Telefonumuzu elimize alır almaz otomatik olarak başlayan o gizli kıyaslama hali, artık günlük hayatımızın bir gerçeği oldu. Ekranda birinin lüks tatilini, diğerinin yeni kariyer başarısını ya da bir başkasının kusursuz dış görünüşünü yansıtan kareler akıp gidiyor. Sadece birkaç dakikalık gezinme bile, “benim hayatım niye böyle değil?” diye içimizden geçirmemize sebep olabiliyor. Bu tür düşünceler, günümüzün en yorucu dertlerinden biri hâline geldi. Üstelik bu sadece bizim kafamızda kurduğumuz bir şey değil; araştırmalar, gençlerin sosyal medyada gördükleriyle kendilerini kıyasladıkça kendilerine olan güvenlerinin azaldığını açıkça ortaya koyuyor. Bu da sosyal medyanın gençler üzerinde düşündüğümüzden çok daha derin bir iz bıraktığını gösteriyor.
Sosyal Medya ve Kimlik Algısının Dönüşümü
Tam da bu noktada, sosyal medyanın bize yalnızca görüntüler sunmadığını, aynı zamanda kimlik algımızı da şekillendirdiğini fark ediyoruz. Çünkü sosyal medya artık sadece fotoğraf paylaştığımız bir yer değil, kim olduğumuzu ve kendimize ne gözle baktığımızı belirleyen büyük bir alana dönüştü. Pek çok genç, bu platformlarda daha havalı ve daha başarılı görünmek için sanki bir tiyatro oyunu oynuyor. Mükemmel seçilmiş profil fotoğrafı, sadece en iyi anların yayınlanması, fotoğrafların düzenlenmesi…
Tüm bunların arkasında, gerçek hayatta hissetmediğimiz ama ekranda göstermeye çalıştığımız farklı bir kişilik yaratılıyor. Bu gösterilen dijital benlik ile gerçek benliğimiz arasındaki mesafe açıldıkça, kişi kendini içeriden daha çok eksik hissetmeye başlıyor. Araştırmalar da bu durumu doğruluyor: dijital ortamda sunmaya çalıştığımız bu “idealize edilmiş” kimlik, üzerimizde büyük bir baskı yaratarak gerçek hayattaki özgüven duygusunu zedeliyor (Asker & Barış, 2025). Bu baskının neden bu kadar güçlü olduğunu anlamak için zihnimizin bu görüntülerle nasıl çalıştığına bakmamız gerekiyor.
Sosyal Karşılaştırma Mekanizması ve Zihinsel Baskı
İnsan beyni kendini anlamak için doğal olarak karşılaştırma yapar; bu son derece insani bir özelliktir. Fakat asıl problem şudur ki, sosyal medya bu doğal sosyal karşılaştırma mekanizmasını sürekli ve kesintisiz bir şekilde tetikliyor. Bunun sebebi, karşımıza çıkan görüntülerin çoğunun gerçek hayatı temsil etmemesi, aksine özenle seçilmiş ve kusursuzlaştırılmış anlardan ibaret olmasıdır.
Bu durum özellikle gençler üzerinde çok yoğun bir psikolojik baskı yaratmaktadır. Bir yüksek lisans araştırmasının bulgularına göre, gençlerin sosyal medyada geçirdiği süre arttıkça sosyal karşılaştırma eğilimlerinin ve sosyal görünüş kaygılarının yükseldiği görülmüştür (Eser, 2023). Bu yüzden gençler, kendilerini kendi öz değerlerine göre değil; başkalarının dışarıdan nasıl göründüğüne bakarak değerlendirmektedir.
Bir süre sonra bu değerlendirme sadece görünüşle sınırlı kalmayıp hayatın tamamına yayılmaya başlar. Çünkü insan bir konuda eksik hissetmeye başladığında bu his ister istemez başarıya, yaşam tarzına ve ilişkilere de yansır. Yapılan araştırmalar da bu durumu destekliyor: başkalarının idealize edilmiş hayatlarını düzenli olarak izlemek, kişinin kendi yaşamını yetersiz hissetmesine yol açabiliyor. Bu noktada mesele artık sadece gördüğümüz karelerde değil; bu karelerin zihnimizde yarattığı algıda yatıyor. “Herkesin benden daha neşeli, daha çekici ve daha başarılı olduğu” düşüncesi, kişinin kendi hayatını değersiz görmesine yol açan temel mekanizmalardan biri hâline geliyor. Ve bu hissiyat arttıkça kişi sosyal medyada “daha iyi görünme” baskısının içine sürükleniyor.
Beden Algısı, Yabancılaşma ve İçsel Kopuş
Sosyal medya kullanıcılarının büyük bir kısmı, dijital platformlarda kendilerinin daha özenle seçilmiş ve adeta parlatılmış bir versiyonunu sergilemeye çalışıyor. Araştırmalar, sosyal medyanın insanları olduklarından daha başarılı, mutlu veya kusursuz görünmeye teşvik ettiğini gösteriyor. Ancak bu durum zamanla bireylerin kendi öz benliğiyle bağını zayıflatıyor.
Sosyal medyada göstermek istediğimiz ideal kişi ile gerçek hayatta hissettiğimiz kişi arasındaki fark büyüdükçe içsel bir huzursuzluk oluşuyor. Bu ayrışma uzun vadede yabancılaşmaya yol açıyor ve bu yabancılaşmanın belki de en somut olarak hissedildiği yer beden algısı oluyor.
Farklı bir araştırma, sosyal medya kullanımının bireylerde beden memnuniyetini azalttığını ve özgüven düzeyini düşürdüğünü gösteriyor (Aydoğan, 2024). Özellikle fotoğraf ve videoların çokça paylaşıldığı platformlarda dayatılan o “standart güzellik kalıpları”, gençlerin kendilerini değerlendirme biçimini kökten değiştiriyor. Gençler artık aynaya bakarak değil, ekranlarda sürekli karşılarına çıkan o mükemmel ve filtrelenmiş ideal görüntülere göre kendilerini tanımlamaya başlıyor. Ve bu da sosyal medyanın gerçek hayattan kopuk, devamlı yükselen bir ideal standartlar dünyası oluşturmasına neden oluyor.
Gerçeklik ile Sahne Arasındaki Fark
Tüm bu araştırmalar, sosyal medyanın hayatı olduğu gibi değil, özenle düzenlenmiş ve parlatılmış bir sahne gibi sunduğunu gösteriyor. Bu nedenle ekranda gördüğümüz o kusursuz kareler üzerinden kendi hayatımızı yargılamak, aslında kendimize yapılmış büyük bir haksızlık oluyor. Gençlerde gözlemlenen artan dış görünüş kaygısı, azalan özgüven ve sürekli yükselen sosyal kıyaslama, bu yapay dünyanın doğal sonuçları hâline geliyor.
Gerçek hayat ise doğası gereği kusurludur; inişleri ve çıkışları vardır. Oysa sosyal medya tamamen kusursuz görünmek üzerine inşa edilmiştir. Ve tam da bu farkındalık, insanın kendi gerçekliğine dönmesi için önemli bir kapı aralıyor.
Kendine Dönüş ve Şefkatli Bir Bakış
Bu temel farkındalığı zihnimize yerleştirmek, kendimize karşı daha anlayışlı ve şefkatli olmanın ilk ve en önemli adımıdır. Sosyal medyayı tamamen bırakmak zorunda değiliz; ancak kendimizi onun sunduğu sahte başarı ve güzellik ölçütleriyle kıyaslamayı bıraktığımızda, içsel dengemiz ve ruh sağlığımız güçlenmeye başlar.
Çünkü bizi değerli kılan şey, başkalarının filtrelenmiş ve özenle seçilmiş hikâyeleri değil; kendi yaşanmış, inişli çıkışlı ve gerçek hikâyemizdir.
Kaynakça
Eser, A. (2023). Geç ergenlerde sosyal medya kullanımı, sosyal karşılaştırma ve sosyal görünüş kaygısı arasında ilişkinin incelenmesi [Yayımlanmamış yüksek lisans tezi]. İstanbul Gelişim Üniversitesi.
Asker, R. & Barış, Ö. (2025). Dijital Benlik: Sosyal Medya ve Psikolojik Etkileri. Eğitim Yayınevi.
Aydoğan, D. (2024). Sosyal medya bağımlılığı, benlik saygısı ilişkisinde beden memnuniyetinin aracılık rolü analizi. Erciyes İletişim Dergisi, 11(1), 135–153.


