Boşanma, yalnızca eşlerin ilişkisini sonlandırması değildir; aynı zamanda aile yapısının yeniden şekillenmesi anlamına gelir. Bu süreç, özellikle çocuklar için belirsizlik, kayıp ve değişimle dolu bir dönem olabilir. Çocuğun boşanmayı nasıl algıladığı, yaşına, gelişimsel özelliklerine ve ebeveynlerin süreci nasıl yönettiğine bağlıdır. Burada en önemli kavram, çocuğun psikolojik dayanıklılığıdır. Psikolojik dayanıklılık, bireyin stresli yaşam olaylarına uyum sağlama ve bu süreçten güçlenerek çıkma kapasitesidir.
Boşanmanın Çocuk Üzerindeki İlk Etkileri
Çocuklar için boşanmanın ilk etkileri genellikle yoğun duygusal tepkilerle kendini gösterir. Kaygı, korku ve terk edilme duygusu, çocuklarda sık rastlanan duygulardır. Bazı çocuklar boşanmadan kendilerini sorumlu tutarak suçluluk hissedebilir. Özellikle küçük yaş grubunda “annem-babam kavga etti çünkü ben yaramazlık yaptım” şeklinde yanlış çıkarımlar görülebilir. Daha büyük yaşlardaki çocuklar ise ebeveynlerinden birini tercih etmek zorunda kalacaklarını hissederek “sadakat çatışması” yaşayabilir. Davranışsal düzeyde öfke patlamaları, ders başarısında düşüş, içine kapanma ya da sosyal ilişkilerde zorluklar sık karşılaşılan tepkilerdir.
Gelişim Dönemlerine Göre Boşanmanın Etkileri
Boşanmanın etkileri, çocukların gelişim dönemine göre farklılık gösterir.
-
Okul öncesi dönem: Somut düşünce biçimleri nedeniyle boşanmayı genellikle kendi davranışlarıyla ilişkilendirir.
-
İlkokul dönemi: Daha çok “neden?” sorusunu sorar ve gelecekleriyle ilgili kaygılar geliştirir.
-
Ergenlik dönemi: Boşanma, kimlik gelişimi süreciyle kesiştiğinde daha derin sorgulamalara yol açabilir. Ergen, hem ebeveynlerinden bağımsızlaşma ihtiyacı hisseder hem de parçalanmış aile yapısı karşısında aidiyet duygusunda zorlanabilir. Bu dönemde duygusal dalgalanmalar, öfke ya da ebeveynden uzaklaşma daha yoğun yaşanabilir.
Çocuğun Psikolojik Dayanıklılığını Artıran Faktörler
Çocuğun dayanıklılığını artıran birçok koruyucu faktör vardır:
-
Ebeveynlerin yapıcı iletişimi: Boşanma sürecinde saygılı ve yapıcı iletişim sürdürmek kritik önemdedir. Sürekli tartışma ortamı, çocuğun kendini güvensiz hissetmesine yol açar. Ortak bir zeminde buluşarak çocukla ilgili konularda iş birliği yapmak, çocuğun içsel güvenini destekler.
-
Rutinlerin korunması: Günlük rutinlerin mümkün olduğunca devam etmesi, çocuğun adaptasyonunu kolaylaştırır. Ev taşınsa bile okuluna, arkadaşlarına ve alışkanlıklarına devam etmesi, süreklilik duygusunu güçlendirir.
-
Sosyal destek sistemleri: Aile büyükleri, öğretmenler ve akran çevresi bu dönemde güven verici bir rol üstlenebilir.
-
Profesyonel destek: Gerektiğinde oyun terapisi, sanat terapisi ve drama gibi yöntemler, çocukların duygularını ifade etmelerine yardımcı olurken; aile danışmanlığı, ebeveynlerin süreci sağlıklı yönetmeleri için rehberlik eder.
Ebeveynlerin İletişim Tarzının Önemi
Ebeveynlerin çocukla kurdukları iletişim tarzı, boşanma sürecinin etkilerini büyük ölçüde belirler. Çocuğu taraf seçmeye zorlamak, diğer ebeveyni kötülemek ya da çocuğu bir “aracı” konumuna getirmek, çocukta yoğun kaygı ve suçluluk duygusuna neden olur. Bunun yerine her iki ebeveynin de çocuk için kalıcı bir sevgi ve güven kaynağı olduğu hissettirilmelidir.
Yaşa uygun açıklamalar yapmak da kritik bir adımdır. Hukuki detaylara boğmak yerine, “biz artık aynı evde yaşamayacağız ama ikimiz de seni çok seviyoruz” gibi basit, anlaşılır ve dürüst açıklamalar çocuğun kaygısını azaltır.
Duyguların İfade Edilmesine İzin Vermek
Psikolojik dayanıklılığı destekleyen bir diğer unsur da çocuğun duygularını ifade etmesine izin verilmesidir. Üzüntü, öfke veya korku gibi duygularını bastırmaya çalışmak yerine, bunları konuşmasına fırsat vermek önemlidir. Duygularını sözle ifade etmekte zorlanan çocuklar için resim çizme, oyun kurma ya da hikâye anlatma gibi yaratıcı yollar kullanılabilir. Bu hem duygusal boşalım sağlar hem de çocuğun içsel gücünü artırır.
Sonuç
Boşanma tek başına bir travma değildir. Çocuğun ruhsal dünyasında kalıcı olumsuzluklar bırakıp bırakmaması, büyük ölçüde ebeveynlerin süreci nasıl yönettiklerine bağlıdır. Saygılı iletişim, rutinlerin korunması, sosyal destek ve duyguların sağlıklı ifade edilmesine fırsat tanımak, çocuğun psikolojik dayanıklılığını güçlendirir. Unutulmamalıdır ki, çocuğun en temel ihtiyacı hangi koşulda olursa olsun sevildiğini ve güvende olduğunu hissetmektir. Boşanma sürecinde ebeveynlerin en önemli sorumluluğu, bu güven duygusunu canlı tutabilmektir.
Kaynakça
-
Erikson, E. H. (2014). Kimlik ve Yaşam Döngüsü. İstanbul: Pinhan Yayıncılık.
-
Marcia, J. E. (1993). Kimlik Gelişimi: Bir İnceleme. Ankara: Türk Psikoloji Derneği Yayınları.
-
Bowlby, J. (2012). Bağlanma: Bir Bağlanma Kuramı Çalışması. İstanbul: Pinhan Yayıncılık.
-
Yavuzer, H. (2018). Çocuk ve Ergen Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
-
Wallerstein, J. S., & Kelly, J. B. (1980). Surviving the Breakup: How Children and Parents Cope with Divorce. New York: Basic Books.