Hayat amacımızı bulmak üzerine çok düşünürüz. Yaptığımız işlerde anlam arar, “en iyi” olduğumuz şeyi, gerçek tutkumuzu bulmayı çok önemseriz. Şanslıysak ve bir şey bulduysak, “Dünyaya vereceğim şey bu olabilir.” diye düşünür, belki de bütün hayatımızı o tutkunun etrafında şekillendiririz. Hatta çoğunlukla onu mesleğimiz yaparız, başarılı olabildiysek yaşamımızı anlamlı sayarız, olamadıysak tekrar tekrar deneriz. Ya da o “kıvılcım”ı hiçbir zaman bulamayız. Hayatımızı onu arayarak ve hep birazcık huzursuzca geçiririz. Peki, bu kıvılcımı, hayata gelişinizi anlamlı kılacak o şeyi önce bulduğunuza inanır, sonra bir anda onun hiçbir anlam ifade etmediğini öğrenirseniz? Hayatınızı şöyle bir izleme imkânı elde eder ve bütün anlam arayışını tamamen anlamsız bulursanız?
Soul
Soul animasyon filminde ana karakterimiz Joe Gardner, hayatını caz müziğe adamış, en büyük hayali sahnede piyano çalmak olan bir müzik öğretmenidir. Filmin başında işlerin onun için nihayet iyi gittiğini ve bir gruba kabul aldığını görürüz. Joe, hayalinin sonunda gerçekleşiyor olmasının sevincini yoğun şekilde yaşarken bir anda kendini bir kanalizasyon çukurunda bulur. Gözlerini yeniden açtığında ise hiç bilmediği bir yerde, ruhlar âlemindedir. Hayatının şu an kesinlikle bitmemesi gerektiğini, hatta daha yeni başladığını düşünen Joe, Dünya’ya yeniden dönebilmek için çabalar. Yanında bir de yol arkadaşı vardır: 22. 22, henüz kıvılcımını bulamadığı için Dünya’ya gitmeye hak kazanamamış ancak asırlardır orada olan, kıvılcımı olabilecek binlerce farklı şey denemiş bir ruhtur. Film boyunca Joe ve 22’nin yolculuğunu izleriz.
Kayıp Ruhlar
Filmde çok fazla sevdiğim detay olmasına rağmen belki de en çok ilgimi çeken yan mesaj “kayıp ruhlar” konusuydu. Ruhlar âleminde, hâlâ Dünya’da olan ve tutkularını bulup onunla uğraşırken nirvanaya ulaşan insanların ruhlarının gözüktüğü bir alan vardır. Sevdiğimiz bir işi yaparken adeta kendimizden geçtiğimiz zamanları temsil eder bu yer. Dünyayla bağımızın koptuğu, başka bir yerdeymiş gibi hissettiğimiz ve çok büyük bir zevk içinde olduğumuz o anlar… Oradaki insanların ruhları uçuyormuş gibi resmedilir filmde. 22, Joe’ya burayı gezdirirken kocaman karanlık yaratıklar görürler. Bunlar kayıp ruhlardır.
Filmde kayıp ruhlardan “Bazı insanlar kendi kaygılarından ve takıntılarından kurtulamıyorlar ve sonuçta kayboluyorlar, yani hayattan kopuyorlar.” şeklinde bahsediliyor. Yani Soul bize akışta olmanın da depresyonda olmanın da bir çeşit hayattan kopma biçimi olduğunu söyler.
Hayatın Gerçek Anlamı
Gelelim filmin asıl temasına. Filmin en can alıcı kısmı Joe’nun Dünya’ya dönmeye çalışırken yanlışlıkla peşinde 22’yi de sürüklemesi ve Dünya’ya birlikte dönmeleridir. Ancak yanlış giden bir şeyler vardır. 22, Joe’nun bedenine; Joe’nun ruhu ise hastanede kendi bedeninin yanında duran bir kedinin bedenine düşer. Böylece Dünya’daki maceraları başlamış olur.
22 Dünya’daki ilk gününe, yürümeyi dahi bilmeyerek, adapte olmaya çalışırken; Joe da hem kedi bedenine uyum sağlamaya hem de 22’yi idare edip kendi imajını kurtarmaya çalışır. 22, yaşamaya alıştıkça Joe’nun bedenine kendinden bir şeyler katmaya başlar. Acıkmanın ne olduğunu bile bilmezken yediği pizzadan inanılmaz bir keyif alır, yürümeyi sevmeye başlar. Joe da onu izledikçe yeniden doğmuş gibi hem kendisiyle hem de çevresiyle ilgili bir sürü yeni şey fark eder.
Mesela Joe’nun (yani aslında 22’nin) saçlarını kestirmeye berbere gittiklerinde 22 artık adapte olmuştur, yönlendirme olmaksızın insanlarla sohbet edebilmeye ve bundan keyif almaya başlamıştır. Joe işte ilk kez o zaman, berberini hiç tanımadığını fark eder. Çünkü kendisini tutkusuna ve oluşturmaya çalıştığı dünyasına o kadar kaptırmıştır ki yıllardır tanıdığını sandığı berberi hakkında bile hiçbir şey bilmiyordur, hiç merak bile etmemiştir.
Yeni şeyler öğrenen tek kişi Joe değildir, 22 de deneyimlerinden çıkarımlar yapar. Dünya’nın sandığı kadar korkunç bir yer olmadığını, en küçük eylemlerin bile ona zevk verdiğini fark eder. Benim kıvılcımım bu, diye düşünür. Yaşamak. Abartılı hiçbir şey olmadan, bir şeyin peşinde koşmadan, sadece yaşamak. Bir yaprağın dalından süzülerek düşüşünü izlemek veya çok acıkmışken bir dilim pizzadan koca bir ısırık almak.
Kıvılcım
Joe, filmin başlarında ruhlar âlemine ilk gittiğinde ve hayatını izleme imkânı bulduğunda gördükleri karşısında biraz hayal kırıklığına uğramıştır. Filmin sonlarına doğru da kendi bedeniyle Dünya’ya döndüğünde ve sahneye çıktığında yine de tatmin olmuş hissetmez. Hatta “Yıllardır istediğim şey bu muydu?” diye düşünür. Hayatına dışarıdan baktığında gördüğü hiç de hayal ettiği gibi olmamıştır çünkü. Bütün ömrünü bir hedef uğruna yaşamış, sonuca ulaşmak için çabalarken sürece ve yoldakilere hiç önem vermemiştir bile. Hedefe ulaştığında yeni bir hedef koymak zorunda kalacaktır, elinde başka bir şey kalmamıştır çünkü.
Soul, bize yaşarken fark etmediklerimizi gösterir. Gerçek kıvılcımımızın ne olması gerektiğini… Kıvılcım, tek bir yetenek ya da bir ideal olmamalıdır; hayatımızı gerçekten anlamlı kılmak istiyorsak bunu tek bir hedefe bağlamamamız gerekir. Çünkü yoldayken sürekli varacağımız yeri düşünmek, yoldaki güzellikleri kaçırmamıza sebep olur. Bu da bizi mutlu etmez çünkü her şey bittiğinde elimizde kalacak asıl şey, yoldaki güzelliklerdir.
Sonuç
Bu yazımda filmin bütün güzel detaylarını anlatmam mümkün değildi ancak filmi kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. Joe ve 22’nin yolculuğunda muhakkak kendinize ve yaşama dair bir şeyler bulacak ve asıl kıvılcımınızın farkına varacaksınız. Çünkü hayat, dalından süzülerek inen bir yaprağın düşüşünü izlemek ve onu izlerken huzur bulmaktan ibaret.
Kaynakça
Docter, P. (Director). (2020). Soul [Film]. Pixar Animation Studios; Walt Disney Pictures.


