Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, yalnızca bireylerin yaşamlarını değil, toplumların yapısını da derinden etkileyen çok boyutlu bir sorundur. Bu eşitsizlik, özellikle kadınların iş gücüne katılımı, eğitim, istihdam ve yönetime katılım gibi alanlarda erkeklerle eşit fırsatlara sahip olamamasına yol açmakta; bireysel potansiyelin önüne görünmez sınırlar çizmektedir. Bu sınırların en sembolik örneklerinden biri olan cam tavan sendromu, kadınların niteliklerine rağmen kurumsal yapılarda üst pozisyonlara ulaşmalarını engelleyen, sessiz ama güçlü bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yazıda, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temel dinamiklerini ele alacak; cam tavan sendromunun nedenlerini, sonuçlarını ve bu yapısal bariyerlerle nasıl mücadele edilebileceğini inceleyeceğiz.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ:
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramını ele almadan önce, eşitlik kavramının ne anlama geldiğini açıklamak yerinde olacaktır.
Eşitlik, bireyin tüm yeteneklerini tam ve özgür bir biçimde geliştirebileceği toplumsal koşulların oluşturulmasını ve bu süreçte karşılaşabileceği tüm engellerin ortadan kaldırılmasını ifade eder (Belek, 2001). Buna karşılık, eşitsizlik ise önlenebilir nitelikte bir sorundur ve bu özelliği nedeniyle adaletsiz farklılıklara işaret etmektedir.
Kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklılıklar “cinsiyet” kavramıyla açıklanırken, “kadınlık” ve “erkeklik” rollerine ilişkin farklılıklar ise “toplumsal cinsiyet” kavramı ile ifade edilmektedir (Durgun ve Gök, 2017). Bu nedenle cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları, birbirinden farklı alanlara odaklanmaktadır. Bireylerin benimsediği toplumsal cinsiyet rolleri ise, doğdukları ve büyüdükleri toplumun kültürel yapısı ve değerleri doğrultusunda şekillenmektedir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği; kadınların politik, ekonomik, sosyal, kültürel ve medeni alanlardaki temel hak ve özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını veya bu haklardan yararlanmasını engelleyen, cinsiyete dayalı her türlü ayrım, mahrumiyet ya da kısıtlama biçiminde ortaya çıkmaktadır. Bu eşitsizlik, kadınların eğitim olanaklarına erişimini, kadınların iş gücüne katılımını ve gelir düzeyini olumsuz etkileyerek; toplumsal baskıların da etkisiyle, özellikle kadın sağlığı olmak üzere birçok alanda ciddi sorunlara yol açmaktadır (Şimşek, 2011; CEDAW, 2005). Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların daha düşük eğitim düzeyine sahip olmalarına, kadınların iş gücüne katılımının azalmasına, daha az gelir getiren işlerde çalışmalarına ve genel olarak daha kötü sağlık koşullarına sahip olmalarına neden olmaktadır.
CAM TAVAN SENDROMU:
Cam tavan sendromu, kadınların başarıları, yeterlilikleri ve nitelikleri göz ardı edilerek kariyerlerinde üst kademelere ulaşmalarını engelleyen, görünmez ancak etkili engelleri tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Bu metafor, özellikle iş gücü piyasasında ve kurumsal yapılardaki hiyerarşilerde, kadınların ve çeşitli azınlık gruplarının üst düzey pozisyonlara erişimde karşılaştıkları yapısal dezavantajlara işaret etmektedir.
Bu bilgiler doğrultusunda “cam tavan sendromu” benzetmesi, nitelikli kadınların daha üst ve uzmanlık gerektiren pozisyonlara ulaşmasını engelleyen, görünmeyen ancak etkili bariyerleri ifade eder. Bu engeller, çoğunlukla örgütlerdeki kalıp yargılar ve toplumsal önyargılar tarafından oluşturulur (Wirth, 2001; Buscatto & Marry, 2009).
Cam Tavanın Nedenleri
-
Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Kalıp Yargılar
Kadınların “bakım veren”, “itaatkâr” veya “duygusal” gibi özelliklerle tanımlanması; yönetici, lider veya karar verici rollerde yeterli görülmemelerine neden olur. Bu kalıplar, işverenlerin kadınlara yönelik terfi ve yükselme kararlarını olumsuz etkileyebilir. -
Örgütsel Yapılar ve Kurumsal Politikalar
Birçok kurumda terfi süreçleri, ağ ilişkileri, erkek egemen liderlik modelleri ve esnek olmayan çalışma koşulları kadınlar için dezavantaj yaratır. Kadınların iş-yaşam dengesini sürdürmeye çalışmaları, bu yapılarla çatışabilir. -
Kendine Güven ve İçselleştirilmiş Engeller
Toplumsal beklentiler ve sürekli maruz kalınan eşitsizlikler, kadınların kendi yeterliliklerini sorgulamasına neden olabilir. Bu durum, terfiye başvurmama, liderlik rollerinden kaçınma gibi içsel engellerin oluşmasına yol açar.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VE KURUMSAL SORUMLULUK:
Kadınlar için cam tavan sendromu, her ülkede ve her sektörde varlığını sürdürmektedir. Ancak bu engeller tamamen aşılmaz değildir. Yeterli sayıda kadın; cesaret, kararlılık ve yetenekle hareket ederek, erkek egemen bakış açısı, aile baskısı ve kurumsal güç mücadeleleri gibi zorluklarla mücadele edebilirler ve en üst pozisyonlara ulaşmayı başarabilirler (Ailes & Kraushar, 2000: 118-119).
Cam tavan sendromu, yalnızca bireyleri değil, kurumları da doğrudan etkileyen bir sorundur. Kurumlar, çalışanların motivasyonunu ve örgütsel bağlılığını olumsuz yönde etkileyen bu engellerle etkin biçimde mücadele etmelidir. Bu mücadelenin başarılı olabilmesi için insan kaynakları süreçleri etkili şekilde yürütülmeli ve yönetici pozisyonlarına liyakat esasına göre en uygun adaylar yerleştirilmelidir. Kadınların iş gücüne katılımının yönetime daha fazla katılımı, kurumlara sadece toplumsal eşitlik açısından değil, aynı zamanda yaratıcı fikirler, çeşitli beceriler ve yüksek enerji ile rekabet avantajı da sağlayacaktır (Çiçekli, 2019:145).