Erken çocukluk dönemlerinde çocukların dünya ile iletişim kurma biçimleri, yetişkinliklerinin gölgelerini oluşturur. Bu etkileşimlerin izleri, farkında olmadıkları davranışlarda ve tercihlerde vardır; ancak yüzlerine bir farkındalık ışığı vurursa, bu izler görünür hale gelir. İşte bu nedenle, çocukluk dönemindeki iletişim ve etkileşimlerin kişiye yansıması, yaşamın birçok alanında izlenebilir.
Şüphesiz ki bir çocuğun en çok etkileşimde olduğu kişi, ana bakım vereni olduğundan, bu ilişkilerin yetişkinlik hayatındaki davranışlarda izleri olacaktır. Genellikle bu açıdan ele alınmasa da, yaşamı sürdürmek adına en sık tekrar edilen davranışlardan biri olan beslenme alışkanlıklarında bu izler ne kadar görünür?
Bağlanma Biçimi ve Yeme Davranışları Arasındaki İlişki
Yapılan çalışmalar, çocuğun bağlanma biçimi ile yeme davranışı hatta kilosu arasında dahi bir korelasyon olduğunu göstermektedir. Bağlanma biçimleri, son yıllarda kamuoyunda da fazlasıyla popüler hale gelmiştir. Küçük bir özet vermek gerekirse, çocukların ana bakım verenleri ile kurdukları ilişkiler; bağımlı, kaçıngan ve güvenli olarak sınıflandırılır. Son çalışmalar, bu bağlanma biçimlerinin çocuğun kilosunu dahi tahmin edebilecek değişkenler olduğunu ortaya koymaktadır.
2012 yılında, 8–11 yaş arasındaki 601 çocukla yapılan bir çalışmada, ergenlik öncesinde anne ve babayla kurulan bağlanma biçimlerinin, çocukların yeme davranışları ve kilo alımı üzerindeki etkileri incelenmiştir. Bir yıl arayla yapılan iki ölçüm sonucunda, anneye duyulan güvensiz bağlanma biçimlerinin, çocuklarda yeme bozukluğu eğilimleriyle anlamlı şekilde ilişkili olduğu bulunmuştur. Annesi ile güvenli bağlanma kurmayan çocuklarda diyet kısıtlaması, yeme, kilo ve beden şekliyle ilgili endişeler daha yüksek düzeyde gözlemlenmiştir (Goossens et al., 2012).
Anne ve Baba ile Bağlanma Arasındaki Farklılıklar
Babayla kurulan güvensiz bağlanma, çocuklarda yeme konusundaki endişeler ve tıkınırcasına yeme davranışları ile ilişkili bulunmuştur. Boylamsal veriler değerlendirildiğinde, anneyle güvensiz bağlanma, çocukların hem yeme bozukluğu tutumlarını hem de kilo artışını anlamlı biçimde yordadığı görülmüştür. İlginç bir şekilde, cinsiyetin anlamlı bir yordayıcı olmadığı, yani bu etkilerin hem kız hem de erkek çocuklarda benzer şekilde gözlendiği tespit edilmiştir.
Bu çalışmanın önemli bulgularından biri, anne–çocuk ilişkisinin, baba–çocuk ilişkisine kıyasla yeme bozukluğu riskini daha güçlü biçimde öngörmesidir. Özellikle birincil bakım veren konumundaki annenin, çocuğun beslenme davranışları üzerindeki etkisinin daha belirgin olduğu anlaşılmıştır.
Annenin Yeme Stili ve Çocuğun Yeme Davranışı
2019 yılında yapılan başka bir çalışma, annelerin yeme stilleri ile çocukların yeme davranışları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Bulgulara göre, annelerin duygusal yeme stiline sahip olması, çocukların da benzer şekilde duygusal yeme eğilimleri geliştirmesine yol açmıştır. Kısıtlayıcı yeme stili ise yalnızca kız çocuklarında benzer bir etkinin görülmesine neden olmuş, erkek çocuklarda bu etki gözlemlenmemiştir.
Annelerin dışsal yeme stiline sahip olması (açlık hissetmeden çevresel uyaranlara tepki olarak yemek yeme), erkek çocuklarda benzer dışsal yeme davranışlarının gelişmesini öngörürken, kız çocuklarında bu ilişki gözlenmemiştir (Zarychta et al., 2019). Bu durum, toplumsal cinsiyet rollerinin ve medya baskısının kız çocuklarının beden algısı üzerindeki etkisini artırabileceğini düşündürmektedir.
Yemek Dışı İletişimin Önemi
Aile ile çocuğun, özellikle de anne ile çocuğun yemek üzerinden kurduğu ilişki yalnızca bağlanma biçimleri veya yeme stillerinden kaynaklanmaz; birlikte kurdukları sözlü iletişim de bu ilişkide önemli bir rol oynar.
2017 yılında Roach ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, yemek saatleri dışındaki aile içi konuşmalar gözlemlenmiş ve yiyeceklerden bahsedilme biçiminin çocukların yeme tutumlarını etkilediği bulunmuştur. Annenin yemekle ilgili olumlu ifadeler kullanması çocuğun yiyeceklerden keyif alma düzeyini artırırken, kısıtlayıcı ve kontrol edici ifadeler, çocuğun duygusal yeme davranışlarını tetiklemiştir (Roach et al., 2017).
Sonuç
Tüm bu bulgular, çocuğun beslenme davranışlarının yalnızca bağlanma biçimlerinden veya ailede gözlemlenen yeme stillerinden değil, aynı zamanda anneyle kurulan sözlü iletişim biçiminden de etkilendiğini göstermektedir. Annenin sesiyle şekillenen bu etkileşimler, çoğu zaman fark edilmeden yerleşir ve yalnızca çocuklukta değil, yetişkinlikte de kendini göstermeye devam eder.
Kaynaklar
Goossens, L., Braet, C., Van Durme, K., Decaluwé, V., & Bosmans, G. (2012). The parent–child relationship as predictor of eating pathology and weight gain in preadolescents. Journal of Clinical Child & Adolescent Psychology, 41(4), 445–457. https://doi.org/10.1080/15374416.2012.660690
Roach, E., Viechnicki, G. B., Retzloff, L. B., Davis-Kean, P., Lumeng, J. C., & Miller, A. L. (2017). Family food talk, child eating behavior, and maternal feeding practices. Appetite, 117, 40–50. https://doi.org/10.1016/j.appet.2017.06.001
Zarychta, K., Kulis, E., Gan, Y., Chan, C. K. Y., Horodyska, K., & Luszczynska, A. (2019). Why are you eating, mom? Maternal emotional, restrained, and external eating explaining children’s eating styles. Appetite, 141, 104335. https://doi.org/10.1016/j.appet.2019.104335