Perşembe, Temmuz 31, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Romantik İlişkilerde Görünmeyen Yaralar: “O Aslında Çok İyi, Beraberken Çok İyiyiz”

Çoğumuz, romantik ilişkiler söz konusu olduğunda değerlendirme yaparken afallayabiliyoruz. Özellikle ilişkilerimizde işler yolunda gitmediğinde bu durum daha da sık yaşanıyor. Meselenin neresinden başlasak, nasıl değerlendirme yapsak derken işin içinden çıkamıyor, özellikle kadın gruplarında ne kadar profesyonel olursak olalım bu konuları sabahlara kadar tekrar tekrar konuşabiliyoruz. Farklı bakış açılarından değerlendirilmeye çalışılan, çoğu zaman obsesyon kimi zaman rahatlama temelli bu konuşmaların detayları başka bir yazının konusu. Şimdi odaklanmak istediğim konu; ilişkilerdeki gölgede kalan duygusal şiddet ve duygusal istismarlar.

Öncelikle bu iki kavramın küçük bir ayrımını yapalım: Duygusal istismar, genellikle çocukluk döneminde bakım veren kişiler (ebeveyn, öğretmen vb.) tarafından uygulanan ve çocuğun duygusal gelişimini zedeleyen tekrarlayıcı davranış örüntüleridir. Glaser (2002) ve Trickett ve ark. (2009), bu tür istismarın bireyin bağlanma biçimlerini, öz değer algısını ve duyguları düzenleme becerisini olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Duygusal şiddet ise daha çok romantik ilişkilerde ya da partnerler arasında görülür; kontrol ve baskının ön planda olduğu bir yapıya sahiptir. Romantik ilişkilerde bu konu çoğu zaman gölgede kalır; çünkü şiddet veya istismarı daha çok fiziksel şiddet olarak değerlendiririz ya da “O aslında iyi biri” düşüncesine sığınırız.

Bunlar aslında kavram karmaşalarıdır. Romantik ilişkilerde partnerimizi değerlendirirken sadece “iyi biri” olup olmadığını, ilişkinin geneli itibarıyla “iyi gittiğini”, “niyetinin kötü olmadığını”, “onu sevdiğimizi”, “ondan daha iyisini bulamayacağımızı” düşünürüz. Ancak bu değerlendirmeler çoğu zaman çözüm sunmaz; hatta gerçek dışı bir bakış açısıyla probleme yaklaşmamıza neden olur. Bu yüzden duygusal şiddete uğradığımızı fark edemeyebiliriz. İlişkimize ve partnerimize bunu kondurmak istemeyiz. Ancak şiddet kendini her zaman parlatarak göstermez.

Peki duygusal şiddet ilişkide nasıl ortaya çıkar? İlişkinin başında partneriniz size daha iyimser ve “tatlı” davranabilir. Ortak kararların daha rahat alındığı, size esneklik tanındığı bir dönem olabilir. Ancak zamanla bu esneklik yerini kısıtlamalara bırakır. Hataların kabul edilmediği, davranışların açık ya da örtük biçimde kontrol edilmeye çalışıldığı, ilişkinin yalnızca partnerin isteklerine göre şekillendiği bir süreç başlar. Hakimiyet sağlıksız biçimde karşı tarafta belirir. Zamanla kişi kendini değersiz hissederken, karşıya bağımlı hale geldiğini fark edebilir.

Bu süreçte zaman zaman aşağılayıcı, küçümseyici sözler duyulabilir ya da bu tavırlar dolaylı yollardan hissedilebilir. Aile ve arkadaş çevresinden uzaklaşmanız teşvik edilir ya da buna zorlanırsınız. Basit sosyal etkileşimler bile tartışma konusu olabilir. Yeni bir çevre kurmanız ya da sosyal yaşantınızı sürdürmeniz engellenir; bunun yerine sürekli birlikte plan yapma isteği artar. Tek başınıza ya da partneriniz olmadan yaptığınız planlar sorun haline gelir. Telefon, sosyal medya gibi kişisel alanlarınıza müdahale edilir ve bu, “ilişkinin doğası” gibi gösterilerek normalleştirilmeye çalışılır. Ayrıca, ilişkinin tüm problemlerinin sizin davranışlarınıza bağlı olduğu ima edilir.

Bu süreç her zaman agresif ilerlemeyebilir. Bazen manipülasyonlar tatlı tatlı gelebilir. Bu yüzden bu davranışlara manipülasyon yığını desem yanlış olmaz diye düşünüyorum. Çünkü zamanla siz, siz olmaktan çıkarsınız ve bu durumu da normalleştirirsiniz. Normalde yapmayacağınız şeyleri yapmaya başlar ve bunlarla ilgili bir sorununuz yokmuş gibi hissetmeye başlarsınız. Bu giyim konusundan başlayıp, yaptığınız kariyere kadar gidebilir. Romantik ilişkilerdeki duygusal şiddet kendini çok farklı formlarda gösterebilir.

Tüm bu davranışların altında çeşitli psikolojik patolojiler yatabilir. Ancak ortak nokta şudur: Bu davranışlar sağlıklı değildir. Ne bireysel alanlarınıza bu şekilde müdahale edilmesi ne de bu ortamda uzun süre kalmanız sağlıklı olarak değerlendirilebilir. Bu davranışları yapan siz olabilirsiniz, maruz kalan da. Her iki durumda da durup düşünmek ve doğru profesyonel destek almak önemlidir. Çünkü bu sorunlar yalnızca bugünün meselesi değildir; düğümün bir ucu geçmiş örüntülerimizde, diğer ucu ise gelecekte yapacağımız seçimlerdedir.

Arkadaş ortamlarında “Aslında bizim ilişki iyi ya, bir şeyimiz yok çokça emek verdik birbirimize”, “Şu dönem geçince rahatlayacağız” gibi cümleler daha örtük biçimde, “İçten içe hep biliyordum ama kabul etmesi kolay değildi çünkü onu terk edemedim” gibi cümlelerse daha açık biçimde duygusal şiddete maruz kalındığını gösterebilir. Özellikle duygusal şiddete maruz kaldığımız romantik ilişkilere devam ettiğimizde, beklediğimizin aksine durum daha da kötüleşir. Hayata dair sevgimizi kaybetmeye başlarız. Kendimize olan sevgimiz ve saygımız azalır. Bulunduğumuz durumdan, yaptığımız işten, hatta yediğimiz yemekten bile keyif alamayız.

Duygusal şiddet ve duygusal istismar hikayelerimiz kişiseldir. İçeriği, hikayesi, dozu, şiddeti, süresi değişse de hissettiğimiz duygular ortaktır. Bu durumun normal olmadığını kabul etmek, zihinlerimizde rasyonalize etmeyi bırakmak ve ilk kez bile olsa bu konuda adım atmak büyük bir başlangıç olabilir. Bu süreçte profesyonel ve sosyal destek çok değerlidir.

Yazımı şu verilerle tamamlamak isterim: 2024 yılında Frontiers in Global Women’s Health dergisinde yayımlanan bir çalışmada, duygusal şiddet mağdurlarının iyileşme süreçleri detaylı olarak incelenmiştir. Araştırmada, iyileşmenin yalnızca travmanın sona ermesiyle değil, aynı zamanda bireyin fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığını yeniden kazanmasıyla mümkün olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca sosyal destek sistemlerinin, özellikle aile ve arkadaş çevresinin iyileşme sürecinde kritik bir rol oynadığı belirtilmiş; bireylerin baş etme stratejileri geliştirmesi ve profesyonel yardım almasının da süreci olumlu etkilediği ifade edilmiştir.

Bu bilgiler ışığında; farkındalığımızı artırmak, yalnız olmadığımızı bilmenin verdiği rahatlık ve iyileşmenin mümkün olduğunu unutmamak kıymetli diye düşünüyorum.

İrem Kalaycıklı
İrem Kalaycıklı
İrem Kalaycıklı, uzman psikolog olarak bireysel terapi seanslarına devam ederken, aynı zamanda psikoloji alanında yazarlık yapmaktadır. Lisans ve yüksek lisans eğitimini psikoloji üzerine tamamlamış olup, şu anda farklı ekolleri kullanarak ergenler, yetişkinler, çiftler ve ailelerle çalışmaktadır. İkinci yüksek lisansını Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsünde, madde bağımlılığı alanında uzmanlaşmaya yönelik olarak sürdürmektedir. Daha önce hem hastane ortamında hem de özel bir klinikte bir psikiyatrist ile birlikte çalışma deneyimi edinmiştir. Bir dönem uyku bozuklukları üzerine kısa süreli bir araştırma projesinde yer aldıktan sonra kendi psikoloji merkezini açmış; eş zamanlı olarak 2023 Kahramanmaraş Depremi sonrası yaklaşık altı ay boyunca Hatay’da saha psikoloğu olarak görev yapmıştır. Bu süreçte travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşayan bireyler, dezavantajlı gruplar ve afetzedelerle bireysel ve grup terapileri yürütmüş, psikoeğitimler vererek ruh sağlığına destek olmuştur. Şu anda hem online hem de yüz yüze terapi hizmeti sunmaya devam eden İrem Kalaycıklı, bu platformda kelimelerin gücünü aksiyona dönüştürmeyi hedeflemektedir. Psikoloji, yani davranış bilimi aracılığıyla insanlara destek olmayı ve problemlerin çözümüne daha erişilebilir bir katkı sunmayı amaçlamaktadır. Yazılarında özellikle uyku bozuklukları, anksiyete, depresyon, romantik ilişkiler, çift ilişkileri ve madde bağımlılığı konularına odaklanmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar