Pazar, Kasım 9, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kadınlar Ne İster – Erkekler Ne Bilmez

Kadınların ne istediği yıllardır konuşulur ama pek az kişi gerçekten duyar. Oysa kadınlar karmaşık değildir. Onlar, sevilmekten çok önemsenmek, duyulmaktan çok anlaşılmak, görünmekten çok fark edilmek isterler. Bir kadın için sevgi, büyük sözlerle değil, küçük özenlerle yaşar. Bir sabah sebepsiz yere bırakılmış bir çiçek, günün ortasında gelen bir “seni düşündüm” mesajı ya da akşam yemeğinde mumun titrek ışığında kurulan o sessiz anlayış… Kadınlar o anlarda sevilir.

Erkeklerin çoğu bunu bilmez. Sanırlar ki sevgi bir kere söylenir, bir ömür sürer. Ama sevgi, her gün yeniden gösterilmesi gereken bir şeydir. Kadın için “seviliyorum” cümlesi bir anın değil, bir devamlılığın işaretidir.

Kadının Duygusal Hafızası

Kadınlar duygusal olarak güçlüdür ama bu güç, duyarsızlıktan değil, dayanıklılıktan gelir. Kadın beyni, ilişkisel ayrıntılara erkek beyninden çok daha duyarlıdır. Bir bakıştaki değişimi, ses tonundaki yorgunluğu ya da söylenmeyen bir kelimenin eksikliğini fark eder. Erkek “önemsiz” der geçer; kadınsa o küçük farkta duygusal uzaklaşmayı hisseder. Çünkü kadınlar ilişkide söyleneni değil, tavrı dinler.

Melanie Klein’a göre, çocuklukta sevgiyle kurulan ilk bağ, yetişkinlikteki tüm sevgi biçimlerinin temelidir. Kadın, çocukken gördüğü ilgi ve kabulü içselleştirir; büyüdüğünde aynı sürekliliği ilişkide arar. Bu yüzden ilgisizlik, kadın için yalnızca bir kırgınlık değil, varlığının görmezden gelinmesidir. Kadınlar bu nedenle özen beklerler; çünkü özen, sevgiyi kanıtlayan en sessiz eylemdir.

Sevgi Bir Eylemdir

Erich Fromm, “Sevgi, edilgen bir duygu değil; üretken bir güçtür.” der. Kadınlar bu üretkenliği görmediklerinde, sevgiden çok boşluğu hissederler. Erkekler çoğu zaman “zaten belli” der, ama kadın için sevgi belli değil, hissedilir olmalıdır. Kadınlar ilgiyle, tutarlılıkla ve dikkatle büyürler. Bir kadının kalbi, ilgisizliğin gölgesinde yavaş yavaş solar. Bir gün sessizleşir; bir gün, artık o sessizlikten dönmez.

Kadınlar, özel günlerde hediyeleri elbette sever. Ama onların kalbinde asıl yer eden, hiçbir neden yokken yapılan jesttir. Çünkü o zaman “mecbur olduğu için değil, istediği için yaptı” mesajı gelir. Kadın için sevgi, spontane bir fark ediştir.

Beş Sevgi Dili: Sevdiğinin Kalbini Konuşmak

Sevginin biçimleri insandan insana değişir. İlişki danışmanı Dr. Gary Chapman, yıllar süren çalışmalarıyla bu farkı tanımladı: Beş Sevgi Dili. Chapman’a göre insanlar sevgiyi farklı yollarla ifade eder; biri için sevgi bir sözken, diğeri için bir dokunuştur. İşte bu diller, kadınların kalbine giden yolların haritasıdır.

  1. Onaylayıcı sözler: Kadınlar sevgiyi duymaya ihtiyaç duyar. Basit bir “iyi ki varsın” ya da “seni düşündüm” cümlesi, kadının duygusal hafızasında yer eder. Beyinde dopamin ve oksitosin salgısı artar; kadın kendini güvende hisseder.

  2. Kaliteli zaman: Kadın için birlikte geçirilen zaman, duygusal temastır. Telefonun sessize alındığı, göz göze konuşulan birkaç dakika, uzun açıklamalardan daha değerlidir. Bu, psikanalitik olarak “yansıtıcı ilişki”dir: Kadın, karşısındakinin ilgisinde kendi varlığını görür.

  3. Küçük hediyeler: Kadınlar, hediyenin maddi değerine değil, düşünülmüşlüğüne âşık olurlar. O küçük paketin içinde “beni unutmamış” duygusu vardır. Klein’ın dediği gibi, sembolik jestler sevgi nesnesiyle bağı tazeler.

  4. Hizmet eylemleri: “Sen dinlen, ben hallederim” demek, bir kadının zihninde “sen değerlisin” anlamına gelir. Bu, sevginin eyleme dönüşmüş hâlidir.

  5. Fiziksel temas: Sarılmak, el ele tutuşmak, saçına dokunmak. Kadın için bunlar basit hareketler değil; oksitosin salgısını artıran güven sinyalleridir.

Kadın, kendi sevgi dilinde karşılık bulduğunda kök salar. Ama erkek çoğu zaman kendi diliyle sever. Kadın duymak ister, erkek göstermekle yetinir. Kadın konuşmak ister, erkek susarak sever. Ve arada, sevginin en sessiz yanlış anlaşılması başlar.

Modern ilişki psikolojisi, bu farkın yalnızca duygusal değil, bilişsel bir uyumsuzluk olduğunu gösteriyor. Kadınlar yakınlıkla güvende hissederken, erkekler mesafeyle. Kadın bağ kurmak ister, erkek kontrolü korumak. Ama sevgi, kontrolün değil, katılımın alanıdır. Ve erkekler bunu öğrendiklerinde, ilişkilerdeki en büyük çatışma çözülür.

Psikanalitik Gerçek: Kadınlar “İlgi”de Yaşar

Bowlby’nin bağlanma kuramı, sevginin temelinde güven duygusu olduğunu söyler. Kadınlar bu güveni, tutarlılıkta bulurlar. Bir gün yakın olup ertesi gün soğuyan bir davranış, kadında çocuklukta yaşanmış terk edilme korkusunu harekete geçirir. Bu yüzden kadınlar, “küçük şeyleri büyütüyor” değildir; onlar sadece duygusal dengeyi korumaya çalışırlar.

Kadınlar aşırı duyarlı değildir, duygusal olarak dürüsttürler. Bir şey hissettiklerinde bastırmazlar; çünkü duygularını bastırmak, kendilerini inkâr etmektir. Ve bunu artık yapmazlar.

Kadınlar artık sessizce kırılmak değil, fark edilmek istiyorlar. Sevilmek kadar saygı görmek, duyulmak kadar değer görmek istiyorlar. Erkeklerin bunu öğrenmesi gerekir. Sevgi yalnızca his değil, sorumluluktur.

Erkeklere Bir Not

Kadınlar ilgiyi buldukları yerde yeşerirler. Bulamadıkları yerdeyse solana kadar sabrederler. Ama bir gün kendi değerlerini hatırladıklarında, giderler. Sessiz, ama kesin bir kararla.

Ne evlilik ne de yıllar, bir kadını “cebindeymiş gibi” görmeye hak vermez. Kadın ilgiyi bulamadığında, önce anlatır. Sonra sessizleşir. Ve o sessizlik büyür. Bir sabah, artık yoktur.

Sizi seven, sabırla bekleyen o kadını şımarık değil, şükür sebebi olarak görün. Çünkü aşk bir kez kazanılıp kenara konulan bir şey değildir. Aşk, her gün yeniden çaba ister.

Pınar Şengül
Pınar Şengül
Uzman Nöropsikolog Pınar Şengül, insan ilişkilerinin ve zihinsel süreçlerin nörobilimsel temellerine yönelik disiplinlerarası bir bakış açısına sahiptir. Londra Üniversitesi’nde tamamladığı nöropsikoloji yüksek lisans eğitimiyle birlikte, bağlanma biçimleri, eşleşme stratejileri ve ilişkilerin evrimsel gelişimi üzerine uzmanlaşmıştır. Nörobiyoloji ile psikolojinin kesiştiği bu alanda, bireylerin romantik ve sosyal ilişkilerini şekillendiren temel mekanizmaları araştırmaktadır. Akademik ilgisi, yalnızca ilişki dinamikleriyle sınırlı kalmayıp, nörodejeneratif hastalıklara da uzanır. Alzheimer ve Multipl Skleroz gibi hastalıklarda erken tanıya yönelik biyobelirteçlerin izini süren araştırmaları, tanı ve müdahale süreçlerine ışık tutmayı amaçlamaktadır. Bilimsel üretimlerini toplumla paylaşmayı da sorumluluğunun bir parçası olarak gören Şengül, nörolojik hastalıklarla ilgili güncel gelişmeleri farklı platformlarda açık ve güvenilir bir dille aktarmaktadır. Yurt içi ve yurt dışında çeşitli bilimsel dergi ve yayın organlarında yer bulan çalışmaları arasında, özellikle vegan beslenmenin bilişsel işlevler üzerindeki etkilerine dair bulguları dikkat çekmektedir. Toplumda sıkça dile getirilen “bitkisel beslenmenin hafızaya zarar verebileceği” yönündeki yaygın kanının aksine, bu beslenme biçiminin bellek üzerinde koruyucu etkiler yaratabileceğini bilimsel verilerle ortaya koymuştur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar