Salı, Aralık 30, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bölünmüş Özne, Arzu ve Gerçek: Lost Highway’in Lacanyen Analizi

Jacques Lacan’a göre özne bölünmüş bir varlıktır. Öznenin yapısında eksiklik bulunur. Lynch’in Lost Highway filminde de Fred Madison’ın kimliği parçalanmış halde sunulur. Film boyunca Fred’in kimliği zaman zaman normal bir koca (Fred), bazen genç bir tamirci (Pete), bazen de sessiz bir katil (Mystery Man) olarak yeniden belirir. Bu çoklu kişilik durumu Lacan’ın bölünmüş özne (le sujet barré) kavramıyla örtüşür. Gizemli Adam’ın Fred’in bastırılmış bilinçdışı olduğu açıktır ve film sonunda Fred, Pete ve Gizemli Adam’ın aynı öznenin farklı tezahürleri olduğu ortaya çıkar. Bu şekilde Lost Highway, Lacan’ın bölünmüş özne modelini somutlaştırır.

İmgesel, Simgesel ve Gerçek

Lacan’ın özne kuramında deneyimler üç düzen çerçevesinde şekillenir: imgesel (imaginaire), simgesel (symbolique) ve gerçek (réel) düzenler. Bu düzenler iç içe geçerek özne için bir bütünlük sağlar. Lost Highway’de bu düzenlerin çatışması ve ayrışması belirgindir. Filmin ilk bölümü Fred’in “simge” dünyasında, gündelik söylem ve toplumsal ilişkiler çerçevesinde hareket ettiği bir düzene karşılık gelir. Hikâyede Fred makineleşmiş bir yaşam sürer ve simgesel düzende daha “uyumlu” görünür. Filmin ortalarında ise Fred sanki imgesel düzen içindedir simgesele geçememiştir. Pete’e dönüşerek kastrasyon kaybını telafi eden aşırı cinsel bir güç imgesini canlandırır ve böylece içsel eksikliğini dışavurur. Finalde ise gerçek düzen devreye girer. Simgesel düzenin ötesinde kalan ve dile dökülemeyen travmatik bir gerçeklik ortaya çıkar. Gerçek, simgeselleştirmeye mutlak biçimde direnen şeydir. Filmde Fred’in zihnindeki gerçek, katlettiği eşiyle yüzleşme anında ve cezaevindeki dönüşümlerde belirir. Gizemli Adam’ın müdahaleleri, Fred’in simgesel bağlantısını parçalar ve gerçek alana kapı aralar. Bu yönüyle film, Lacan’ın imgesel simgesel gerçek ayrımını aynı anda görmemizi sağlar eder.

Tekrarlar ve Döngüsel Anlatı

Tekrarlar psikanalitik kuramda önemli bir yerdedir. Bastırılmış olan döngüsel biçimde geri döner. Zizek’in belirttiği gibi Lost Highway’in döngüsel anlatısı psikanalitik sürecin daireselliğini açığa çıkarır. Film boyunca “Dick Laurant is dead” gibi işaret cümleleri art arda tekrar edilir. Bu anahtar ifade başlangıçta trajik bir beklenti yaratır, film ilerledikçe ısrarcı biçimde geri gelir ve öznenin öznel gerçeklik algısını yıkar. Zizek’e göre bu tekrar eden imge, simgesel kapanmaya izin vermeyen rahatsız edici bir gerçek mesajı oluşturur. Zaman döngüsü bağlamında Lost Highway, Mobius şeridi gibi tek yüzlü bir yapıya benzer. Anlatı bitişe yaklaşsa da başa dönerek tekrar başlar. Örneğin film Pete’in dünyasından Fred’in hücresine uzanan döngüyle tamamlanır. Bu döngüsel yapı, tekrarın işleyişini vurgulayarak tekrar zorlantısına işaret eder.

Jouissance ve Arzu Objeleri

Lacan’ın jouissance kavramı; zevk ile acının iç içe geçtiği, simgesel düzenin ötesinde aşırı bir doyumu işaret eder. Lost Highway’de Renée/Alice ikiliği Fred için bir imkânsız arzu nesnesi olarak kurgulanır. Zizek’in yorumuna göre Renée, Fred’in hayali, haz alanının imkânsız nesnesidir: Fred, onun ‘müstehcen bir geçmişi’ olduğu yönünde takıntılıdır ve bu bilinmezlik, temsil edilemeyen bir jouissance noktasıdır. Renée/Alice, Fred’in arzusunun merkezindeki objet petit a görevi görür yani Fred’in doyurulamayan arzusunun nedeni olarak film boyunca görünür ancak erişilemez kalır. Bu eksikliği gidermeye çalışmak da sürekli tekrar eden fantezilere yol açar. Lost Highway’de Fred, Pete kılığıyla Alice ile birleşerek eksikliğini dışa vurmaya çalışırken, gerçeküstü ayna imgesi nihayetinde patlar. Renée yerine geçen Alice’in “You’ll never have me.” sözü, Fred’in arzusunun tatmin edilemezliğini vurgulayan bir reddediştir. Böylece filmde cinsel ve şiddet içerikli sahneler hazın taştığına işaret eder. Fred’in aşırı arzusu simgesel düzen tarafından yasaklanır ve gerçek boşluk olarak kalır.

Ayrıca Lynch’in sıkça kullandığı video kaset ve kameralar, fantezi ile gerçek arasındaki gerilime işaret eder. Fred’in “Her şeyi kendi hatırladığım şekilde hatırlamayı tercih ederim.” Sözü gerçekle yüzleşme korkusunu ve fantezi savunmasını ortaya koyar. Filmde karanlık videolar ve kırık parça görüntüler, Fred’in gerçek anı parçalayarak inşa ettiği öznel gerçekle (fantezisiyle) çelişir. Örneğin fotoğraf ve kamera sahneleri, Pete’in ruh haline dönüşme anında fanteziyi bozan, gerçek düzenin işaretleridir. Dolayısıyla Lost Highway, Lacan’ın arzu, eksiklik ve haz (jouissance) kavramlarını simgeler üzerinden açığa vurur. Fred’in kaybedilen birliğini telafi etmeye yönelik çabası ya kocasıyla ya da Pete olarak Alice ile bir olmak isteği asla tam anlamıyla doyum bulmaz. Her döngü yeniden bozulmaya mahkûmdur.

Kimlik Kaymaları ve Fail/Kurban İkilisi

Film, öznenin içsel bölünmesinin en uç örneğini sunar: Fred kendisini hem fail hem kurban olarak deneyimler. Gizemli Adam, Fred’in bilinçdışının görünür hale gelmiş hâlidir. O, Fred’in işlediği cinayetin tanığı ve öç alıcısıdır. Öte yandan Fred, filmin sonunda gerçek cinayet şüphelisi olarak simgesel yargıyla karşı karşıya gelir. Renée/Alice karakteri ise Fred’in hem arzusu hem de yetersizliği olarak iki farklı beden içinde tezahür eder; Lacan’ın dediği gibi Fred’in objet petit a’sıdırlar. Fred’in hem kurban hem katil olması, Öznenin hem kendi eylemlerinden hem de bunların sonucu olan acıdan sorumlu olduğunu gösterir. Sonuçta film, katarsisin sağlanamadığı kapalı bir döngüde sona erer. Fred simgesel düzenin içine yeniden çağrılırken, simgesel baba figürü (Dick Laurant), ‘ölen’ sayılır ve özne bir kez daha başlangıçtaki paranoyak kaybına dönmüş olarak kalır.

Sonuç

Lost Highway filmi, öznenin bölünmüşlüğünü, anlatının tekrarlılığını, arzu-objelerinin eksikliğini ve hazın ötesindeki gerçekle hesaplaşmayı başarılı bir biçimde bir araya getirerek Lacan’ın kuramlarını görselleştirir. Böylece Lynch’in yapısalcı-psikanalitik evreninde özne, simgesel- imgesel- gerçek üçlemesi içinde sürekli olarak kendini yeniden kurmaya çalışırken, asla tam bir denge yakalayamaz; Lost Highway bu mücadelenin karanlık bir izdüşümüdür.

Duru Süllü
Duru Süllü
Duru Süllü, Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümü dördüncü sınıf öğrencisidir. Klinik psikoloji ve psikanalitik kuramlar üzerine yoğunlaşmakta; özellikle Lacanyen psikanaliz, film analizleri ve bilinçdışının kişiye etkileri gibi konulara ilgi duymaktadır. Lisans sürecinde ODTÜ AYNA Klinik Psikoloji Destek Ünitesi gibi çeşitli kliniklerde staj deneyimleri edinmiş, test ve ekol eğitimlerine ve çeşitli seminerlere katılmıştır. Türk Psikoloji Öğrencileri Çalışma Grubu’nun sosyal sorumluluk ekibinde aktif olarak görev almış olup, ruh sağlığı alanında toplumsal farkındalık projelerine katkı sunmaktadır. Psychology Times’ta yayımladığı yazılarında, psikanalitik kavramları akademik bir bakış açısıyla ve anlaşılır bir dille aktarmayı ve toplumsal eşitlik konularında farkındalık sağlamayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar