Yeni bir dil öğrenmeye başlamak, bir sabah erkenden kalkıp koşuya çıkmak, sağlıklı beslenmeye karar vermek ya da uzun zamandır ertelediğimiz bir projeye nihayet başlamak… Hayatımızda pek çok şeye büyük heveslerle başlarız. Ancak çoğu zaman bu heves kısa sürede yerini durağanlığa, sıkılmaya ya da tamamen bırakmaya bırakır.
“Bir şeylere çok hevesleniyorum ama devamını getiremiyorum” cümlesi, günümüzde pek çok insanın kendine dair en yaygın şikâyetlerinden biri hâline gelmiştir. Peki neden? Heves neden sürekliliğe dönüşmez?
Bu yazıda bu sorunun cevabını psikolojinin farklı kuramsal yaklaşımlarını kullanarak ele alacağız.
Motivasyonun Temel Taşları: Neden Başlıyoruz Ama Sürdürmüyoruz?
İlk olarak, motivasyonun doğasını anlamak bu konuda kritik bir noktadır. Motivasyon psikolojisinin öncülerinden Deci ve Ryan’ın (1985) geliştirdiği öz belirleme kuramına (self-determination theory) göre bireylerin içsel motivasyonlarını sürdürebilmeleri için üç temel psikolojik ihtiyacın karşılanması gerekir: yeterlilik, özerklik ve ilişkilenme.
Hevesle başladığımız bir faaliyette bu üç ihtiyaç karşılanmadığında, motivasyonumuz kısa sürede düşer. Örneğin yeni bir enstrüman öğrenmeye başladığımızda kendimizi yeterli hissetmemek ya da süreci bizim kontrolümüz dışında hissetmek motivasyonumuzu azaltabilir.
Bununla bağlantılı bir diğer kavram da hedonik adaptasyondur. Başlangıçtaki coşku, beyin tarafından ödül olarak algılanır; dopamin salgısı artar. Ancak bu durum sürdürülebilir değildir. Zamanla beyin bu uyarana alışır ve haz düzeyi düşer (Brickman & Campbell, 1971). Bu nedenle başlangıçtaki heyecan kaybolduğunda kişi artık aynı motivasyonla devam edemez.
Davranışsal psikolojinin bakış açısından da bu durumu açıklamak mümkündür. B.F. Skinner’ın pekiştirme kuramına göre bir davranışın sürdürülmesi için olumlu pekiştireçlerle desteklenmesi gerekir (Skinner, 1953). Başladığımız yeni alışkanlıklar, kısa vadede somut ödüller üretmedikçe beynimiz bu davranışı sürdürmek için yeterli nedeni bulamayabilir.
Örneğin sağlıklı beslenmenin fiziksel etkilerini birkaç hafta içinde göremediğimizde, bu alışkanlığı sürdürmek anlamsız gelebilir.
Mükemmeliyetçilik ve Erteleme Davranışı
Ayrıca, mükemmeliyetçilik ve gerçek dışı beklentiler de bu durumun önemli psikolojik bileşenleridir. Özellikle yüksek standartlara sahip bireyler, bir işe başlarken sürecin kusursuz işlemesini bekler. Ancak ilk tökezlemede başarısızlık hissiyle motivasyonlarını kaybedebilirler (Flett & Hewitt, 2002).
Sosyal medyada gördüğümüz “mükemmel başlangıçlar” ise bu beklentileri daha da yükseltebilir. Bu, erteleme davranışıyla da iç içe geçer. Procrastination, genellikle kaygı ve başarısızlık korkusuyla ilişkilidir (Steel, 2007).
Kişi, başladığı işi sürdüremez çünkü zihninde “ya başarısız olursam?” düşüncesi döner durur.
Kimlik, Öz-İmaj ve Bilinçdışı Engeller
Bir başka dikkat çekici açıklama ise kimlik ve öz-imaj ile ilgilidir. Psikodinamik yaklaşıma göre birey, benliğini korumak adına bazı girişimlerinden bilinçdışı düzeyde uzaklaşabilir.
Başladığı işi sürdürdüğünde kendine dair bazı inançları sarsılabilir. Örneğin “Ben tembel biriyim” gibi köklü bir inançla çelişecek kadar üretken olmak, bireyi rahatsız edebilir. Bu nedenle hevesle başlayan süreçler sabote edilebilir.
Sonuç: İrade Eksikliği Değil, Çok Boyutlu Psikolojik Bir Süreç
Sonuç olarak, hevesle başladığımız pek çok şeyi sürdüremememizin ardında karmaşık psikolojik süreçler yer alır.
Bu sadece “irade eksikliği” ya da “disiplinsizlik” gibi yüzeysel açıklamalarla geçiştirilemeyecek kadar çok boyutlu bir konudur. İçsel motivasyonun doğası, hedonik adaptasyon, mükemmeliyetçilik, ödül sistemleri, kimlik inançları ve öğrenilmiş davranış kalıpları gibi birçok faktör bu süreci etkiler.
Bu noktada bireyin kendine şefkatle yaklaşması ve küçük, sürdürülebilir adımlarla ilerlemesi önemlidir. Özellikle başlanan her sürecin aynı hızla devam etmeyeceğini, iniş çıkışların doğal olduğunu kabul etmek süreci daha sürdürülebilir kılar.
Ayrıca kişinin kendi içsel motivasyon kaynaklarını tanıması, dışsal ödüllere olan bağımlılığı azaltır. Unutmayalım ki sürdürülebilirlik, çoğu zaman gösterişli bir başlangıçtan değil, istikrarlı küçük adımlardan doğar.
Kaynakça
-
Brickman, P., & Campbell, D. T. (1971). Hedonic relativism and planning the good society. In M. H. Appley (Ed.), Adaptation-level theory: A symposium (pp. 287–302). Academic Press.
-
Deci, E. L., & Ryan, R. M. (1985). Intrinsic motivation and self-determination in human behavior. Plenum.
-
Flett, G. L., & Hewitt, P. L. (2002). Perfectionism and maladjustment: An overview of theoretical, definitional, and treatment issues. In G. L. Flett & P. L. Hewitt (Eds.), Perfectionism: Theory, research, and treatment (pp. 5–31). American Psychological Association.
-
Skinner, B. F. (1953). Science and human behavior. Macmillan.
-
Steel, P. (2007). The nature of procrastination: A meta-analytic and theoretical review of quintessential self-regulatory failure. Psychological Bulletin, 133(1), 65–94. https://doi.org/10.1037/0033-2909.133.1.65