birçok kadın, yetişkinliğe geldiğinde kendi ihtiyaçlarını dile getirmeyi, sınır koymayı ya da hayır demeyi öğrenemez. Zamanla bu durum, anksiyete, tükenmişlik ve kimlik çatışması gibi psikolojik sorunlara yol açar (Gilligan, 1982).

Nerede Öğrendik Böyle Cici Olmayı?

Cici Kız Sendromunun kökleri, çoğunlukla erken çocukluk döneminde atılır. Aile içi dinamikler, okul çevresi, öğretmen tutumları ve medyada sunulan kadın figürleri bu rolü pekiştirir. Özellikle ailede, çocuklardan aşırı duyarlılık ve sorumluluk beklenmesi; onların zamanla “mükemmel” olmak ve çevresini memnun etmek zorunda olduğu inancını geliştirmesine neden olabilir. Bu süreç, bireyin öz saygısını başkalarının onayına dayandırmasına yol açar (Horney, 1937). Ataerkil toplum yapılarında ise itaatkâr ve fedakâr kadınlar övülürken, kendi haklarını savunan kadınlar çoğu zaman “bencil” ya da “problemli” olarak etiketlenir. Uyumlu davrandığımızda takdir edilirken, sınır koymaya kalktığımızda ya da öfkemizi ifade ettiğimizde olumsuz yargılarla karşılaşırız. Bu da zamanla şu düşüncenin içselleştirilmesine neden olur: “Kabul görmek istiyorsam, iyi olmalıyım.” Ve bir gün fark ederiz ki, içimizde hep aynı yankılar dönüp duruyor:  

  • “Ya birini kırarsam?”  
  • “Ya hakkımı savunursam sevilmezsem?”  
  • “Ya artık o ‘iyi kız’ olmazsam?”

Peki, Siz de Bu Sendromu Taşıyor Olabilir misiniz?

İşte Cici Kız Sendromuna sahip olduğunuzu gösterebilecek 7 yaygın işaret:

Cici Kız Sendromuna Sahip Olduğunuzu Gösterebilecek 7 İşaret

  • “Hayır” demekte zorlanıyorsunuz.
    Herkese “evet” diyerek kabul görmeye çalışıyor, sınır koyduğunuzda suçluluk hissediyorsunuz. Çünkü “iyi” olmak; koşulsuz kabul etmek, sorun çıkarmamak ve kimseyi üzmemekle eşdeğer görülüyor.
  • İnsanların sizi sevmesi, kendi memnuniyetinizden daha önemli.
    İnsanları kırmamak adına, kendi isteklerinizi geri plana atıyor; kendi memnuniyetinizi sürekli erteliyorsunuz.
  • Öfkenizi bastırıyor, sorunları yutuyorsunuz.
    Kızgınlığınızı ifade etmekten kaçınıyor, “cici kızlar” bağırmaz diyerek duygularınızı bastırıyorsunuz. Oysa bastırılan her duygu, birikir.
  • Tartışmadan kaçmak için kendinizi değiştiriyorsunuz.
    Fikriniz olsa da susmayı seçiyor, ortam bozulmasın diye kendi düşüncelerinizden ödün veriyorsunuz. Uyum sağlamak, zamanla bir hayatta kalma stratejisine dönüşüyor.
  • Hep güçlü, hep “idare eden” kişi sizsiniz.
    Yorgunsunuz ama belli etmemelisiniz. Üzgünsünüz ama kimse bilmemeli. Çocukluktan itibaren içselleştirilen “güçlü olmalıyım” inancı (Erikson, 1950), sizi hem destek olan hem de destek ve yardım istemekten kaçınan birine dönüştürüyor.
  • Karşılık beklemeden, fazladan sorumluluk alıyorsunuz.
    İş yerinde görünmeyen işleri üstleniyor, evde her detayı düşünüyor ama karşılığında bir teşekkür bile beklemeden tüm yükü omuzluyorsunuz.
  • Onaylanmak için kendinizi şekillendiriyorsunuz.
    Sevilmek uğruna doğal halinizden uzaklaşıyor, “başkaları ne düşünür?” sorusu davranışlarınıza yön veriyor. Kendi ihtiyaçlarınız hep en sonda, çünkü “cici kız” önce başkalarını düşünmeli.

Cici Kız Sendromu birçok kadının hayatına sessizce sızar ve yıllarca orada kalır. Ama bu farkındalıkla birlikte değişim de mümkündür.

Farkındalık ve İyileşme Süreci: “Hayır” Demekle Başlar

İlk adım fark etmek. Gerçekten neyi istediğinizi, ne zaman otomatik “evet” dediğinizi, nerelerde kendinizi bastırdığınızı gözlemlemelisiniz. Kendinize “yardım istemek” ya da “zayıf olmak” gibi negatif etiketler yerine, duygusal ihtiyaçlarınızı ifade edebileceğiniz güvenli alanlar ve yeni inançlar yaratmanız önemlidir. Herkesin sınırları vardır ve bu sınırları korumak bencillik değil, ruhsal dayanıklılıktır. Destek almak da bu yolculuğun önemli bir parçasıdır. Özellikle bilişsel davranışçı terapi gibi yaklaşımlar, bireyin kendi inanç kalıplarını yeniden yapılandırmasına yardımcı olur (Beck, 2011). Terapi, yalnızca başkalarını değil, kendini de duymayı öğrenmek demektir.

Sonuç: Cici Kız Değil, Gerçek Kadın

Toplum tarafından ödüllendirilen “cici kız” rolü, birçok kadının kendini değersiz hissetmemek adına benimsediği bir uyum stratejisine dönüşebilmektedir. Ancak bu strateji, uzun vadede bireyin psikolojik sınırlarını ihlal etmesine ve kendi ihtiyaçlarını görmezden gelmesine yol açar. Oysa sağlıklı ilişkilerin ve dengeli bir yaşamın temelinde, bireyin kendini ifade edebilmesi ve öz saygısını koruyabilmesi yatar. Bu nedenle, “iyi görünmek” uğruna susmak yerine, kendini ortaya koyabilen ve duygusal ihtiyaçlarını dile getirebilen kadınlar yetiştirmek, toplumsal cinsiyet rolleri açısından da son derece önemlidir. Gerçek kadın, yalnızca uyum sağlayan değil; düşünen, hisseden ve kendi yaşamına yön verebilen bireydir.

Kaynakça

  • Beck, J. S. (2011). Cognitive behavior therapy: Basics and beyond (2nd ed.). The Guilford Press.
  • Bem, S. L. (1981). Gender schema theory: A cognitive account of sex typing. Psychological Review, 88(4), 354–364. https://doi.org/10.1037/0033-295X.88.4.354
  • Erikson, E. H. (1950). Childhood and society. W W Norton & Co.
  • Gilligan, C. (1982). In a different voice: Psychological theory and women’s development. Harvard University Press.
  • Horney, K. (1937). The neurotic personality of our time. W W Norton & Co.
Dilara Erbaş
Dilara Erbaş
Dilara ERBAŞ psikolojiye olan ilgisini insan doğasını anlama ve ruhsal sağlığı iyileştirme tutkusuna dayandıran bir yazardır.Yeditepe Üniversitesi’nde psikoloji lisansını tamamladıktan sonra klinik psikoloji, sağlık psikolojisi, bilişsel davranışçı terapi, kayıp ve yas terapisi, doğum öncesi, sırası ve sonrasındaki duygusal ihtiyaçlar başta olmak üzere çeşitli psikoterapi teknik ve testleri ve bireysel farkındalık yöntemleri üzerine uzmanlaşmış ve uzmanlaşmaya devam etmektedir. Deneyimlerini, güncel psikolojik araştırmaları ve günümüz çağını harmanlayarak, okuyucularına hem bilimsel hem de uygulanabilir bilgiler sağlamak isteyen Erbaş, yazılarında genellikle psikolojiyi günlük hayatla ilişkilendirerek, bireylerin içsel dengeyi bulma ve duygusal zorlukların öncelikle tanınmasına yardımcı olmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar