Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Partneriniz Sizi Gerçekten Tanıyor mu, Yoksa Sadece Uyum Sağlamış Hâlinizi mi Seviyor?

Günümüz ilişkilerinde sıkça karşılaştığımız temel sorunlardan biri, bireylerin ilişkideki kendi benliklerinden uzaklaşmalarıdır. Sevdiğimiz kişiyle bir bütün olma arzusu, zamanla kendi ihtiyaçlarımızı bastırmaya, duygularımızı gizlemeye ve sürekli uyum sağlamaya dönüşebilir. Bu durumun ardında genellikle “ilişkiyi sürdürme” kaygısı yatar. Ancak soru şudur: Partneriniz sizi gerçekten tanıyor mu, yoksa sadece ‘ilişkiye uygun’ versiyonunuzu mu seviyor?

İlişkilerde Uyum ve Bastırılmış Benlik

İlişki kurmak bir yönüyle doğal bir uyum sürecidir. Ortak kararlar almak, birlikte hareket etmek ve karşılıklı fedakârlık ilişkilerin olmazsa olmazlarıdır. Ancak bu uyum bir noktadan sonra tek taraflı hâle geldiğinde, bireyin kendi benliğini inkâr etmesiyle sonuçlanabilir. Özellikle terk edilme korkusu, sevilmeme kaygısı veya değersizlik duyguları olan bireyler, ilişkide “fazla uyumlu” hâle gelebilir.

Kendi duygularını ikinci plana atmak, ihtiyaçlarını dile getirmemek ve sürekli karşı tarafı memnun etme eğiliminde olmak; uzun vadede kişinin içsel olarak tükenmesine ve görünmezleştiğini hissetmesine neden olur. Başlangıçta ‘fedakârlık’ gibi görünen bu tutum, zamanla ilişkinin sağlıksız bir dinamiğe dönüşmesine zemin hazırlar.

Gerçek Bağ Nedir?

Gerçek bağ, yalnızca ‘iyi görünen’ taraflarla değil, bireyin kırılganlıkları, korkuları, savunmasızlıkları ve sınırlarıyla da kabul edilmesini içerir. Partnerimizin bizi sadece güler yüzlü, anlayışlı, uyumlu hâlimizle değil; zaman zaman sinirli, kırgın, çekingen ya da savunmacı olduğumuz hâlimizle de sevmesi gerekir. Aksi hâlde, ilişkide “rol yapma” hâli başlar.

Bu durum; kişinin ‘sevilen kişi’ olabilmek için sürekli bir maske takmasına, kendine yabancılaşmasına ve hatta zamanla kim olduğunu unutmasına yol açabilir. Böyle bir ilişki dinamiği içinde birey yalnızca duygusal değil, aynı zamanda psikolojik bir yalnızlık da yaşamaya başlar. Çünkü sevilme hâli, gerçek benliğiyle değil; oynadığı rol üzerinden gerçekleşmektedir.

İlişkide Tek Taraflı İstekler: Görünmeyen Dengesizlik

İlişkilerde en sinsi dengesizliklerden biri, isteklerin sürekli tek bir taraftan gelmesi ya da sadece bir tarafın ihtiyaçlarının önceliklenmesidir. Bu durum genellikle “fedakârlık”, “anlayış gösterme” ya da “ilişkiyi sürdürme çabası” gibi iyi niyetli sebeplerle başlasa da zamanla bireyin sınırlarını aşan, tükenmişlik yaratan bir yapıya dönüşebilir.

Partnerlerden biri sürekli talep eden, yöneten, belirleyen; diğeri ise sessizce uyum sağlayan konumuna geçtiğinde, ilişkinin eşitliği bozulur.

Tek taraflı isteklerin ilişkide fark edilmesi çoğu zaman zordur. Çünkü bu talepler açıkça ifade edilmektense, çoğunlukla ima, beklenti ya da sessiz varsayımlar üzerinden gerçekleşir. “Sen gelmek istemiyorsun ama benim için gelirsin”, “Bu planı yine ben yaptım ama sen nasılsa uyum sağlarsın”, “Benim dediğim olsun, sen zaten sorun çıkarmazsın” gibi söylemler ya da tutumlar, partnerin varoluşunu giderek gölgede bırakır.

Bu süreçte kişi, kendi arzularını bastırır, çatışmadan kaçınmak adına kendi sınırlarından ödün verir ve zamanla yalnızca ‘uyum sağlayan taraf’ olmaya başlar.

İlişkide gerçek denge, karşılıklı isteklerin görüldüğü, dile getirildiği ve müzakere edildiği alanlarda kurulur. Sağlıklı bir ilişkide her birey hem talep eden hem de talep edilen olabilir. “Senin neye ihtiyacın var?”, “Bu konuda ne hissediyorsun?” gibi soruların sorulması ve samimiyetle dinlenmesi, bağ kurmanın temelidir. Tek taraflılık ise zamanla yalnızca bireyi değil, ilişkinin kendisini de yorar. Çünkü ilişki dediğimiz yapı, bir kişinin etrafında dönmeye başladığında, diğer kişinin duygusal görünmezliği başlar.

Unutmamak gerekir ki; sürekli tek taraflı isteklerin karşılandığı bir ilişkide sessizlik, memnuniyet anlamına gelmez. Bazen en derin kırılmalar, hiç ses edilmeyen yerlerde başlar. Bu nedenle çiftlerin birbirlerine hem duygu hem de sorumluluk açısından alan tanımaları; ilişkinin sadece “birlikte olmak” değil, birlikte gelişmek anlamına geldiğini fark etmeleri gerekir.

Sürekli Uyum Sağlamanın Psikolojik Sonuçları

Sürekli olarak kendi ihtiyaçlarını bastıran ve ilişkide yalnızca uyum sağlayan taraf olan bireylerde sıkça karşılaştığımız bazı psikolojik sonuçlar şunlardır:

  • Benlik Algısında Bozulma: Kendi kimliğinden uzaklaşma, ne istediğini bilememe, karar vermede zorlanma gibi durumlar yaşanabilir.

  • Tükenmişlik ve Yorgunluk: İlişki içinde kendini sürekli kontrol eden birey, zamanla duygusal olarak yorulur.

  • Kaygı ve Anksiyete: “Beni gerçekten tanırsa sevmez” düşüncesiyle sürekli tetikte olmak kişide anksiyete yaratabilir.

  • Depresif Duygular: Görünmezleştiğini hissetmek, değersizlik duygularına ve depresif bir ruh hâline sebep olabilir.

Bu psikolojik etkiler, bireyin sadece ilişkisini değil; aynı zamanda iş yaşamını, sosyal çevresini ve genel yaşam doyumunu da olumsuz etkileyebilir.

Partnerin Sizi Gerçekten Tanıyıp Tanımadığını Anlamanın Yolları

Peki bir ilişkide partnerinizin sizi gerçekten tanıyıp tanımadığını nasıl anlayabilirsiniz? İşte bazı işaretler:

  • Partneriniz sizin duygularınıza alan açıyor mu?

  • Üzüldüğünüzde, sinirlendiğinizde ya da sınır koyduğunuzda sizi anlayabiliyor mu?

  • Hayır dediğinizde sizi suçlamak yerine nedenlerinizi merak ediyor mu?

  • Yalnız kalma ihtiyacınıza, kişisel alanınıza ve özgürlüğünüze saygı duyuyor mu?

  • Sizi mutlu eden ya da tetikleyen şeyleri gerçekten biliyor mu?

Bu sorulara dürüstçe verdiğiniz yanıtlar, ilişkinizin yüzeysel mi yoksa derinlikli mi olduğunu anlamanıza yardımcı olabilir.

İlişkide Kendi Benliğini Korumak Mümkün mü?

Elbette mümkün. Sağlıklı bir ilişkide bireyler hem “biz”i hem de “ben”i koruyabilir. Bunun için şu adımlar destekleyici olabilir:

  1. Duygusal Farkındalık: Ne hissettiğinizi, neye ihtiyaç duyduğunuzu fark edin ve ifade edin.

  2. Sınır Koyabilme: Uyum sağlamak ile sınır koymak arasındaki dengeyi kurun. Hayır diyebilmek, ilişkinin sonu değil; sağlıklı bir iletişimin parçasıdır.

  3. Gerçek İletişim: Partnerinizle duygu ve düşüncelerinizi açıkça paylaşın. Tepki alma korkusuyla susmak, uzun vadede daha büyük duygusal kopuşlara neden olabilir.

  4. Kendine Alan Açmak: İlişkinin dışında da kendinize ait bir hayatınızın olması çok önemlidir. Sosyal çevre, hobiler ve kişisel gelişim, bireysel benliğinizi besler.

Partnerinizin Gerçek Sevgi Kapasitesi

Partnerinizin sizi ne kadar tanıdığı ve gerçekten sevip sevmediği, onun da duygusal olgunluğuyla ilgilidir. Kimi insanlar sadece “işlevsel partner” arar: anlayışlı, sabırlı, her dediğini yapan bir figür… Oysa gerçek bir sevgi, sadece işlevsellik değil, derin bir bağ kurma ve kişinin tüm hâlleriyle kabul edilmesini içerir.

Mediha Ezenci
Mediha Ezenci
Mediha Ezenci, klinik psikolog ve yazar olarak psikoloji, terapi, semptom temelleri üzerine çalışmalar yapmaktadır. MindLight Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nin kurucusudur. Psikoloji lisansını Nişantaşı Üniversitesi’nde, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans’ını Okan Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Eğitimleri boyunca birçok psikolojik danışmanlık merkezinde staj deneyimleri edinmiş, 2020-2025 yılları arasında özel bir Nöropsikiyatri Kliniği’nde psikolog olarak görev yapmıştır. Psikoterapinin yanı sıra demansiyel sendromlu hastalarla çalışmış ve Nöropsikolojik Testler (NPT) uygulamıştır. Mesleki gelişimini çeşitli eğitimlerle destekleyerek EMDR Avrupa Akredite 1. Düzey, Bilişsel Davranışçı Terapi, Aktarım Odaklı Psikodinamik Psikoterapi, Cinsel Terapi ve Öfke Kontrol eğitimlerini tamamlamıştır. Psikoterapi seanslarını Etiler’deki ofisinde gerçekleştirmekte olup, yetişkin bireylerle psikodinamik psikoterapi ve EMDR terapisi ekolüyle çalışmaktadır. Aynı zamanda psikolojik roman ve çocuk kitapları kaleme alarak psikolojiyi herkes için anlaşılır ve erişilebilir kılmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar