Hayatta bazı günler çok aydınlık ve umut dolu görünürken bazı günler karanlık ve simsiyahmış gibi gelir. Bu ayrım kimi zamanlarda çok keskin olur. Çok mutluyken bir anda çok mutsuz olmak, çok umutluyken ve hayatı çok severken bir anda her şeye nefret beslemek… Tıpkı siyah ve beyaz zıtlığı gibi. Peki bu zıtlık bir araya geldiğinde neden bu kadar uyumlu görünür? Çünkü insan zihni karmaşık olduğu kadar net olmayı da sever bu yüzden bazen grilerin varlığını unutur.
Belirsiz Bir Mükemmel
Bir işe başlamakta, ders çalışmaya başlamakta ya da hedef olarak belirlediğiniz bir idealinizi gerçekleştirebilmek için adım atma noktasında ertelediğiniz hiç oldu mu? Erteleme davranışının arkasındaki sebeplerden biri belirsizliktir. Belirsizlik, insanın ne ile karşılaşacağını, nasıl bir sonuç elde edeceğini bilmemesi demektir ve bu durum da kaygıyı arttırır. Belirsizlik kavramı ile mükemmeliyetçi davranış yapısı anlaşamayan kavramlardır. Mükemmeliyetçi bireyler için belirsizlikle yüzleşmek oldukça zorlayıcıdır. Çünkü mükemmeliyetçilik, her şeyin eksiksiz ve kusursuz olma arzusunu beraberinde getirir. Bu da yoğun bir çaba gerektirir, bir yandan da başlangıcı yaptıktan sonra ilerlenen yolda sonucun ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağına dair belirsizlik bireylerde büyük bir baskı altında hissetmelerine ve sıkışmışlık hissine sebebiyet verir.
Ya Hep ya da Hiç
Mükemmel olma amacıyla çıkılan bu yolda zamanla beklenmedik engellerle karşılaşıldığında, çözüm hiçbir zaman bulunamayacakmış gibi gelir. Çünkü engelin vermiş olduğu kaygılı ruh hali zihni alarm durumuna getirir ve kilitler. Kişinin bu noktada bulduğu çözüm çoğunlukla yarım bırakmaktır. Yarım bırakmak ve hep ya da hiç kavramları birbirleriyle çok iyi anlaşırlar. Sonucun bilinmezliğinde çıkılan bu yolda engellerle karşılaşıldığında yarım bırakılan güzergahlar kişinin içinde ilk aşamada kötü olmasından iyidir şeklinde belirir. Ama ilerleyen zamanlarda birey birçok bağlamda ya hep ya da hiç inancını benimser. Bir noktadan sonra ise kişi ne kadar mükemmel bir noktaya varabileceğini bilmediği için işe başlamaktan çekinmeye başlar. Bu durum mükemmeliyetçilik kavramıyla ilişkili olduğu kadar başarısız olma korkusu ile de ilişkilidir.
Başarısız olmaya dair duyulan korku başlangıcı fazlasıyla erteler, bir davranış biçimiyle başlayan erteleme davranışı hayatın birçok yerine sıçramaya başlar. Erteleme davranışı kişinin hayatına sinsice sızar ve kişi ertelemeye başladığının farkına bile varmayabilir çünkü bilinçdışı bir şekilde de yürütülebilir bu süreç. Örnek vermek gerekirse başlamanız gereken herhangi bir işiniz var ve tam başlamaya karar verdiğinizde masanızı toparlamaya başlıyorsunuz toparladıktan sonra da ‘yoruldum yarın başlarım, acelesi yok zaten’ diyorsunuz. Aslında bu örnek tipik bir erteleme davranışıdır. Kişi masayı toplayarak kendini tatmin ettikten sonra bilinçdışı bir şekilde işe başlamamak için hak kazandığına inanır.
Devamında neler olur peki? Psikosomatik yansımalar… Evet, yoğun erteleme davranışı bedeni de etkiler. Zihin sürekli bir şeylere başlanılması gerektiğini söyler ve kişi erteledikçe, ertelemek için inandırıcı sebepler buldukça sıra bedene gelir. Beden ile zihin iç içedir. Zihin vermeye çalıştığı mesajların karşılığını alamadıkça bedenin bir alarm vermesini ister. Birçok şeyin ertelendiği bir günün sonunda beden ağrıları başlar ve bu bazı durumlarda kronikleştiği için kişi farkına bile varmayabilir. Devamında ise uyku problemleri görülebilir çünkü günlük akışa sığdırılamayan işler geceye birikir ve kişinin uyku düzeninde bozulmalar yaşanılabilir. Geceye bırakılan işlerde de çoğunlukla beklenilen dizinin yeni bölümü gelmiş olur… Ve bir sonraki gün uykusuzlukla başlayıp erteleme davranışıyla devam eder.
Ya Siyah ya da Beyaz Olmak Zorunda Değil
Kısacası belirsizlik kavramı, mükemmeliyetçilik ve başarısız olma korkusuyla barışamaz. Bu anlaşmazlıklar sonucunda kişi sürekli olarak ‘en iyi’yi yapma düşüncesini benimsediği için herhangi bir şeye başlamak isterken kendi koyduğu engellerle karşılaşıyor olabilir.
Tıpkı Zebra Deseni Gibi: Uyumlu Olabilir İki Renk
Bazen başarısız olabiliriz, beklediğimiz sonuçlarla karşılaşamayabiliriz. Her şeyi olumlamaya gerek yoktur aslında. Bazen en büyük anlamların beyazlarda olduğu düşünülür ama bunun gibi siyahlarda da olabilir. Griler de bulanık gibi görünür, belirsiz gibi görünür ama en büyük belirsizliği aslında kişi kendi duygulanımlarıyla hayatına taşır, fark etmeden. Tüm renklerin birleşimi de beyazı oluşturur. Sonucun sadece beyaz olmasını beklerken başka renklerin var olduğunu kendinize hatırlatabilirsiniz. Önemli olan renkleri keşfetmeye çalışmaktır belki de. Ne dersiniz?


