Okullar açılırken çocuklarımız için yeni bir dönem daha başlıyor. Yeni defterler, sıralar, öğretmenler ve arkadaşlıklar… Hepimiz bu sürece umut ve heyecanla başlıyoruz; hem stresli hem mutlu hissediyoruz. Ancak çoğu zaman gözden kaçırdığımız ve fark etmekte zorlandığımız bir tehlike de sessizce varlığını sürdürüyor: akran zorbalığı. Özellikle çocuklar arasında sıkça gözlemlediğimiz bu durum, aslında sadece küçük yaşlara özgü değil, her yaştan bireyin farklı biçimlerde maruz kalabileceği bir gerçek. Çocuklar arasında daha sık gözlemlememizin sebebi daha göz önünde yaşanması ve etkilerini daha somut şekilde görebilmemizken, yetişkinlerde çok daha gizli şekilde devam edebilmekte ve günlük hayatın içinde fark edilmesi zorlaşmaktadır.
Nedir Bu Zorbalık?
Akran zorbalığı, en genel anlamda algılanan güç dengesizliğinden kaynaklı ortaya çıkan, kasıtlı ve tekrarlayıcı şekilde zarar vermeyi içeren davranışlar bütünü olarak tanımlanabilir. Zorbalığı problem davranışlardan ayıran şey, bu tekrarlayan davranış örüntüsü veya aynı bireyin birden fazla kez maruz kalmasıdır. Zorbalık büyük oranda çocuklar arasında gözlemlediğimiz bir durum olsa da maalesef her yaşta bireyin farklı biçimlerde maruz kaldığı bir durum olduğunu söylemek mümkündür.
Burada önemli olan nokta, bireylerin bu davranışlara bir defaya mahsus çatışmalardan çok sürekli olarak maruz kalmasıdır. Fiziksel şiddet, hakaret ya da dalga geçme gibi sözel saldırılar, arkadaş gruplarından dışlama gibi davranışlar ve özellikle son yıllarda çocuklar arasında bile yaygınlaşan sosyal medya üzerinden yapılan siber zorbalık, akran zorbalığının en sık karşılaştığımız biçimleridir. Çocukların birbirini dışlaması ya da başkalarının yanında küçük düşürmesi sadece yaşanan anda değil, uzun vadede de maruz kalanın özgüvenini ve psikolojik dayanıklılığını (rezilyansını) olumsuz etkileyebilir.
Sessiz İşaretleri Fark Etmek
Çocuklar her zaman yaşadıklarını açıkça dile getirmeyebilir; yaşanan durumlarda kendilerini suçlu gibi görüp içe kapanık bir tutum sergileyebilirler. Bu düzlemde ailelerin ve öğretmenlerin küçük ipuçlarını dikkatle gözlemlemesi gerekir. Sınıf ortamında öğretmenlerin bir öğrencinin sürekli dışlandığını, teneffüslerde yalnız bırakıldığını ya da konuşmak istediğinde diğer çocukların bakışları ve gülmeleriyle susturulduğunu fark etmesi, okul bağlamında önemli bir işarettir.
Bu tür belirtileri göz ardı etmemek önemli olmakla birlikte, direkt “senin zorbalığa uğradığını düşünüyorum” şeklinde bir etiketleme ile yaklaşmamak da önemlidir. Çocuğun yaşadığı zorluğun farkına varmak ve birlikte irdelemek, bu işaretleri gördükten sonra önemli bir adımdır. Şunlar zorbalığın ipuçları olabilir:
-
Çocuğun okula gitmek istememesi,
-
Sık sık mide veya baş ağrısı şikâyetleri,
-
Önceden neşeliyken içine kapanması,
-
Küçük olaylarda öfke patlamaları yaşaması,
-
Arkadaş çevresinden uzaklaşıp yalnızlaşması,
-
Eşyalarının sık sık kaybolması ya da zarar görmesi.
Çocuğun Yanında Durmak
Zorbalığa maruz kalan çocuklara destek olmanın ilk ve en önemli adımı, onları yargılamadan ve küçümsemeden dinlemektir. “Şu arkadaşın sana böyle yapıp torbalıyor, sen de susma, sesin çıksın” gibi yargılayıcı ve yönlendirici bir yaklaşımdansa, çocuğa alan açmak ve güvende olduğunu hissettirmek önemlidir.
Örneğin:
“Son zamanlarda sende bazı değişiklikler seziyorum, eskisi gibi mutlu görünmüyorsun, benimle bunun sebebini paylaşmak ister misin? Senin için yapabileceğim bir şey olup olmadığını merak ediyorum. Şimdi anlatmak istemezsen sorun değil, ben hep buralardayım.”
Gibi şefkat temelli ve psikolojik iyilik halini ön plana alan bir tutum sergilemek faydalı olacaktır. Çocuğun hissettiği korku, öfke ya da üzüntüyü normalleştirmek, ona yalnız olmadığını hissettirmek ve yaşadıklarının onun suçu olmadığını vurgulamak da bu süreçte gereklidir. Çocuğa zorbalık karşısında kullanabileceği sağlıklı başa çıkma yöntemlerini öğretmek ve farklı şekillerde kendini ifade etmesine destek olmak yerinde olacaktır. Yardım isteme yollarını hatırlatmak ve öğretmen ile rehberlik servisiyle iş birliğinde olmak, okulda güvenli bir ortam oluşturulmasını sağlar. Eğer çocuğun ruhsal durumu ciddi şekilde etkilenmişse, profesyonel psikolojik destek alınması sürecin sağlıklı ilerlemesi için gereklidir.
Önlemek, Sonradan Müdahale Etmekten Daha Etkilidir
Çocukları maruz kaldıktan sonra korumak yerine, akran zorbalığı olmadan da özellikle okul ortamında koruyucu ve önleyici müdahaleler planlanabilir. Örneğin:
-
Çocukların yaşına uygun psiko-eğitimlerle zorbalık hakkında bilgilendirmek,
-
İş birliğine dayalı grup oyunlarıyla arkadaşlık bağlarını güçlendirmek,
-
Hikâyeler ve günlük hayattaki fırsatlar üzerinden doğru-yanlış davranışları ayırmak.
Bu tarz uygulamalar, çocukların hem farkındalığını artırır hem de zorbalığa karşı dayanıklılık geliştirmelerini sağlar.
Ailelere Küçük Hatırlatmalar
Okula dönüş döneminde ailelerin çocuklarıyla düzenli ve açık uçlu sohbetler yapması çok kıymetlidir. Basit gibi görünen:
“Bugün kiminle oynadın?” ya da “Teneffüslerde neler yaptınız?”
Soruları bile çocuğun yaşadıklarını anlamamıza yardımcı olur. Bunun yanında dikkat edilmesi gerekenler:
-
Uyku ve iştah düzeninde değişiklikler,
-
Okula gitmek istememe,
-
Arkadaş çevresinden uzaklaşma.
Ailelerin öğretmenlerle düzenli iletişim kurması, sosyal medya kullanımını güven ilişkisi çerçevesinde takip etmesi ve çocuklarını hem zorbalığa maruz kaldıklarında nasıl davranmaları gerektiği hem de başkalarına zarar vermemeleri konusunda bilinçlendirmesi gerekir.
Özetle…
Bugün ülkemizde hem okul ortamında hem de sosyal medya üzerinden yayılan zorbalık örnekleri, bunun yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunu gösteriyor. Çocuklarımızı korumak ve onların güvenli bir ortamda büyümelerini sağlamak için ailelerin, öğretmenlerin ve uzmanların ortak çabası her zamankinden daha önemlidir. Çünkü unutmayalım: okula dönüş heyecanı, zorbalığın gölgesinde kalmamalı.