Çarşamba, Ağustos 6, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

TOKSİK POZİTİFLİK: GOOD VIBES ONLY

Modern dünyanın yaşamımıza dahil ettiği mutluluk takıntısı, artık bireylerin gerçek duygularının ifade edilmesinin önünde güçlü bir engel teşkil ediyor ya da son zamanlarda iyi hissetmek; ‘’Şükret, gülümse, evrene iyi mesaj gönder’’ gibi bir kalıba sığdırılmaya çalışılıyor. Öfke, kırgınlık, kızgınlık gibi toplum tarafından çok tolere edilmeyen bu duyguların bastırılması bizi bu ısrarlı mutluluğun içine çekip daha kırılgan hale getiriyor olabilir mi?

“İyi hissetmek zorundasın.” Bu cümle kişinin içinde bulunduğu duygusal durumu hiçe sayarak zamanla içimize işleyen bir baskıdan ibaret. Peki ya canın sıkkınsa? Ya üzgünsen ya bir şeyler canını gerçekten yakıyorsa? Öfke, kırgınlık, kaygı gibi duygular sanki yanlışmış gibi hemen susturuluyor. Oysa bu duygular da hayatın bir parçası, hatta zaman zaman bize yön gösteren işaretler. Ama biz ne yapıyoruz? Onları bastırıyor, üzerlerine kalın bir “iyi hissetmeliyim” örtüsü seriyoruz. Böylece dışarıdan “iyi” görünsek de içimizde giderek büyüyen bir yabancılaşma başlıyor. Sürekli güçlü durma çabası, bizi aslında daha kırılgan yapıyor. Gerçekten iyi hissetmek için, önce her duyguyu hissetmeye alan açmamız gerekmiyor mu?

TOKSİK POZİTİFLİK NEDİR?

En genel tanımı ile her koşulda olumlu düşünmeye, iyi hissetmeye ve negatif duyguları dışlamaya yönelik aşırı ve gerçeklikten kopuk bir tutumdur. Bu yaklaşım genelde bireylerin yaşadığı üzüntü, öfke, hayal kırıklığı, korku ve kaygı gibi duyguları zayıflık olarak görme eğilimindedir. Aslında ‘olumlu’ gibi görünse de kişi üzerinde baskı kurar ve gerçek duygusal deneyimlerin bastırılmasına yol açar. Günlük yaşamımızda, ‘’Olumlu düşün’’, ‘’Daha kötüsü olabilirdi’’, ‘’Buna şükür’’ gibi farkında olmadan dilimize yansıyan bu cümleler duygusal tecrübelerimizin yalnızca tek bir yanına odaklanıp, psikolojik iyilik halini güçlendirmekten ziyade, bireyde yalnızlık, suçluluk ya da yetersizlik hislerinin açığa çıkmasında büyük rol oynar.

SOSYAL MEDYANIN ETKİSİ

Son dönemde özellikle sosyal medyada sadece iyi anlar, başarılar ve mutlu yüzler paylaşılır hale geldiği için; üzülmek, ağlamak, hayal kırıklığı yaşamak ‘ayıplanan’ insani deneyimlere dönüşmüş durumda ne yazık ki… Sosyal medya tarafından cömertçe beslenen bir kavram olan toksi̇k positi̇fli̇k, bireyin ‘sürekli mutlu’, ‘minnettar’ ya da sürekli güçlü olması gerektiğini dayattığı için, kişinin zamanla içsel yaşantısı ile dışarıya gösterdiği imaj arasında uçurum oluşmasına neden olur. ‘Kendimi kötü hissediyorum ama hissetmemeliyim’ düşüncesi bireyin gerçek benliğe temasını kaybetmesine yani kendine yabancılaşmaya yol açacaktır ki bu durum zamanla boşluk duygusu ve aidiyet kaybı gibi sonuçlar doğurabilir. Fakat buna karşılık gerçek pozitiflik, acıyı reddetmeden içinde kalabilmek ya da onu dönüştürmeyi ve yaşantıdan anlam çıkarmayı içerir. (Abby, Salopek & Eastin, 2024)

NEDEN ZARARLI?

İnsan zihni hem olumsuz hem de olumlu deneyimleri işleyerek gerçekliği algılar. Üzerinde çok düşünülmeyen olumsuz duygular, kişinin yaşadığı durumla ilgili bilgi verir çünkü bu duyguların hepsinin birer işlevi vardır. Fakat toksi̇k positi̇fli̇k, kişiyi olumlu duygulara zorladığında, gerçekliğin tamamına değil sadece seçilmiş bir kısmına temas etmemize neden olur. Örneğin işini kaybetmiş birine ‘Her şeyin hayırlısı, üzülme’ demek; kişinin yaşadığı belirsizlik, hayal kırıklığı, korku gibi gerçek duygularla yüzleşmesine engel olup, gerçeklikle bağ kurmasını ve yaşadığı krizi anlamlı şekilde değerlendirmesini zorlaştırır.

Diğer yandan bu kavram çoğu zaman bilinçdışı bir inkâr savunma mekanizması olarak işler. Bireyin kendi acısını, öfkesini hissetmesine izin vermez çünkü çoğu zaman bu zayıflık olarak görülür. Ancak bastırdığımız ya da inkâr ettiğimiz bu durum uzun vadede anksiyete, psikosomatik belirtiler, öfke patlamaları şeklinde gün yüzüne çıkacaktır. (Feltner, 2023).

PSİKOLOJİK DAYANIKLILIKTAN FARKI NEDİR?

Toksi̇k positi̇fli̇k, bireyin olumsuz duyguları inkâr etmesini veya yok saymasını teşvik ederken, psikolojik dayanıklılık tam olarak bu duyguların varlığını kabul ederek onlarla baş etme yolları geliştirmeyi amaçlar. Toksi̇k positi̇fli̇k, her durumda “iyi hissetmek” gerektiği yanılgısını yaratabilir ve kişiyi gerçeklikle bağ kurmaktan uzaklaştırabilir. Buna karşın psikolojik dayanıklılık, zorluklar karşısında duygusal farkındalık geliştirerek esneklik kazanmayı içerir. Dayanıklı bireyler, yaşadıkları olumsuzlukları reddetmek yerine bu deneyimleri anlamlandırmaya çalışır, bu sayede hem duygusal hem de bilişsel düzeyde daha sağlıklı tepkiler verebilirler. Bu yönüyle psikolojik dayanıklılık, duygusal baskılanma değil, aksine duygularla sağlıklı bir ilişki kurma becerisini ifade eder. Toksi̇k positi̇fli̇k ise yüzeysel bir iyimserlik sunarak bu süreci sekteye uğratabilir.

SONUÇ

Her bireyin biricik olduğu ve farklı yaşamsal deneyimlerden geçtiğini unutup, herkesi aynı “iyi hissetme” kalıbına sıkıştırmak; duyguların doğal çeşitliliğini görmezden gelmek anlamına gelir. Toksi̇k positi̇fli̇k, bireyin zorluklarla baş etme kapasitesini artırmak yerine, gerçek duyguları reddederek onları yalnızlaştırır ve zamanla kendine yabancılaştırır. Oysa psikolojik iyilik hali; yalnızca gülümsemekle değil, acıyı da kabul edip onunla sağlıklı bir ilişki kurabilmekle mümkündür. Duygularımızı bastırmak değil, onlarla temas etmek ve anlamlandırmak bizi güçlendirir. Bu nedenle, iyi hissetme baskısından sıyrılıp her duyguyu insani ve geçerli kabul eden bir bakış açısı hem bireysel hem toplumsal iyileşmenin temelidir.

KAYNAKÇA

Feltner, M. E. (2023). Toxic positivity and perceptions of mental health.
Abby H Salopek, Matthew S Eastin, (2024) Toxic positivity intentions: an image management approach to upward social comparison and false self-presentation, Journal of Computer-Mediated Communication, Volume 29, Issue 3, May 2024, zmae003, https://doi.org/10.1093/jcmc/zmae003

Arzu Çağlar
Arzu Çağlar
Arzu Çağlar, Nuh Naci Yazgan Üniversitesi’nde %50 burslu, Psikoloji 3. sınıf öğrencisidir. Akademik ilgi alanları bilişsel ve klinik psikoloji üzerine yoğunlaşmıştır. Özellikle zihinsel süreçlerin günlük yaşantımızı nasıl şekillendirdiği ve içsel süreçlerin davranış üzerindeki etkisi üzerine araştırmalar yapmaktadır. Yazılarında bilimsel literatürü referans alarak psikolojinin gündelik yaşamdaki yansımalarını, davranış üzerindeki karşılıklarını incelemeyi ve psikolojik bilgiyi sade ve anlaşılır bir dille toplumla buluşturmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar