Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Tokken Gelen Yemek Yeme İsteği; Duygusal Yeme

Beslenmek, insanın en temel fizyolojik ihtiyaçlarından biridir. Peki ya bu temel ihtiyaç fizyolojik bir ihtiyaç olmaktan çıkıyorsa? Duygusal yeme kavramı tam da bu noktada değerlendirebileceğimiz bir yerdedir. Duygusal yeme, tolere etmekte zorlanılan bir duygu hissedildiğinde aniden ve fazlaca yeme eğilimi olarak tanımlanır. Fizyolojik olarak hissettiğimiz açlıkta midemizi doyururuz ama duygusal olarak hissettiğimiz bir açlıkta duygumuzla baş etmek için yemeği bir araç olarak kullanırız ve fizyolojik olarak tokken yemek yemiş oluruz.

Anlık bir rahatlama hissettirse bile uzun vadede duygusal yeme kısır bir döngüye dönüşebilir ve daha fazla yemeyle sonuçlanabilir. Duygusal yeme döngüsü nasıl oluşur, neden oluşur ve bu duruma dair neler yapılabilir gelin birlikte biraz daha detaylı bakalım.

Duygusal Yeme Nedenleri ve Temelleri

Duygularımızın beslenme döngümüze etkisi komplike bir konudur çünkü, bireysel farklılıklar da etmen olarak etkileyebilmektedir. Genelleme yaparak ifade edecek olursak, birey zorlu duygularla baş etmekte zorlandığında veya beslenme rutininde kısıtlayıcı bir yemek yeme düzeni sürdürdüğünde duygusal yeme ortaya çıkabilir.

Duygusal yemeyi tetikleyen duygular öfke, stres, can sıkıntısı, kaygı, üzüntü ve hayal kırıklığı gibi duygular olabilirken; ilişki sorunları, işyeri sıkıntıları ve akademik başarısızlık gibi durumlar da tetikleyici olabilir.

Duygusal yemede yemekle kurulan ilişkiyi sembolik olarak değerlendirecek olursak, yemek; boşluğu doldurmak, başkaldırı, bastırmak, baş etmek gibi kavramları ifade edebilir. Bir bebek olarak Dünya’ya geldiğimizde ilk beslenme kaynağı annenin emzirmesidir ve anneyle bebek ilişkisi çoğunlukla emzirme döngüsü üzerinden kurulur. Bebek emzirilme esnasında sevgi duygusunu da hisseder ve fizyolojik doyum yanında duygusal bir doyum da hisseder.

Yetişkinlikte birey stresli anlarda yemeğe yöneliyorsa bu anne figürüne geri dönüşü sembolize eder ve bu dönüş sevgi açlığına işaret etmektedir. Çocukluktan bu yana yemekle kurmuş olduğumuz ilişki duygusal yeme döngüsünde önemli bir rol oynar.

Araştırmalar gösteriyor ki, çocukluk döneminde yemekle ödüllendirilen çocuklar yetişkinlik dönemlerinde duygularını yemekle regüle etme yolunda ilerlemeye yatkın olabiliyorlar. Duygusal yeme döngüsüne nörobiyolojik bir perspektiften bakacak olursak, yeme eylemi dopamin salınımı sağlayarak geçici bir rahatlama hissettirir. Yeme eylemi esnasında dopamin ve serotonin nörotransmitterleri geçici bir artış gösterir. Bu nörobiyolojik bir ödül mekanizmasıdır. Birey yemek yediğinde “yedim ve iyi hissettim” olarak düşünür ve davranış pekişir.

Duygusal Yemeyi Nasıl Fark Edebiliriz?

Acıkınca nasıl acıktığımızı takip etmek duygusal açlık ve fizyolojik açlık arasındaki ayrımı yapabilmemizi destekler. Fiziksel açlık yavaş yavaş artarken, duygusal açlık çok ani bir açlık olarak hissedilebilir. Duygusal yeme yaparken çok daha hızlı ve otomatik yeriz. Fiziksel açlıkta duygusal açlığa kıyasla daha yavaş ve fark ederek yeriz.

Yemeği yedikten sonra kendimizi nasıl hissettiğimizi yoklamak, duygusal yeme davranışında olup olmadığımızı anlamamızı destekler. Fiziksel açlık hissederek yeme gerçekleştirdiysek yemek sonunda daha enerjik, doymuş ve tatmin hissedebiliriz. Duygusal yeme gerçekleştirdiysek yeme sonrası pişmanlık, suçluluk veya kendine kızma hali fark edilebilir.

Duygusal yemeyi tespit edebilmek için kendimize şu soruları yöneltebiliriz:
• Açlık hissim aniden mi geldi?
• Sadece belli yiyeceklerimi istiyorum?
• Yemeği yerken zorlandığım bir duyguyu ve onu bastırdığımı hissediyor muyum?
• Şu an fiziksel olarak acıktım mı?
• Ne zaman yemek yeme ihtiyacı duyuyorum?

Ne Yapabiliriz?

Duygusal yeme döngüsü ile baş edebilmek için duyguların tanınması, duygu regülasyonuna dair yöntemlerin öğrenilmesi ve geliştirilmesi önemlidir. Farkındalık artırıcı çalışmalarda bulunulabilir ve stres yönetimi teknikleri üzerine çalışılabilir.

Ayrıca, duygusal yeme konusunu ele alan kitaplar aracılığı ile de farkındalığımızı destekleyebiliriz. Duygularımızı tanıdıkça duyguların tetikleyicilerini de tanımaya başlarız. Bu alanda kendimizle çalışırken kendimizi yazılı olarak takip ediyor olmamız yöntemleri uygulamayı kolaylaştırabilir. Bu yöntemleri uygularken ve duygularla çalışırken kendimizin derinlerine yolculuk yapabiliriz ve terapi desteği almak bu yolculuğu destekleyen bir kaynak olacaktır.

Sonuç

Duygusal yeme sembolik bir döngüdür ve dikkatli bir şekilde mercek altına alındığında pek çok şey söylüyor olabilir. Eğer duygusal yeme döngüsü içerisinde olduğunuzu düşünüyorsanız duygusal yemenin sembolik diline odaklanın.

Bu döngü hayatınıza ve size dair ne söylemeye çalışıyor olabilir? Eminim kendinizden bir parça bu döngü ile size kendisini göstermeye, duyurmaya ve daha görünür kılmaya çalışıyor. Kendimize özşefkatli bir yerden yaklaşırsak bu döngüyü anlamlandırmak ve döngüyü kırmak kolaylaşacaktır.

Burcu Göktaş
Burcu Göktaş
Klinik Psikolog Burcu Göktaş, beden ve zihin arasında yadsınamaz bir bağ olduğunu düşünür ve bu bağı çalışmalarında daima gözetir. Psikoloji lisans eğitimini tamamladıktan sonra Klinik Psikoloji yüksek lisansını tamamlarken, Reconnect Bütünleyici Travma Terapi’de uzmanlaşmıştır. Terapide birey merkezli çalışmaya başladıkça, Aktarım Odaklı Terapi, Duygu Odaklı Terapi, Şema Terapi gibi farklı terapi ekolleriyle kendisini geliştirmeye devam etmektedir. Klinik pratiğinde travma, psikosomatik semptomlar, anksiyete, kaygı, mindfulness, yeme bozuklukları ve özşefkat uzmanlaştığı alanlar arasındadır. Yazar, kişilerin kendi kaynaklarını keşfetmelerini, oluşturabilmelerini ve kullanabilmelerini destekleyebilmeyi önceliklendiren içerikler üretmeyi sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar