Son yıllarda ergenlerde şiddet hem dünyada hem de Türkiye’de yalnızca davranışsal bir sorun değil, çok boyutlu köklere sahip ciddi bir toplumsal mesele haline gelmiş durumda. Her gün gazete ve televizyonlarda kavga eden gençler, okulda zorbalık yapan öğrenciler ya da sokak çatışmalarına karışan gruplar görüyoruz. Peki, bu şiddetin arkasında neler yatıyor? Bu olgunun analizi, şiddetin medyadan, çevresel koşullara, aile içi şiddetten, ebeveynlik tarzlarına, akran baskısından, alkol ve madde kullanımına kadar birçok karmaşık ve iç içe geçmiş faktörün sonucu olduğunu göstermektedir. Ancak bu bağlamda sıklıkla gözden kaçan, fakat son derece önemli olan başka bir boyut söz konusu. O da: ergenlerde şiddet davranışlarının ortaya çıkmasında ruhsal hastalıkların rolüdür. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) verilerine göre, ABD’de 15–19 yaş arası gençlerde cinayet, önde gelen üçüncü ölüm nedenidir. Bu istatistik, şiddetin nedenlerini daha iyi anlamanın ve önleyici stratejiler geliştirmenin önemini açıkça göstermektedir. Öncelikle kısaca şiddetin görünen nedenlerine bir değinelim:
Ergenlerde Şiddet Eğilimini Etkileyen Faktörler
1. Medya Şiddeti
Araştırmalar, şiddet içerikli filmlerin, televizyon programlarının, şiddet içerikli bazı şarkıların, özellikle video oyunlarının, ergenlerde saldırgan düşünce ve davranışları artırabileceğini göstermiştir. Medya şiddeti yalnızca saldırganlığı artırmakla kalmaz, aynı zamanda empatiyi ve prososyal davranışları da azaltabilir.
2. Çevresel ve Mahalle Koşulları
Bir ergenin ya da gencin yaşadığı yer davranışlarıyla ilgili çok şey söyler. Suç oranlarının yüksek, ekonomik yoksunluğun yaygın ve sosyal yapının zayıf olduğu mahallelerde yaşayan ergenlerin şiddete yönelme olasılığı daha yüksektir. Bu tür ortamlarda ergenler, şiddeti bir “hayatta kalma” veya “saygınlık kazanma” aracı olarak görebilirler.
3. Aile İçi Şiddet ve Ebeveynlik Tarzları
Aile içi şiddete tanık olan ya da çocuk istismarı mağduru olan ergenler, şiddeti bir yaşam biçimi olarak öğrendikleri için şiddet davranışlarına daha yatkındır. Ayrıca, aşırı katı ebeveynlik ya da ihmalkâr ebeveynlik tarzları, ergenlerde saldırgan eğilimleri güçlendirir. Aile içi huzur ve güven yoksa gençler dış dünyada kontrolü sağlamak için saldırganlığa yönelebiliyorlar.
4. Akran Baskısı
Ergenlik çağında “arkadaş grubuna kabul edilmek” çoğu zaman en büyük önceliktir. Akran grupları, ergenlerin davranışları üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Birçok genç, arkadaş grubuna kabul edilmek için riskli veya şiddet içerikli davranışlarda bulunur. Bazı gençler bu uğurda, istemedikleri halde kavgalara karışabilir ya da saldırgan davranışlar sergileyebilir. Akran baskısı, şiddetin en güçlü tetikleyicilerinden biridir.
5. Alkol ve Madde Kullanımı
Madde ve alkol kullanımı ile şiddet arasındaki ilişki pek çok araştırmada ortaya konmuştur. Bu maddeler, dürtüselliği artırarak ve korkuyu azaltarak şiddet davranışlarının meydana gelme ihtimalini yükseltir. Sonuç olarak gençler daha kolay kavgaya karışır ve riskli davranışlarda bulunur.
6. Şiddetin Gizli Nedeni Olarak Ruhsal Hastalıklar
Yaşanan ağır bir kayıp, kaza, arkadaş kaybı, doğal afetler ya da şiddet olayları gibi travmatik deneyimler, ergenlerde Travma Sonrası Stres Bozukluğu’na (TSSB) yol açabilir. TSSB’nin belirtilerinden biri de öfke patlamalarıdır ve bu durum, tedavi edilmezse şiddet davranışlarına dönüşebilir. Ayrıca, Bipolar bozukluk, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), Karşıt Olma Karşıt Gelme Bozukluğu (ODD) ve Davranış Bozukluğu gibi bazı ruhsal hastalıklar sıklıkla saldırgan davranışlarla ilişkilidir. Bu hastalıkların tedavi edilmemesi, şiddet eğilimlerinin kronikleşmesine yol açabilir. Bu nedenle, şiddet davranışları gösteren ergenlerin ruhsal açıdan değerlendirilmesi kritik öneme sahiptir. Örneğin, iki uçlu duygu durum bozukluğu (bipolar bozukluk) ergenlik döneminde yoğun enerji patlamaları, uykusuzluk, dürtüsellik ve öngörülemez davranışlara yol açabilir. Bu koşullar, gencin saldırgan tutumlara yönelmesine zemin hazırlayabilir. Çoğu zaman bu gençler, yaşadıkları psikolojik baskılarla başa çıkabilmek için alkol ya da uyuşturucu madde kullanımına yönelir. Bu durum bir kısır döngü yaratır: Bir yandan ruhsal hastalıklar şiddet riskini artırırken, öte yandan madde kullanımı hem belirtileri ağırlaştırır hem de şiddetin gerçek nedeninin doğru biçimde anlaşılmasını engeller. Böylece çevre, yalnızca uyuşturucuyu suçlar; oysa ki temel ruhsal bozukluk hâlâ tedavi edilmemiştir.
Ruhsal Değerlendirmenin Gerekliliği
Bilimsel araştırmalar, şiddet eğilimli ergenlerin ve gençlerin önemli bir kısmında davranış bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu, ağır depresyon veya bipolar bozukluk gibi ruhsal hastalıklar bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle, şiddet davranışı sergileyen her gencin kapsamlı bir psikolojik değerlendirmeden geçirilmesi hayati önem taşır. Böyle bir değerlendirme, yalnızca hastalığın tanısını koymakla kalmaz, aynı zamanda hedefe yönelik bir tedavi planı geliştirme imkânı da sağlar. Aksi halde yalnızca davranışsal sonuçlara odaklanan yüzeysel çözümler (örneğin ceza veya geçici kısıtlamalar), kısa süreli etkiler yaratsa da şiddet davranışlarının daha güçlü şekilde geri dönmesine yol açabilir.
Gençlerde Şiddetin Tedavisinde Bütüncül Yaklaşım
Gençlerde şiddetin tedavisi, yalnızca dışa yansıyan semptomların kontrol altına alınmasıyla sınırlı olmamalıdır. Etkili bir tedavi, bütün bireyin göz önünde bulundurulmasını gerektirir. Bu yaklaşım şu unsurları içerir:
-
Tıbbi ve psikiyatrik tedavi: Bipolar bozukluk veya ağır depresyon gibi durumlarda, psikiyatrist gözetiminde ilaç tedavisi gencin duygusal dengesi için kritik önemdedir.
-
Psikoterapi ve bireysel danışmanlık: Bilişsel–davranışçı terapi (BDT) ve öfke kontrolü eğitimi, gencin duygularını daha sağlıklı biçimde yönetmesine yardımcı olur.
-
Aile danışmanlığı: Şiddet eğilimli gençlerin çoğu, yüksek çatışma veya aile içi şiddet barındıran ortamlarda yetişmiştir. İletişim kalıplarını düzeltmek ve ebeveyn desteğini artırmak tedavinin önemli bir parçasıdır.
-
Sosyal ve eğitimsel müdahaleler: Güvenli okul ortamları, spor ve kültürel faaliyetler ile yaşam becerileri eğitimi, gencin enerjisini ve duygularını sağlıklı kanallara yönlendirmesine katkı sağlar. Ayrıca şiddet içerikli medya ürünlerine erişimi sınırlamaya yönelik politikalar uygulanması da bu anlamda atılacak önemli adımlardan biridir.
Ruhsal Hastalıkların Göz Ardı Edilmesinin Sonuçları
Ergenlerde şiddet eğilimi olan gençlerde ruhsal hastalıkların görmezden gelinmesi, ciddi sonuçlar doğurur. Bu gençler okul terkine, bağımlılığa, suçluluğa ve hatta ceza adalet sistemine dâhil olmaya daha yatkındır. Toplum ise artan şiddet olaylarının yol açtığı sosyal ve ekonomik maliyetlerle karşı karşıya kalır. Dolayısıyla, şiddetin ruh sağlığı boyutuna odaklanmak yalnızca birey için değil, tüm toplum için faydalıdır.