Çarşamba, Aralık 3, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Beden Dili ve İkili İlişkiler: Sözcüklerin Sustukları Yerde Vücut Konuşur

Bazen bir bakış, kelimelerden daha fazlasını anlatır. Beden dili sadece konuşmak değildir hatta çoğu zaman sözcükler en az etkili olan olabilir çünkü karşımızdaki kişiyle kurduğumuz bağ, ses tonumuzdan, duruşumuzdan, gözlerimizin hareketinden geçer. İşte tam bu yüzden, beden dili aslında ilişkilerimizin görünmeyen dilidir.

İnsanlarla konuşurken sadece kelimelerimiz değil, ellerimizin duruşu, yüz ifademiz, hatta oturuş şeklimiz bile anlatır bizi. Çoğu zaman refleks olarak iyi olduğumuzu söyleriz ancak beden buna tepki gösterir. Bazı zamanlarda ise kelimeler kifayetsiz kalır, sadece bir dokunuş ya da bakış bütün duyguları taşır.

Araştırmalar, tanışmanın ilk üç saniyesinde karşımızdaki kişide bir izlenim oluşturduğumuzu gösteriyor. Bir rivayet vardır bilir misiniz? Aşık olacağınız kişiyi ilk üç saniyede anlarmışsınız. Bu kısacık anda kelimelerden çok daha güçlü olan şey ise beden dilimizdir. Göz teması kurma biçimimiz, gülümsememizin samimiyeti ya da duruşumuz, karşımızdaki kişiye “seninle ilgileniyorum” ya da “mesafeliyim” mesajını verir.

Antropolog Edward Hall’a göre insanlar arasında dört tür mesafe vardır: mahrem, kişisel, sosyal ve genel. Ailemize sarıldığımızda mahrem mesafedeyizdir, iş arkadaşımızla konuşurken kişisel mesafede, bir sunum yaparken bir iş ortamındayken sosyal ya da genel mesafede oluruz. Bu mesafeleri doğru ayarlamak, ilişkilerde dengeyi korumanın görünmez kurallarındandır.

Beden dili aynı zamanda empatiyi somutlaştırır. Empati de beden dilinin görünmeyen yüzüdür çünkü karşımızdaki kişinin ne hissettiğini anlamak yalnızca söylediklerini dinlemekle değil, bedeninin bize anlattıklarını da fark etmekle mümkündür. Gözlerimizin içine bakan biriyle bağ kurmamızın sebebi de budur; o temas, beynimizdeki ayna nöronları harekete geçirir.

Birisi karşımızda esnediğinde onunla beraber esnemek ayna nöronların etkisiyle gerçekleşir ve empatiyle birleşerek bu durumu oluşturur. Örneğin, birinin konuşurken öne doğru eğilmesi, dikkatini ve merakını; kollarını açık tutması ise kabul ve yakınlık isteğini yansıtır. Aksine, kolların göğüste kavuşturulması, bedensel uzaklık yaratır ve savunma mekanizmasını devreye sokar; bu, iletişime kapalı olduğunu yansıtabilir.

Göz teması, güvenin ve ilgimizin en sade göstergesidir ama şunu da göz ardı edemeyiz: uzun süreli ve sabit bir bakış tehdit olarak algılanabilir; bu yüzden bakışların doğal bir akış içinde olması ilişkiyi rahatlatır. Omuzların gevşek durması, bedenin karşı tarafa dönük olması ve başla hafif bir onay hareketi, “Seni dinliyorum, buradayım.” mesajını verir.

Ellerin kavuşturulması, bacakların sıkıca çaprazlanması ya da tensel temasın tamamen reddedilmesi, kişinin kendini güvende hissetmediğine dair ipuçları olabilir. Bu sinyalleri fark etmek, karşımızdakini yargılamak için değil; ona doğru yerden temas kurabilmek için önemlidir.

Beden dili, ilişkilere şeffaflık katar. Gerçek bağ, sözcüklerin doğru olmasından değil; bedenimizin onları destekler şekilde hareketlerinden oluşur. Bu yüzden karşındakini anlamanın en güçlü yolu şudur: sadece duymakla kalmamak.

Kültürlerarası farklar da iletişimi ve beden dilini etkiler. Bir ülkede başını sallamak “evet” anlamına gelirken başka bir yerde “hayır” demektir. Bazı duygular evrenseldir: öfke, korku, mutluluk, üzüntü, şaşkınlık ve tiksinme… Nerede yaşarsak yaşayalım, bu altı duygu yüzümüzde aynı ifadeyi bulur.

İkili ilişkilerde beden dilini doğru okumak, anlaşmazlıkları büyük ölçüde azaltabilir. Partnerimizin, arkadaşımızın ya da bir aile üyemizin jestlerine dikkat ettiğimizde, kelimelere dökülmeyen şeyleri duyabiliriz çünkü çoğu zaman insanlar ne söylediklerinden çok, nasıl söyledikleriyle anlatırlar.

Beden dili sadece ilişkilerde değil, reklamdan siyasete, eğitimden terapiye kadar her alanda etkisini gösterir. İnsanları etkilemenin sırrı çoğu zaman kelimelerde değil, duruşta, ses tonunda, bakışta saklıdır. Hatta bazı araştırmalara göre iletişimin yalnızca %7’si kelimelere, %38’i ses tonuna ve %55’i beden diline dayanır; yani bir cümleyi nasıl söylediğimiz, o cümlenin kendisinden çok daha güçlüdür.

Bir psikolog için de bu bilgi altın değerindedir çünkü danışanla güven kurmak sadece söylenenleri dinlemekle değil; bedenin anlattıklarını da anlamakla olur. Göz teması, açık bir beden duruşu, samimi bir yüz ifadesi… Tüm bunlar, “Buradayım, seni anlıyorum.” demenin sessiz ama en etkili yoludur.

Sonuç olarak, insanlar konuşmadan önce de birbirleriyle iletişim kuruyorlardı. Kelimelerden önce vardı bakışlar, duruşlar, mimikler ve belki de bugün hâlâ, ilişkilerimizde en çok işe yarayan dil, sessiz ama en içten olan bu dil; beden dili.

Şevval Apaydın
Şevval Apaydın
Şevval Apaydın, psikoloji lisans eğitimini tamamladıktan sonra hastane, özel eğitim kurumu ve klinik gibi farklı alanlarda staj yaparak hem çocuklarla hem de yetişkinlerle çalışma fırsatı bulmuştur. Bu süreçte, bireylerin yaşam döngüsünde karşılaştıkları psikolojik zorlukları sahada gözlemleme ve deneyimleme şansı edinmiştir. Genç yetişkinlerle çalışan bir psikolog olarak özellikle ikili ilişkiler, iletişim süreçleri ve duygusal denge üzerine yoğunlaşmaktadır. Yazılarında psikolojik farkındalık kazandırmayı ve insanların kendilerini anlamalarına rehberlik etmeyi amaçlamaktadır. Psikolojiyi hem bilimsel hem de insani yönüyle ele alarak, herkes için ulaşılabilir bir dille kaleme almaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar