Çarşamba, Kasım 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kaygı, Kontrol ve Zorlayıcı Düşünceler: Obsesif Kompulsif Bozukluğun Mekanizmaları

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), bireyin zihninde istemsizce beliren, kontrol edilemeyen düşünceler (obsesyonlar) ve bu düşüncelerin yarattığı yoğun kaygıyı azaltmak amacıyla yapılan tekrarlayıcı davranışlar veya zihinsel eylemler (kompulsiyonlar) ile karakterize edilen kronik bir anksiyete bozukluğudur.

Tarihsel olarak “nevroz” sınıflandırması içinde yer alan OKB, günümüzde anksiyete bozuklukları başlığı altında ele alınmaktadır (American Psychiatric Association, 2013). Birey, mantıksız olduğunu bildiği halde zihninden atamadığı düşünceler nedeniyle kaygı yaşar ve bu kaygıyı azaltmak için tekrar eden davranışlar geliştirir.

Epidemiyolojik çalışmalar, OKB’nin yaşam boyu görülme sıklığını yaklaşık %2–3 olarak bildirmektedir (Kessler et al., 2005). Genellikle ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde başlar ve tedavi edilmediğinde kronik bir seyir izler.

Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tanımı ve Belirtileri

Obsesyonlar

Obsesyonlar, bireyin istemi dışında zihnine gelen, uygunsuz ve rahatsız edici düşünceler, imgeler veya dürtülerdir. Kişi bu düşüncelerin kendi zihninin ürünü olduğunu bilir; ancak onları bastıramaz.

Yaygın obsesyon örnekleri:

  • Kirlenme veya mikrop bulaşma korkusu

  • Zarar verme düşünceleri

  • Dini ya da cinsel içerikli takıntılar (Salkovskis, 1985)

Kompulsiyonlar

Kompulsiyonlar, obsesyonların yarattığı kaygıyı azaltmak veya korkulan bir durumu önlemek amacıyla yapılan tekrarlayıcı davranışlar veya zihinsel eylemlerdir.

Örnek: Mikroplardan korunmak için elleri defalarca yıkamak veya ocağın kapalı olup olmadığını sürekli kontrol etmek (Rachman, 1998).

Klinik Görünüm

OKB semptomları bireyin yaşam kalitesini, işlevselliğini ve sosyal ilişkilerini ciddi biçimde etkiler. Obsesyonlar ve kompulsiyonlar günde saatler sürebilir ve kişinin günlük sorumluluklarını yerine getirmesini zorlaştırabilir.

OKB’nin Nedenleri

Biyolojik Faktörler

Nörobiyolojik çalışmalar, OKB’nin serotonin ve dopamin sistemlerindeki dengesizliklerle ilişkili olduğunu göstermektedir. Beynin orbitofrontal korteks, anterior singulat girus ve bazal ganglionlar bölgelerinde anormal aktivite gözlemlenmiştir (Saxena & Rauch, 2000).

Ayrıca birinci derece akrabalarda OKB görülme oranı genel popülasyona göre daha yüksektir (Nestadt et al., 2000).

Psikolojik Faktörler

Psikodinamik yaklaşım, OKB’nin temelinde bilinçdışı çatışmalar ve bastırılmış dürtüler olduğunu savunur (Freud, 1909). Kabul edilemeyen dürtüler bilince çıktığında kaygı yaratır ve birey bu kaygıyı kompulsiyonlarla bastırır.

Bilişsel davranışçı kurama göre ise OKB, bilişsel çarpıtmalar sonucu gelişir. Kişi, düşüncelerinin doğrudan sonuçlar doğurabileceğine inanır (“Eğer düşünürsem, olur”). Bu durum düşünce-eylem birleşimi olarak adlandırılır (Rachman, 1993).

Ayrıca mükemmeliyetçilik, aşırı sorumluluk duygusu ve belirsizliğe tahammülsüzlük, OKB’nin sürmesinde önemli psikolojik faktörlerdir.

Çevresel Faktörler

  • Travmatik yaşantılar

  • Aşırı otoriter ebeveyn tutumları

  • Dini baskı veya suçluluk duygusu

  • Yoğun stres ve kayıp deneyimleri

Bu faktörler OKB semptomlarını tetikleyebilir veya mevcut yatkınlığı güçlendirebilir.

OKB’nin Alt Tipleri

Literatürde OKB’nin alt tipleri şu şekilde sınıflandırılır (Matsunaga et al., 2010):

  • Kontaminasyon tipi: Mikrop veya kir bulaşmasından aşırı korkma, temizlik kompulsiyonları

  • Kontrol tipi: Ocağı, kapıyı, eşyaları defalarca kontrol etme

  • Simetri ve düzen tipi: Nesnelerin “doğru” konumda olmasına aşırı önem verme

  • Zarar verme tipi: Kendine veya başkalarına zarar vereceğinden korkma

  • Dini/Ahlaki tip: Günah işleme veya kutsal değerlere zarar verme korkusu

  • Cinsel obsesyonlar: Uygunsuz ya da tabu düşüncelerden kaynaklı yoğun suçluluk

Her alt tip, temel anksiyete mekanizmasının farklı temalarda ortaya çıkışını temsil eder.

Tedavi Yaklaşımları

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

BDT, OKB tedavisinde en yüksek bilimsel kanıt düzeyine sahip terapidir.
Özellikle Maruz Bırakma ve Tepki Önleme (ERP) yöntemi, bireyin obsesyonlarına kontrollü biçimde maruz bırakılması ve kompulsiyon yapmasının engellenmesi üzerine kuruludur.

Bu süreç, bireyin kaygısının zamanla azalmasını sağlar (Foa et al., 2005).

Farmakoterapi

Farmakolojik tedavide SSRI (Selektif Serotonin Geri Alım İnhibitörleri) birinci basamak ilaçlardır. Dirençli vakalarda antipsikotik ilaçlar eklenebilir.

İlaç tedavisi genellikle psikoterapiyle birlikte uygulanır (Stein et al., 2019).

Alternatif ve Destekleyici Terapiler

  • Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT): Düşüncelerle savaşmak yerine onları kabul etmeye odaklanır.

  • Mindfulness (Bilinçli farkındalık): Obsesyonların farkına varmayı, ancak onlara tepki vermemeyi öğretir.

  • Grup terapileri ve aile eğitimi: Sosyal destek ve farkındalığı artırır.

Sonuç ve Değerlendirme

Obsesif Kompulsif Bozukluk, bireyin zihinsel özgürlüğünü sınırlayan, yaşam kalitesini düşüren ancak tedaviyle kontrol altına alınabilen bir rahatsızlıktır.

Erken tanı, uygun psikoterapi ve gerektiğinde farmakolojik destek, semptomların büyük ölçüde azalmasını sağlar.

OKB, yalnızca irade gücüyle yenilebilecek bir durum değildir; profesyonel destek gerektirir.

Toplumda farkındalık yaratmak, etiketlemeyi azaltmak ve psikolojik yardım süreçlerini normalleştirmek hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli bir adımdır.

Kaynakça

  • American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.). Washington, DC.

  • Foa, E. B., Yadin, E., & Lichner, T. K. (2005). Exposure and Response (Ritual) Prevention for Obsessive–Compulsive Disorder: Therapist Guide. Oxford University Press.

  • Freud, S. (1909). Notes upon a Case of Obsessional Neurosis. The Hogarth Press.

  • Kessler, R. C., et al. (2005). Prevalence, Severity, and Comorbidity of 12-Month DSM-IV Disorders in the National Comorbidity Survey. Archives of General Psychiatry, 62(6), 617–627.

  • Matsunaga, H., et al. (2010). Symptom Structure in Obsessive–Compulsive Disorder. Comprehensive Psychiatry, 51(5), 503–510.

  • Nestadt, G., et al. (2000). Family Study of Obsessive–Compulsive Disorder. Archives of General Psychiatry, 57(4), 358–363.

  • Rachman, S. (1993). Obsessions, Responsibility and Guilt. Behaviour Research and Therapy, 31(2), 149–154.

  • Saxena, S., & Rauch, S. L. (2000). Functional Neuroimaging and the Neuroanatomy of OCD. Psychiatric Clinics of North America, 23(3), 563–586.

  • Stein, D. J., et al. (2019). Obsessive-Compulsive Disorder. Nature Reviews Disease Primers, 5(1), 52.

Eylül Yaren Palamut
Eylül Yaren Palamut
Eylül Yaren Palamut, lisans eğitimini ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Psikoloji Bölümü’nde tamamlamıştır. Eğitimi sırasında okulunda Akran Rehberliği dersi vermiştir. Bilişsel Davranışçı Terapi, Oyun Terapisi, Çocuk Değerlendirme Testleri, Resim Analizi, Masal Terapisi, Mindfulness Temelli Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi gibi alanlarda uzmanlaşmıştır. Çeşitli kurumlarda hem klinik psikoloji hem de endüstriyel psikoloji alanında deneyim kazanmıştır. Psikologların bulunduğu çeşitli derneklerde düzenli olarak psikolojiye dair çalışmalar yürütmekte ve çeşitli eğitimler alarak kendini psikoloji alanında geliştirmeye devam etmektedir. Psikolojinin hayatın her alanını etkileyen bir bilim olduğunu savunan Eylül Yaren Palamut, bu bilime yapılan ve yapılacak yatırımlar sayesinde insanların daha mutlu ve sağlıklı bir hayat sürdürebileceğine inanmaktadır. Bu nedenle psikoloji alanını insanlar için anlaşılır hale getirmeyi ve onların hayat yolculuklarına ışık tutmayı kendine amaç edinmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar