Bazı insanlar duygularını kelimelere döker, bazıları sessiz kalır, bazıları ise duygularının izlerini belki bedeninde taşımayı seçer. Günümüzde dövme ve piercing yalnızca estetik tercihler olarak değil kişinin kendini ifade etme biçiminin önemli bir parçası olarak da yorumlanabilir. Beden, bir anlamda ruhun yüzeyi gibi çalışabilir ve kişinin Kimlik, sınırlarını ve içsel hikayesini görünür kılan ikinci bir dil haline gelebilir.
Bazı kişiler için bu tür Beden Modifikasyonuları, bir ifade biçimi, bir kontrol alanı ya da içsel dünyayı dışa vurmanın sessiz ama güçlü yolları olarak yorumlanabilir.
Bu yazıda, dövme ve piercing gibi uygulamaların bedenle sınırlı kalmadığını, aslında benlik, kimlik ve Ruhsal Sınırlar ile iç içe geçtiğini birlikte düşünmeye çalışacağız.
Dövmeler
Bazı dövmeler bir anıya, bazıları bir kayba, bazıları ise dönüşüme işaret ediyor olabilir. Dövmenin bedende kalıcı bir iz olarak yer alması, kişinin içsel deneyimini unutulmamak üzere “kayıt altına alma” arzusu şeklinde okunabilir.
Bir dövme, yalnızca bir imge değil bir duygu, bir anı, hatta bazen bir savunma olabilir. Yas, aidiyet ve korunma gibi bilinçdışı temsillerin bedenin yüzeyine taşındığı bir sembol olarak da görülebilir. Kimi dövmeler bir travmanın simgesi gibi taşınırken, kimileri de bir Kimlik bildirisi niteliği gösterebilir.
Dövme bedensel bütünlüğün geçici olarak ihlal edilmesi ama bu ihlalin estetik ve anlam yoluyla yeniden bir bütünlük arayışına dönüştürülmesi olarak da düşünülebilir. Kişi, kendi bedenine dair iğdiş edici bir müdahaleyi öznel bir hikâyeye dönüştürerek, hem ayrışır hem de yeniden bağ kurar.
Dövmenin kalıcılığı, kişinin “bu deneyim benim için hala canlı” demesinin bedenleşmiş halidir. Semboller bu yüzden önemlidir. Bilinçdışı çoğu zaman imgelerle çalışır. Bu nedenle dövmenin seçilen şekli, yeri veya rengi, kişinin kendine dair anlatmak istediği ama kelimelerde karşılığı olmayan bir hikayeyi barındırıyor olabilmektedir.
Piercing ve Beden Sınırları
Piercing, yalnızca bedene yapılan bir delik değildir, aynı zamanda bedenin sınır duyumunu düzenleyen bir eylem olarak da düşünülebilir. “Bedenimin sınırı nerede başlıyor, nerede inceliyor, nerede güçleniyor?” sorularını da beraberinde getirir. Kimi kişiler için piercing, bu sınırların yeniden tanımlanmasına aracılık eden bir ritüel niteliği taşır. Piercing sırasında yaşanan ağrı, kişinin kendi kararıyla seçilmiş bir deneyim olduğunda, edilgenlikten etkenliğe geçiş hissi yaratır. Kaotik veya dağınık bir içsel deneyim yaşayan kişiler için, beden üzerinde yapılan kontrollü bir müdahale, düzenleyici bir işlev görevi görebilir.
Neden Ergenlik Döneminde Piercing ve Dövmelere İlgi Artar?
Ergenlik dönemi, hem bedensel hem ruhsal sınırların yeniden tanımlandığı, kimliğin derin bir dönüşümden geçtiği bir evre olarak düşünülebilir. Bu dönemde dövme, piercing ya da benzeri Beden Modifikasyonularına yönelim, yalnızca estetik bir tercih gibi görünse de daha derinde Kimlike dair bazı ihtiyaçlarla ilişkili olabilir.
Ergen, bu dönemde “ben kimim?” sorusunu hem sessizce hem de görünür biçimde yeniden sorar. Beden, kimliğin en ulaşılabilir ve en hızlı değiştirilebilir alanı olduğu için kimi gençler bu sorunun yanıtını önce beden üzerinde denemek isteyebilir. Dövme veya piercing, bu bağlamda bir çeşit “benlik mühürleme” davranışı gibi okunabilir. Aynı zamanda ergenlik, sınır testlerinin sıklaştığı bir dönemdir. Otorite figürleriyle ilişkilerin yeniden müzakere edildiği bu evrede, dövme ya da piercing bazen “Bu benim sınırım, bu benim kararım” diyebilmenin bedensel bir yolu olarak da yorumlanabilir.
Mahler’in ayrışma–bireyleşme sürecinin ikinci dalgası gibi düşünülebilecek bu dönem, bireyleşme arzusunu görünür hale getirebilir. Ergenler sıklıkla ailesinden, toplumdan ya da kendi yaşıt grubundan farklılaşma arzusu taşır. Dövme/piercing bu farklılığı görünür kılmak için seçilen bir yol olabilir. Bu da Kimlik kurma sürecinin bir parçası olmaktadır.
Neden Yaptın Değil, Nasıl Taşıyorsun?
Klinik ortamda Beden Modifikasyonuna dair sorular, kişiyi savunmaya çekebilecek bir yerden olmak yerine onunla kurduğu ilişki üzerinden sorulduğunda daha anlamlı olabilir. Çünkü “neden yaptın?” sorusu çoğu zaman kişinin seçimlerini gerekçelendirmeye zorlayabilir. Oysa davranıştan öte deneyim önemlidir.
“Nasıl taşıyorsun?” sorusu, dövme ya da piercing’in ruhsal işlevini, onunla kurulan duygusal bağı, zaman içindeki anlam değişimlerini açığa çıkarabilir. Bu tür sorular terapötik sürece de kapı aralar;
-
Bu dövme sana ne hatırlatıyor?
-
Bu dövmeyi senin için taşıması kolay mı, zor mu?
-
Bununla ilgili başkalarının ne düşünmesini istersin?
-
Bu dövme senin için geçmişe mi, geleceğe mi bakıyor?
Bu sorular, dövmenin yalnızca bir dışavurum değil, aynı zamanda içsel bir deneyim olduğunu görünür kılabilir.
Dövme ve Piercing’in Zamanlaması – Ne Zaman Yapıldığı, Neden Yapıldığından Daha Fazla Şey Anlatabilir
Beden müdahalelerinin anlamı, onları hangi ruhsal dönemde yaptığımızla da şekillenebilir. Örneğin:
Kayıp sonrası dövme – yasın bedenselleştirilmesi olabilir.
Ayrılık sonrası piercing – kontrolün geri alınması, edilgen olan acıyı aktif acıya dönüştürmek olabilir.
Ergenlikte ilk dövme – Kimlik sınırları çizme, “Artık çocuk değilim, kendi bedenim üzerinde söz hakkım var” mesajı taşıyabilir.
Kriz anlarında anlık dövmeler – duygusal regülasyon aracı olabilmektedir.
Beden Modifikasyonu, bazı bireylerde duyguların dışarıya taşınması ve bedenin bu duyguları taşıyan bir yüzey haline gelmesi olarak görülebilir. Duygusal deneyim, içten dışa doğru devredilir, bedene yazılır.
Esther Bick’in kuramına göre, cilt yalnızca bedensel bir doku olmamakla birlikte aynı zamanda benliğin ilk yapı taşlarından biridir. Ruhsal organizasyonun temel “sınırı” ve duygusal deneyimlerin ilk kapsayıcısıdır. Bu bakış açısından hareketle, dövme ve piercing gibi müdahaleler, bu sınır üzerine yapılan bilinçli ve sembolik işlemler olarak yorumlanabilir.
İç–dış ayrımını yeniden düzenleme işlevi taşıyan bu eylemler, kişinin kendilik algısını pekiştiren ya da dönüştüren deneyimler haline gelebilir.
Elbette Beden Modifikasyonunun sosyal bir yönü de bulunabilir. “Görülüyor muyum?”, “Anlaşılıyor muyum?”, “Özgünlüğüm fark ediliyor mu?” gibi sorularla da gerçekleşebilir. Dövme ya da piercingler süs, moda ya da marjinalleşme aracı olarak görülebilir.
Ama aynı zamanda tüm bu müdahaleler, kişinin ruhsal dünyasında anlamlı bir yer kaplıyor olabilir. Belki de tüm bu süreç kişinin kendi Ruhsal Sınırlarını, estetik ve duygusal bir ritüel aracılığıyla yeniden tanımlamasına hizmet ediyordur. Beden, böyle zamanlarda sessiz bir anlatıcı konumunda olabilir ve gözden kaçırmamak gerekir.
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle.


