Cuma, Aralık 12, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Birlikte Kalmak için Büyüyen Çocuk: Parentifikasyonun Görünmeyen Yüzü

Bu makalede, ebeveyn çatışmalarına erken yaşta maruz kalan ve duygusal olarak ebeveyn rolünü üstlenen bireylerin psikolojik gelişim süreçleri incelenmiştir. Özellikle aldatma, tehdit, duygusal ihmal ve kontrol ihtiyacının, bağlanma biçimi ile benlik algısı üzerindeki etkileri vaka temelli olarak ele alınmıştır. Çalışma, parentifikasyonun uzun vadeli sonuçlarına, kontrol davranışlarının altında yatan travmatik köklere ve terapötik onarım yollarına odaklanmaktadır.

Vaka Tanımı

25 yaşındaki kadın danışan, ilişkilerinde tükenmişlik, güven kaybı ve yoğun kontrol etme eğilimiyle terapiye başvurmuştur.
Danışanın çocukluk öyküsünde babanın tekrar eden aldatmaları, annenin duygusal çöküşü, fiziksel ve psikolojik şiddet vardır. Anne figürü pasif ve çaresiz, baba figürü ise tehditkâr ve güvenilmezdir.

Bu ortamda danışan, evdeki duygusal kaosu yönetmek ve “birlikte kalmayı sağlamak” için erken yaşta yetişkin rolüne geçmiştir.
Evin içinde her şeyi ve herkesi kontrol etmeye çalışmış, çatışmaları önceden sezerek düzen kurmayı görev edinmiştir.

Bu davranış örüntüsü, duygusal parentifikasyonun bir uzantısı olarak görülmektedir (Jurkovic, 1997).

Danışan için kontrol etmek yalnızca düzen sağlamak değil; aynı zamanda kaybetme korkusuna karşı geliştirilmiş bir hayatta kalma stratejisidir.

Psikodinamik ve Bağlanma Temelli Değerlendirme

Danışanın bağlanma örüntüsünde sevgi, güven ve korku iç içe geçmiştir.
Baba figürünün sadakatsizliği, danışanda “güven = tehlike” inancını yerleştirmiştir.
Anne figürünün edilgenliği ise çocuğun “güvende kalmak için her şeyi kontrol etmeliyim” inancını geliştirmesine neden olmuştur.

Bu tablo, kaygılı-kaçıngan bağlanma stilinin belirgin özelliklerini taşımaktadır (Ainsworth & Bowlby, 1991).
Danışan hem yakınlığa ihtiyaç duymakta hem de yakınlığın getireceği olası kırılmayı önlemek için kontrolcü davranmaktadır.

Kontrol burada sevginin sürekliliğini sağlama çabasıdır; “her şeyi yönetebilirsem, kimse gitmez” düşüncesiyle iç içedir.

Freudyen bakış açısından kontrol, bastırılmış korku ve öfkenin egoya dönüşmüş biçimidir (Freud, 1923).
Kişi, çocuklukta yaşadığı çaresizlik hissine karşı bilinçdışı bir savunma olarak “her şeyi yönetme” ihtiyacı geliştirir.

Bu durum uzun vadede yüksek sorumluluk alma, mükemmeliyetçilik, gevşeyememe ve duygusal tükenmişlik olarak görülür.

Benlik Algısı ve Kimlik Gelişimi

Danışan, erken yaşta aile içi istikrarın koruyucusu hâline gelmiştir.
Küçük yaşta öğrendiği “eğer kontrol edersem herkes güvende olur” inancı yetişkinlikte kimliğinin bir parçası hâline gelmiştir.
Bu inanç, danışanın kendini kontrolsüzlükle özdeşleştirmesine yol açmıştır.

Kendine güveni, başkalarını yönetebilme becerisine bağlı hâle gelmiştir.
Böyle bireyler genellikle duygularını ifade etmekte zorlanır; çünkü “bırakmak” onlar için “dağılmak” anlamına gelir.

Dolayısıyla kontrol kaybı sadece bir durum değil, çocuklukta yeniden yaşanacak bir travma hissidir.

Terapötik Süreç ve Müdahale Alanları

Terapide danışanın kontrol ihtiyacının altında yatan duygusal korkulara temas edilmiştir.
Amaç, kontrolün yerine güveni koymak ve duygusal teslimiyetin tehdit değil, iyileşme aracı olduğunu fark ettirmektir.

Terapi süreci şu başlıklarda ilerlemiştir:

  • İçsel çocukla çalışma: Kontrol etme ihtiyacının altında yatan terk edilme ve değersizlik korkularının fark edilmesi.

  • Şema terapi: “Eğer kontrol etmezsem her şey bozulur” inancının yeniden yapılandırılması.

  • EMDR terapisi: Kontrol kaybıyla ilişkili travmatik anıların yeniden işlenmesi.

  • Öz-şefkat eğitimi: Kusurlu olmanın, güvensizliğin ve duygusal teslimiyetin insani yanını kabullenmek.

  • Gevşeme ve mindfulness uygulamaları: Bedensel gerginliğin azaltılması, “şimdi ve burada” farkındalığının artırılması.

Terapinin ilerleyen aşamalarında danışan, kontrolün sevgiyle karıştırıldığını fark etmiştir.
“Birini korumak için değil, yanında olabildiğim için değerliyim” içgörüsü iyileşme sürecinin dönüm noktası olmuştur.

Sonuç

Bu vaka, duygusal parentifikasyonun yalnızca sorumluluk yüklenmekle değil, kontrol ihtiyacıyla da yakından ilişkili olduğunu göstermektedir.
Çocuk, ebeveynlerinin duygusal dengesizliği içinde “düzeni sağlayan kişi” rolünü üstlenir ve bu rol yetişkinlikte kimliğine dönüşür.

Ancak kontrol, çocuklukta güvenlik sağlayan bir mekanizmayken; yetişkinlikte duygusal tükenmişliğin kaynağı hâline dönüşür.
Psikoterapi süreci, bu bireylerin kontrolü bırakıp kendine güvenmeyi, “herkesi yönetmek yerine kendini sevmeyi” öğrenmesiyle anlam kazanır.

Kaynakça

  • Ainsworth, M. D. S., & Bowlby, J. (1991). An Ethological Approach to Personality Development. American Psychologist, 46(4), 333–341.

  • Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development. Basic Books.

  • Freud, S. (1923). The Ego and the Id. SE, 19: 12–66.

  • Jurkovic, G. J. (1997). Lost Childhoods: The Plight of the Parentified Child. Brunner/Mazel.

  • Schore, A. N. (2001). Effects of a Secure Attachment Relationship on Right Brain Development, Affect Regulation, and Infant Mental Health. Infant Mental Health Journal, 22(1–2), 7–66.

Merve Esen
Merve Esen
Merve Esen, 2014 yılında Maltepe Üniversitesi Psikoloji Bölümünü kazandı ve 2018 yılında Onur derecesiyle 3,5 yılda mezun oldu. Lisans eğitimini tamamladıktan sonra 2019 yılında Lisansüstü eğitimi için Haliç Üniversitesi Klinik Psikoloji Tezli Yüksek Lisans eğitimine başladı. 2022 yılında Haliç Üniversitesinde Yüksek Lisansını Tez Çalışması Olan "Evli Bireylerde Erken Dönem Uyum Bozucu Şemaların Evlilik Uyumu Ve Evlilik Doyumuna Etkisi" adlı uzmanlık teziyle Yüksek Onur derecesiyle bitirdi. Bu tezin Türk literatürüne katkı sağlayacağına inanmaktadır. Yetişkin, çocuk, ergen ve çift terapisi alanında Bilişsel Davranışçı Terapi, Çözüm Odaklı Psikoterapi ve Mindfulness ve Kabul-Kararlılık Psikoterapi yaklaşımlarıyla çalışmaktadır.2019 dan bu yana aktif olarak danışan görmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar