Çarşamba, Eylül 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Gidenlerin Ardından: The Leftovers Dizisinde Kolektif Travma, İnanç ve Kimlik Arayışı

Bir düşünün. Evin mutfağında eşiniz ve 2 çocuğunuzla birlikte oturuyorsunuz. Başvurduğunuz işten haber beklemenin gerginliği, çocuklarınızın gürültüsü ve eşinizin ilgisizliğiyle o an yaşadığınız stres zirveye çıkıyor. O an sessizlik ve huzur diliyorsunuz. Sonra birden ses kesiliyor, arkanıza dönüyorsunuz, üçü de yerinde değil. Ya da şunu düşünün. Bebeğinizle birlikte market alışverişindesiniz. Dışarı çıkıyorsunuz. Tam arabayı çalıştıracakken bebeğin sesi kesiliyor, bir bakıyorsunuz bebek arabada değil. Ne yapacağınızı bilmeden çıkıp etrafa bakıyorsunuz ve herkesin birilerini aradığını fark ediyorsunuz. Yaşanılanlara anlam veremeden sağa sola bakıyorsunuz ama ortada hiçbir cevap yok. Sonradan anlaşılıyor ki yalnız değilsiniz. Dünya nüfusunun %2’si (140 milyon kişi) aniden ortadan kaybolmuş. Ne kadar korkunç değil mi!

The Leftovers dizisi, kayıplar sonrası yaşanan travmalar, dini inançlar ve kimlik arayışları çevresinde gelişen bir dizi. Dizide, yaşanılan ‘ani ayrılış’ olayının nedenlerinin araştırılmasından ziyade daha çok karakterlerin kişisel inanç sistemlerinin nasıl yıkıldığı ve bu yıkımdan sonraki yeniden yapılandırma gösterilir, aynı zamanda kolektif yas, suskunluk, inkâr, suçluluk ve yeniden anlamlandırma süreçleri de aktarılır.

Bu bağlamda, dizi yalnızca bir kurgu değil; aynı zamanda modern insanın kayıpla, anlamsızlıkla ve varoluşsal belirsizlikle yüzleşme biçimlerinin bir ifadesi olarak okunabilir. The Leftovers, travmanın sadece bir yıkım değil, aynı zamanda bir yeniden doğuş potansiyeli taşıyabileceğini öne sürerek izleyiciye hem karanlık hem de umutlu bir yolculuk sunar.

Bu makalede The Leftovers dizisindeki başlıca karakterlerin yaşadıkları bireysel travmaların psikolojik etkilerini incelemeye ve bu doğrultuda travma sonrası stres bozukluğu, yas süreci, dissosiyasyon ve baş etme mekanizmalarını analiz etmeye çalışacağız.

Travmanın Tanımı ve Kapsamı

Travma, kişinin ruhsal ya da fiziksel bütünlüğünü tehdit eden olaylar karşısında yaşadığı yoğun korku, çaresizlik ya da dehşet tepkisidir. DSM-5’e göre Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), belli bir olayın ardından gelişen ve bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyen bir dizi belirtiyle tanımlanır. Bu belirtiler arasında travmanın tekrar yaşanması, kaçınma davranışları, duygusal uyuşukluk, aşırı tetikte olma hali ve zaman zaman gerçeklikten kopma (dissosiyasyon) gibi durumlar yer alır.

Dizide gerçekleşen ve dünya nüfusunun %2’sinin hiçbir açıklama olmadan ortadan kaybolması, sadece bireysel kayıplar değil, aynı zamanda bir kolektif travma yaratmıştır. Bu olay ne bilimsel olarak açıklanabilmiş ne de dini inanç sistemleri tarafından anlamlandırılabilmiştir. Belirsizliği nedeniyle, bu olay varoluşsal bir kırılma etkisi yaratmıştır.

Kolektif travma, bir topluluğu veya tüm bir toplumu etkileyen sarsıcı olaylara verilen isimdir. Bu tür olaylar toplumun ortak hafızasında yer eder ve genellikle inanç sistemlerini, değer yargılarını ve kimlik algısını yeniden şekillendirir. The Leftovers’da bu durum açıkça görülür: İnanç tarikatlarının yükselmesi, komplo teorileri ve sosyal çöküş, olayın kişisel bir trajediden çok anlam karmaşası yaratan toplumsal bir sarsıntı olduğunu gösterir.

Karakter İncelemesi

Kevin Garvey: Gerçeklikten kopma, kafasının karışması ve bazen kendisiyle konuşuyormuş gibi davranması, Kevin’in travmanın etkisi altında olduğunu gösterir. Bu durumlar, psikolojide dissosiyasyon olarak bilinir; kişi bazen kendini ya da çevresini gerçekmiş gibi hissetmeyebilir. Bunun nedeni, karakterin içten içe kendini suçlama ve başarısızlık hissi yaşamasıdır. Sonuç olarak Kevin, hem travmanın etkisiyle parçalanan hem de bu parçalanmayla mücadele eden biri olarak karşımıza çıkar. Onun hikayesi, travmayla yüzleşmenin ve iyileşme yolunda verilen çabanın simgesidir.

Nora Durst: Ailesinin tamamını kaybetmiştir. Nora’nın hikayesi, “geride kalan” olmanın getirdiği derin suçluluk ve yalnızlıkla şekilleniyor. Nora’nın yaşadığı suçluluk hissi, psikolojide “hayatta kalma suçluluğu” olarak bilinir. Nora, bu duyguyla başa çıkmakta zorlanırken, aynı zamanda hayatın anlamsızlığına dair derin bir umutsuzluk yaşar. Nora Durst’in hikayesi, kayıpla gelen yası, inkârı ve yeniden umut arayışını anlatır.

Laurie Garvey: Laurie Garvey, yaşadığı travma yüzünden hayatını tamamen değiştiren bir karakterdir. Önceleri eş ve anne olan Laurie, yaşadığı acı nedeniyle ‘Guilty Remnant’ tarikatının bir parçası olur. Bu grup, sessizlik ve pasif direnişle hayatın anlamsızlığını protesto eder. Laurie, annelik kimliğini bir süreliğine bırakır ve sessizliğiyle çevresine meydan okur. Laurie’nin yaşadıkları, kayıp ve yasla baş etmenin zorlayıcı ama dönüştürücü yönlerini ortaya koyar.

Matt Jamison: Yaşadığı acıyı dini inancıyla anlamlandırmaya çalışır. Yaşanan trajedinin bir anlamı olması gerektiğine inanır ve bu inançla hayata tutunur. Matt, kendi acılarını ve başkalarının kayıplarını Tanrı’nın planı içinde anlamaya çalışır. Matt’in hikayesi, travma karşısında inanç yoluyla anlam yaratmanın güçlü ama karmaşık bir örneğidir.

Travmayla Baş Etme Stratejileri

Kaçış ve İzolasyon: Bazı karakterler travmanın yarattığı acıdan kaçmak için kendilerini izole eder veya zararlı alışkanlıklara yönelir. Bu tür kaçış davranışları, travmanın ağır yükü altında geçici rahatlama sağlar ancak uzun vadede sorunları büyütebilir.

Anlam Yaratma ve İnanç: Travma sonrası yaşanan karmaşa içinde bazı karakterler anlam bulmaya yönelir. Guilty Remnant üyeleri trajedinin anlamını sorgulayarak, sessizlik ve pasif direnişle hayatın anlamsızlığını vurgularlar. Grup aidiyeti de güçlü bir baş etme mekanizmasıdır; bireyler kendilerini bir amaç uğruna bağlı hisseder.

Dissosiyasyon ve Gerçeklikten Kopuş: Bazı karakterlerde travma, gerçeklik algısında bozulmalara yol açar. Bu zihinsel durum, kişinin kendini koruma mekanizmasıdır ve travmanın etkisini azaltmaya çalışır. Ancak bu durum, kişinin sosyal ilişkilerini ve işlevselliğini zorlaştırabilir.

Yeniden Bağlantı Kurma ve İyileşme Çabaları: Travmanın ardından bazı karakterler, yaşadıkları kayıplarla baş etmek için yeniden bağ kurmaya çalışır. Aile ve toplum ilişkileri bu süreçte önemli yer tutar. Yeniden bağlantılar, travmanın yıkıcılığının üstesinden gelmede önemli adımlardır.

Sonuç

The Leftovers dizisi, ani ayrılış üzerinden travmanın hem bireysel hem de toplumsal etkilerini ele alır. Dizideki karakterlerin yaşadıkları kayıplar ve travmalar, yalnızca kişisel acılar değil, aynı zamanda insanlığın ortak anlam arayışının yansımalarıdır.

Karakterlerin farklı baş etme yolları, yas süreci, dissosiyasyon, suçluluk duyguları ve anlam arayışları üzerinden, travmanın çok boyutlu doğası izleyiciye aktarılır. Dizi, travmanın sadece yıkıcı bir güç olmadığını, aynı zamanda insanın kendini ve dünyayı yeniden keşfetmesi için bir fırsat da sunabileceğini gösterir.

Sonuç olarak, The Leftovers, psikolojik gerçeklikleri ve insan ruhunun kırılganlığını samimi ve etkileyici biçimde işleyerek, travmayla yüzleşme ve onunla yaşama temalarını güçlü bir şekilde ortaya koyar.

Vedat Deniz
Vedat Deniz
Vedat Deniz, 2022’de Anadolu Üniversitesi’nden mezun olarak ‘Psikolojik Danışman’ unvanına sahip olmuştur. Deniz, lisans eğitimi boyunca eğitsel, kişisel ve kariyer danışmanlığı alanında staj yapmanın yanı sıra gönüllü çalışmalarda bulunarak kendini geliştirmeye özen göstermiştir. Lisans eğitiminde ‘bağımlılık’ konusunda çalışması bulunan Deniz, lisans eğitimi sona erdikten sonra ‘spor psikolojisi’ alanına yönelerek bu alanda eğitimlere katılmış, sertifikalar almaya hak kazanmıştır. Deniz, spor psikolojisi alanında kariyerini yürütmekte ve diğer alanlarla ilgili sürekli okumalar yapmaktadır. Psikoloji alanını seçmesinin nedenini ‘insanlara yardım etmek’ olarak belirten Deniz, elde ettiği bilgi birikimini aktarmayı kendine amaç edinmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar