Cuma, Aralık 12, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Romantik İlişkilerde Güven ve Kontrol: Partnerin Kişisel Kaygıları ve İlişki Dinamikleri Üzerindeki Etkileri

Romantik ilişkilerde güven, iki insanın birbirinin yanında rahat nefes alabilmesidir. Güven bozulduğunda ise bireyler, çoğu zaman farkında bile olmadan ilişkide kontrol davranışlarına yönelirler. Bu kontrol davranışları, partneri yönetme arzusundan çok, kişinin kendi içsel kaygısını yatıştırma girişimidir. Günlük hayatta “Neden hemen yazmadı?”, “Bir şey mi gizliyor?”, “Bu akşam buluşmak istemedi, acaba uzaklaşıyor mu?” gibi düşünceler aslında içsel kaygının dışa vurumudur.

Bowlby’nin (1969) bağlanma kuramı, bu tepkilerin kökenini anlamada önemli bir çerçeve sunar. Örneğin güvensiz bağlanan biri için partnerinin geç cevap vermesi, yalnızca bir davranış değil, “terk edilme tehdidi” gibi algılanabilir. Kişi bu tehdidi ortadan kaldırmak için partnerini sürekli konum paylaşmaya, gün içinde rapor vermeye ya da duygularını açıklamaya zorlayabilir. Böylece kontrol, ilişkiyi koruma girişimi gibi görünse de aslında kaygıyı yönetmeye çalışan bir savunmadır.

Irvin Yalom (1980), insanların ilişkilerde en çok “kaybetme” ve “reddedilme” kaygısından kaçtığını savunur. Birçok çiftin yaşadığı şu durum onun düşüncelerini doğrular: Taraflardan biri bir süre sessizleşir, biraz kendi alanına çekilir; diğer partner ise hemen tehdit algılar, “Kesin bir sorun var” diye düşünür ve kontrolü artırır. Bu döngü tanıdıktır: Partner uzaklaştıkça kaygı artar, kaygı arttıkça kontrol davranışları yoğunlaşır, kontrol arttıkça partner daha da uzaklaşır. Yalom’un dediği gibi, “Kontrol eden kişi aslında kendi kaygısının esiridir.”

Erich Fromm (1956) ise sevginin ancak özgür bir atmosferde gelişebileceğini söyler. Günlük hayattan bir örnek bunu çok net açıklar: Bazı çiftlerde biri arkadaşlarıyla dışarı çıkmak istediğinde diğeri hemen “Benimle olmak istemiyorsun” diye düşünür. Bu düşünce, gerçekte partnerin tercihinden değil, bireyin kendi değersizlik veya terk edilme korkusundan beslenir. Fromm’a göre sevgi, karşı tarafı kısıtlamak değil, onun bireyselliğine alan açmaktır.

Kontrol davranışlarının çoğu, ilişki içi olaylardan daha derin sebeplere dayanır. Ellis (1962), irrasyonel inançların ilişkilerde güvensizliği artırdığını belirtir. Örneğin:
“Eğer beni gerçekten sevseydi, anında cevap verirdi.”
“İlgi azaldıysa kesin başka biri vardır.”
gibi düşünceler bireyin içsel kaygısını tetikler. Günlük hayatta birçok insan bu otomatik düşüncelerin farkına bile varmadan davranır; fakat bu düşünceler partner üzerindeki baskıyı artırır, açıklama isteme döngüsü yaratır ve güveni zedeler.

Bu noktada Carl Rogers’ın (1961) yaklaşımı yol göstericidir. Rogers, güvenin ancak şeffaf bir duygusal iletişimle kurulabileceğini savunur. Örneğin biri “Geç mesaj atınca hemen terk edileceğimi hissediyorum” dediğinde, bu savunmacı bir kontrol davranışından çok daha etkili olur. Bu tür açıklamalar partnerde empatiyi artırır, çatışmaları azaltır ve güveni güçlendirir.

Günlük ilişki dinamiklerinde sıklıkla görülen bir başka durum da “telefona bakma” davranışlarıdır. Birçok çiftte taraflardan biri partnerinin çevrimiçi olma saatlerini takip eder, gönderilen mesajın iki tik olup olmadığına bakar veya sosyal medyada aktif göründüğü hâlde mesajlara geç yanıt verdiğinde öfkelenir. Bu davranışların hiçbiri aslında telefondan kaynaklanmaz; köken, bireyin duygusal regülasyon güçlüğüdür. Gottman ve Silver’ın (1999) araştırmalarında da gösterildiği gibi, duygularını düzenlemekte zorlanan kişiler ilişkilerde daha yoğun kontrol davranışları sergiler.

Sonuç olarak romantik ilişkilerde güven ve kontrol arasındaki bağ sadece davranışsal bir döngü değildir; kişinin kendi iç dünyası, geçmiş deneyimleri ve bağlanma örüntüleriyle şekillenir. Kontrol çoğu zaman kötü niyet değil, bireyin taşıdığı görünmez bir kaygıdır. İlişkide güveni güçlendirmek için bireylerin kendi kaygı köklerini fark etmeleri, bunu partnerle açık şekilde konuşmaları ve partnerin bireysel alanını tehdit etmeyen bir iletişim tarzı geliştirmeleri gerekir.

Sağlıklı bir ilişki, karşılıklı olarak şu cümleyi kurabildiğimiz yerde başlar:
“Seni kontrol etmeye çalışmıyorum; sadece kaygım olduğunda, senin yanımda olduğuna dair güvene ihtiyacım var.”

Bu açıklık ilişkide hem özgürlük hem yakınlık yaratır; sevginin nefes almasını sağlar.

Kaynakça

Bowlby, J. (1969). Attachment and loss: Vol. 1. Attachment. Basic Books.
Ellis, A. (1962). Reason and emotion in psychotherapy. Lyle Stuart.
Fromm, E. (1956). The art of loving. Harper & Row.
Gottman, J., & Silver, N. (1999). The seven principles for making marriage work. Crown.
Rogers, C. R. (1961). On becoming a person: A therapist’s view of psychotherapy. Houghton Mifflin.
Yalom, I. D. (1980). Existential psychotherapy. Basic Books.

Nihan Erimez
Nihan Erimez
Nihan Erimez, psikoloji alanında yüksek lisansını tamamlamış, transpersonal psikoloji üzerine akademik çalışmalar yürüten bir uzman ve köşe yazarıdır. Evlilik ve İlişki Danışmanlığı alanında uzmanlık sahibi olup, etkili iletişim ve stres yönetimi konularında eğitim almıştır. Psikolojiyi yalnızca bireysel bir dönüşüm aracı olarak değil, aynı zamanda insan bilincinin sınırlarını keşfetmeye yönelik güçlü bir disiplin olarak görmektedir. Akademik araştırmalarını, insan ruhunun derinliklerine duyduğu tutkuyla birleştirerek, bilimsel perspektifi günlük yaşamın dinamikleriyle harmanlamaktadır. Yazılarıyla, okuyucularını içsel keşfe davet ederken, psikolojinin birey ve toplum üzerindeki dönüştürücü etkisini vurgulamaktadır. Psychology Times köşesinde, psikolojiyi sadece bir bilim dalı olarak değil, aynı zamanda yaşamı anlamlandırmanın anahtarlarından biri olarak ele almaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar