“En çok kimi sevmeliyiz? Hemen cevap verebiliriz. Bu yakınlarından biri olmayabilir ancak ‘iyi’, ‘tutarlı’ ve ‘adil olanı’ sevmeliyiz.”
Şöyle bir şey düşünelim: En çok kimi sevmeliyiz? Annemizi, babamızı ya da kardeşlerimizi mi? Peki ya onlar kötüyse ve bizler bunu fark edemiyorsak ya da bize bu kötü olma durumlarını göstermiyorlarsa yine de sevmeli miyiz? Bu yönde sevmek körü körüne sevmek midir? Hatta batıl inanç sevme biçimi midir? Pekâlâ, sonuçta bizim gözümüzde kötü görünmüyorlardır belki ama yine de gerçekte kötü olmuyorlar mı? Ya annemiz, babamız veya kardeşlerimiz başkalarına gerçekten kötülüğü işleyebiliyorsa, işleyebilmişse ne olursa olsun yine de bunlar sırf ailemiz, en yakınlarımızdır diye seviyorsak! Şimdi asıl soruya geçelim, batıl inanç dediğimiz şeylere bazen gizil (örtük) olan bazı sevme biçimi durumlarını da dahil edemez miyiz? Ne olursa olsun ailemize olan bu sevme biçimimiz bazen her ne kadar gizil (örtük) kalsa da yine de sonsuza dek sevdiğimizi göstermiyor muyuz? Şöyle biraz düşünelim, ya ailemizden biri başka bir insanı öldürmek için planlar kuruyorsa ya da daha önceden planlar kurup gerçekten öldürmüşse ve biz de bunları biliyoruz fakat yine de inanmak istemiyorsak. Üstelik ailemizden biri katil olmayı gözüne kestirmiştir ve de çoktan katil olmuştur. İşte bundan da öte haksız yere birinin canını almak için çaba gösteriyordur veya göstermiştir. İşte soruyorum size: Bu en yakınınız olan annenizi, babanızı veya kardeşinizi yine de sevmeye, korumaya devam eder misiniz? Hatta suç işleyemeyeceğine, suç işlemediğine dair kanaat getirebilir misiniz? Peki bunu soruyor musunuz kendinize? Yine de sevebilecek miyim? Eğer halen seveceksiniz veya seviyorsanız bu da bir tür batıl inanç yani batıl bir sevme biçimi olmuyor mu?
Ailenizden Biri Gerçekte Bir Çeşit Suçlu mudur?
Ailenizden bir başkası birinin, başkasının dükkânından bir eşya çalmıştır. Bunun hırsızlıkla suçlandığını düşünün. Bunun anneniz, babanız veya kardeşiniz olduğunu düşünün ve yine de bu yakınınızı korumaya ya da sevmeye devam edecek misiniz? Başka bir şey, ailenizin herhangi bir üyesi birinin malını, mülkünü gasp ettiğini düşünün. Şimdi bu durumda kimi haklı görürsünüz? Yine de bu doğuştan gelen sevme biçiminizden ödün verecek misiniz? Şayet ödün vermiyorsanız bu tür ‘sevme biçimi’ de bir tür batıl inanç olmuyor mu? Körü körüne sırf en yakınlarınızdır diye bir katili, bir hırsızı veya bir gaspçıyı sevmiş olmuyor musunuz? Hâlâ bunu inkâr etmeye kalkıyorsanız yani ne olursa olsun sevdiğinizi düşünüyorsanız bu tür sevme biçiminin de bizatihi batıl inanç olduğunu izah edemez miyiz? Gerçekte ‘batıl’ kelimesi, doğru ve haklı olmayan, gerçekliği bulunmayan, gerçeğe uymayan bir anlam taşıdığını izah edersek bu tür sevme biçiminin de ‘batıl’ olduğunu kanıtlayamaz mıyız? Sevmek kabul edilebilir, değerlendirilebilir ve mantığa uygun olunabilir bir ölçüsünün olduğunu söyleyebiliriz. Ve hatta insanın özüne aykırı olmaması halinde tutarlı gelebileceğine bakmamız gerekmiyor mu? Bunun genel göreceliliğinden bahsedebiliriz. Ancak en çok da mantıklı olan yani sebep ve kaynak doğuracak türüne odaklanmamız gerekiyor.
Rasyonel Olandan Uzak ‘İrrasyonel Sevme Biçimi’
Sebep sonuçtan daha önemli lakin sonuçtan tek başına bir anlam çıkamayacağını düşündüğümüz her hesap gibi sevmek de bu tür bir formülü olmalıdır. Rasyonel olamayan yani irrasyonel olan ve nesilden nesile aktarılmış olan bu batıl inançın bu tür bir anlamı olduğunu düşünüyoruz. Hem sonuç hem de sonuca sebep doğuran nitelik önemlidir. Tıpkı “bu doğrudur” dediğimizde doğruluğunun tutarlı bir sebepler zincirinin olması gerekiyor. Şimdi bir de buna eklemeler yaparsak belki de bu batıl inançın daha da kapsamlı halini anlamış olacağız. Bir tür zihinlere empoze edilen ve kişilerin aleyhinde gibi görünmeyen ve ancak iradenizi kullandığınız doğrultuda bunun ehemmiyetinde olduğunuzu fark edersiniz. Burada biraz iradenin görevinden izah buyurdum ki tutarlı gibi gelen ancak tutarsız olduğunu analiz ettiğimiz zaman bunu fark edeceğimizi ifade ettik. Özellikle vurgulamak istediğimiz irade konusunu fark etmenizi diliyorum.
Batıl İnanç Eşittir Batıl Sevme Biçimi (Bİ=BTS)
Batıl inanç bilindiği üzere bazı kimselere psikolojik ve sosyolojik yarar sağlamaktadır. Bu yararın ne olduğu konusuna gelince şöyle izah edebiliriz: Bazı aydın insanlar bu tür konuları iradeye bağlı kıldığında bu durum batıl inançları savunan insanların hoşuna gitmiyor. Çünkü çevresindeki insanları bu tür düşüncelerle etki altına almayı adet edinmiştir. Onların düşüncelerindeki slogan şudur: ‘Ne kadar çok iradesini kullanamayan insan varsa o kadar da çok kölem vardır.’ Bu slogan nesilden nesile aktarılmıştır. Fakat yine de iyimser düşündüğümüz için bunu fark edememişiz ya da halen fark edemiyoruz. Çünkü zihnimizi bu tür bir ‘batıl’ sevme biçimine vermişizdir. Mantıklı gelen şeyleri erteleyerek rasyonel açıdan tutarlı geleni düşünsel olarak askıya alıyoruz. Duygusal yönümüzü bastırmaktan çok akılsal-düşünsel yönümüzü bastırıyoruz. Bunu yaparken iddiaları tutarlı gelecek sevme biçiminden uzak kalıp oluruna bırakılmış ve ölçüsüz kabul edilebilir sevme biçimine yöneliyoruz. Şöyle bir şeyi rahatlıkla düşünebilirsiniz, bazı anne ve babalar çocuklarının iradesinin güçlü olmasını hiç istemezler hatta bunun için hiçbir destek sağlamazlar. Bu çocuklar yine de her şeye rağmen anne ve babasına çok bağlıdırlar. Ve büyüyüp geliştiklerinde de aynı tutum içindedirler. Bu da bir tür bağlanma duygusuna aşırı kenetlenmek demektir. ‘Kenetlenmek’ kelimesi, bir konuda dayanışmak, aynı tutum ve davranışı göstermek demektir. O halde bu kelime tam da yerini bulmuştur, çünkü yine de her şeye rağmen seviyorsak en yakınlarımızı, bizde de aynı tutum ve davranışı sergileyebilir veya benimseyebilir iddiası çıkmaktadır. Evet, halen yukarıda izah ettiğim olumsuz aile örnekleri vardır. İradenin görevi ise bütün batıl inançları kontrolü altına aldığını bizatihi biliyorsunuz.
‘Batıl Sevme Biçimi’ Konusunda İradenin Görevi
İradenin çift bir başı olduğunu düşünün. Bir başı batıl inançları tutarlılıkla araştırır ve analizini yapmaya uygun hale getirmektedir. Uygun hale getirilen bütün tutarsız yani batıl inanç dediğimiz her şeyi yeniden güncellemesini sağlar. İradenin bir diğer başı zaten bütün tutarsızlıkları reddeder. Reddedilen bütün tutarsız olan şeylerin içinde batıl inançlar da vardır. İşte iradenin kullanılması sevme biçimimizi muhakeme edebilmemiz konusunda belli bir ölçüt kazandırır. Batıl inançların sorgulanması dahilinde içindeki tutarsızlıkların çıkması her zaman gerçektir. İnsanların iyiliğine olan her şey güzeldir. Güzel kelimesini de tutarlı olması bağlamında izah ettik. Peki kötü birini sevmek gibi bir tutumumuz bizim irademizi kullandığımız anlamına geliyor mu? Yine de kullanıyoruz. Ancak suç ifadede değildir, çünkü bu ne olursa olsun yakınlarımızı sevebilmeye, koruyabilmeye alışıldığımız için bu sefer bu ‘sevme biçimi’ ve ‘koruma’ biçimi tamamen bir tür batıl inanç olduğunu kanıtlamak istedik. Çok defa izah etmiş olsak da başka bir örnek vermek istiyoruz.
‘Batıl Sevme Biçimi’ Konusunda En Yakınınızdan Birisi
En yakınlarınızdan birini düşünün ve onun sevdiği birini baskı altında tuttuğunu, özgürlüğünü çok alçakça kısıtlandığını ve hatta eziyet verdiğini düşünebilirsiniz. Üstelik tekrar ediyorum; bu sizin en yakınınızdan biri anneniz, babanız veya kardeşiniz olduğunu düşünün. Burada ne yaparsınız siz? Onu kötü düşünmek istemezsiniz, onu ele vermek, cezasını çekmesi için şikâyet etmek veya onu kendiniz düzeltmek için bir tür eyleme geçmezsiniz. Neden? Çünkü seviyorsunuz. İşte kanıtlamak istediğimiz şey budur: Bu batıl bir sevme biçimidir. Yoksa siz de iyi biliyorsunuz ki sadece inanmak istemiyorsunuz. Bunu kendi ailenize yapmak istemiyorsunuzdur. Lakin sevdiğinizden en yakınınızdan biri bir katil, gaspçı, hırsız, tacizci veya tecavüzcüdür. Neyi kaybettiriyor, neyi anlamak istemiyorsunuz? Neyi koruyor, kimi kimlere karşı savunuyorsunuz? O halde şöyle bir soru soralım: Peki ya hepimiz iyi olmayacak mıydık? Neden en kötü tutumlara girişmiş sevdiğimizi halen seviyor ve koruyoruz? Bunu hiç düşündünüz mü? O halde sonuç olarak şunu rahatlıkla diyebiliriz ki sadece anladığınız şeylerden ibaret değildir batıl inançlar aynen izah buyurduğumuz gibi bu ‘sevme biçimi’ gibi bir sürü batıl inanç vardır. Bu tür bir batıl inançınız varsa muhtemelen kurtulmanız kolay olmayacaktır. Burada bütün tutumlarınızı iradenizle bir bütün kılabilirsiniz. Sonra da yukarıda izah ettiğim ‘iradenin çift başını’ kullanmayı deneyebilirsiniz. Bir başı bütün bu gibi tutumları analiz etmek ve diğer başı ise tutarsız gelen hiçbir şeyi kabul etmemektir. Çünkü ziyan olur ve sizi ‘iyi olmanın’ bütün keyfiyetinden muaf tutacaktır.
Kimi veya Kimleri Sevmeliyiz?
En yukarda sorduğum bir soru vardı, en çok kimi sevmeliyiz? Hemen cevap verebiliriz. Bu yakınlarından biri olmayabilir ancak ‘iyi’, ‘tutarlı’ ve ‘adil olanı’ sevmeliyiz. Adil olmak klişe bir deyim olsa dahi yine de ısrarla üzerinde duruyoruz. Çünkü adil olmanın bir sorumluluğu vardır. Gerekirse suçlu baban, annen ve kardeşin dahi olsun yine de onun hak ettiği cezayı çekmesini sağlamaktır. Dostumuz dahi bize karşı bir hata yaptığında gözümüzden düşmüyorsa eğer, bu demektir ki ya hataları anormal etmişiz ya da bizlerde de bir anormallik yani tutarsızlık veya ölçüsüzlük mevcuttur. Bu tür bir batıl sevme biçimi bireyde zorunlu olarak bir pürüz doğurmaktadır. Gerçekten sevmek batıl inanç olanından değil gerçek sevmeyi bilen öğüt verir, öğüdünü eksik etmez ve sevmeyi karşı tarafa bir ders niteliğinde kullanmaktadır. Çünkü sevmek amacı iyi olmayı yaymaktır. İyi olmak dostluğu, aileyi ve birliği temaşa eder. İyi olmak ruhu olumlu anlamda zenginleştirir ve psikolojimize pozitif bir ölçülü enerji verir. İşte bundan ötürü diğer batıl inançtan olan sevme biçimi sadece tutsaklıktır, adil kişiliğinden ödün vermektir ve erdemden uzak bir toplum yaratmak demektir. Evet, her şey ne kadar da birbirine bağlantılı değil mi? İşte bu tür bir batıl sevme biçimi gibi inançların bizi ne kadar büyük bir tehlikeye attığının ehemmiyetinde olmalıyız. Bir iken birlikte adil olmakla, erdemli davranmakla medeni bir toplum yaratıyoruz. ‘Bir’ az değildir; ‘bir’ kocaman bir toplum oluyor. ‘Bir’ milyonlarca sayıyı doğurur. Tutarlı, adil ve ‘iyi’ bir birey olduğunda kendinde psikolojisi yerinde bir birey yaratmış oluyorsun. Bütün tutarsız olanları kendinden eliyorsun. Kimi sevdiğini, kimin ölçüsüz olduğunu ve kimlerin ‘kötü’ fark etmiş oluyorsun.