Salı, Ekim 28, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Mobbingin Görünmeyen Yüzü: İşten Eve Taşınan Psikolojik Yük

Günümüz çalışma yaşamı, bireylerin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik varoluşlarını da şekillendirmektedir. Bu bağlamda işyerinde maruz kalınan psikolojik şiddet, yani mobbing, bireyin ruh sağlığı üzerinde derin izler bırakmaktadır. Literatürde mobbing, sistematik, sürekli ve kasıtlı bir şekilde bireyin itibarı, özgüveni ve mesleki yeterliliğini hedef alan olumsuz davranışlar bütünü olarak tanımlanır (Leymann, 1996). Özellikle işsizlik ve ekonomik yetersizlik korkusu, bireylerin bu duruma karşı sessiz kalmasına neden olmaktadır. Bu sessizlik, ev ortamı veya sosyal ortamlarda farklı biçimlerde ortaya çıkan psikososyal sonuçlar doğurmaktadır.

Mobbing yalnızca bireysel bir sorun değil, aynı zamanda kurumsal işleyişi ve toplumsal düzeni de derinden etkileyen bir olgudur. Çalışanların üretkenliklerinin azalması, işten ayrılma niyetlerinin artması ve kurum içi çatışmalar, mobbingin örgütsel yansımaları arasında yer almaktadır. Böylece hem bireyin hem de kurumun zarar gördüğü çift yönlü bir süreç ortaya çıkar.

Mobbingin Psikolojik Etkileri

Mobbinge maruz kalan bireylerde öncelikli olarak özsaygıda düşüş, kaygı düzeyinde artış ve depresif duygu durum gözlemlenmektedir. Sürekli eleştirilme, dışlanma, yetkinliklerin küçümsenmesi, iletişimin kısıtlanması, haddinden fazla iş yükü bireyde öğrenilmiş çaresizlik (mecburi kabul) duygusunu pekiştirir (Zapf, Escartín, Einarsen, Hoel, & Vartia, 2011). İş yerinde tekrarlayan bu deneyimler zamanla kronik stresin bir parçası haline gelmektedir.

Psikolojik etkilerin yanı sıra, mobbing, fizyolojik düzeyde de yansımalar göstermektedir. Araştırmalar, uzun süreli iş yeri baskısının bağışıklık sisteminin zayıflamasına, kardiyovasküler rahatsızlıklara, uyku bozukluklarına ve hatta psikosomatik ağrılara yol açabileceğini ortaya koymaktadır (Einarsen, Hoel, Zapf, & Cooper, 2020). Uykusuzluk, baş ağrısı, mide rahatsızlıkları gibi fizyolojik tepkiler, aslında bireyin yaşadığı psikolojik şiddetin bedene yansıyan sonuçlarıdır.

Bununla birlikte, mobbing uzun vadede travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) belirtilerine de yol açabilir. Tekrarlayan kabuslar, tetikleyici durumlarda yoğun kaygı, iş yerine gitme korkusu, iş arkadaşlarına karşı güvensizlik ve yabancılaşma, mobbing mağdurlarında sıkça görülen belirtiler arasında yer alır. Ayrıca kimlik ve benlik algısında bozulmalar da yaşanabilir. İş hayatında değersiz hissettirilen birey, zamanla kendi yeterliliğinden şüphe duymaya ve kendini toplumun diğer alanlarında da yetersiz görmeye başlayabilir.

Ev Ortamına Yansımaları

İşyerinde yaşanan baskı, yalnızca çalışan kişiyi değil, aynı zamanda ailesini de etkiler. İş yaşamında bastırılan öfke, değersizlik duygusu ve çaresizlik, çoğunlukla ev ortamında yeniden ortaya çıkar. Bu durum aile içi iletişimde bozulmalara, çatışmalara ve çocuklarla kurulan ilişkide mesafeye yol açabilir.

Örneğin; iş yerinde sürekli küçümsenen bir çalışan, evde en ufak bir tartışmada aşırı tepkiler gösterebilir. Burada aslında eşe ya da çocuğa yönelmiş görülen öfke, temelde iş yerinde yaşanan mobbingin olumsuz dışavurumudur. Böylece iş yerinde başlayan psikolojik şiddet zinciri, aile ortamına veya sosyal ortamlara kadar uzanan negatif bir etki alanı oluşturur.

Çocuklar açısından bakıldığında, ebeveynin iş yaşamındaki stresini eve taşıması, onların duygusal gelişimini de olumsuz etkileyebilir. Sürekli gergin, sabırsız veya öfkeli bir ebeveyn figürü, çocuklarda kaygı bozukluklarına ya da davranış problemlerine zemin hazırlayabilir.

Toplumsal cinsiyet bağlamında ise, mobbinge maruz kalan kadın çalışanların eve taşıdıkları stres, çoğu zaman ev içi rollerle birleşerek iki kat yük yaratmaktadır. Kadın çalışan, iş yerinde değersiz hissettirilirken, evde de bakım ve sorumluluk görevlerinin baskısıyla baş başa kalabilmektedir. Bu da iş yeri stresinin kadınlar üzerindeki etkisini daha karmaşık ve yıpratıcı bir hale getirmektedir.

Sessizliğin Psikodinamiği

Bireyin bu davranışlara karşı sessiz kalmasının ardında yatan sebeplerden bahsetmiştik: İşsizlik korkusu, ekonomik zorluklar ve zorunluluklar, otorite figürleriyle çatışma kaygısı veya fazla sorumluluk almanın verdiği bıkma hali gibi…

Psikodinamik açıdan bu sessizlik; bastırılmış öfkenin birikmesi ve bilinçdışı savunma mekanizmalarının devreye girmesine neden olmaktadır. Özellikle “yansıtma” ve “yer değiştirme” savunma mekanizmaları, bireyin işte yaşadığı duygusal ve psikolojik yükü ev ortamına aktarmasına aracılık eder (Hoel & Cooper, 2000).

Ayrıca, bazı bireyler için mobbing karşısında sessizlik, bilinçdışı bir “uyum sağlama” stratejisi olarak da görülebilir. Bu durum kısa vadede bir koruma işlevi sağlasa da uzun vadede ruhsal çöküşü hızlandırır. Sessizlik sürdükçe birey, içinde bulunduğu durumu normalleştirmeye başlar ve psikolojik şiddetin yarattığı yıkımı kabullenir hale gelir.

Ne Yapılabilir?

Mobbingle mücadele, bireysel, kurumsal ve toplumsal düzeyde ele alınması gereken bir süreçtir:

1. Bireysel Düzeyde

  • Psikolojik destek almak, yaşananların kişisel yetersizlik kaynaklı olmadığını fark etmek,

  • Sağlıklı başa çıkma yöntemleri (fiziksel egzersiz, sosyal destek, mindfulness vb.) geliştirmek,

  • Kendini ifade etme ve sınır koyma becerilerini güçlendirmek,

  • Destek gruplarına katılarak yalnız olmadığını fark etmek.

2. Kurumsal Düzeyde

  • İnsan kaynakları politikalarında mobbing karşıtı düzenlemeler oluşturmak,

  • Yönetici eğitimlerinde empati, adalet ve iletişim becerilerine daha fazla önem vermek,

  • Kurum kültürünü şeffaflık, adalet ve eşitlik ilkeleri üzerine inşa etmek.

3. Toplumsal Düzeyde

  • Çalışanlar için psikolojik danışmanlık hizmetlerini daha erişilebilir hale getirmek,

  • Çalışan haklarını koruyan yasal düzenlemeleri güçlendirmek,

  • Mobbing konusunda farkındalığı artıracak kampanyalar düzenlemek,

  • Medyada iş yeri psikolojik şiddetine ilişkin bilinçlendirici içeriklere yer vermek,

  • Sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarının daha aktif bir şekilde destek mekanizması sunması.

Sonuç

Mobbingi yalnızca işyerinde yaşanan bir sorun olarak görmemeliyiz. Bu durum, bireyin ruhsal bütünlük ve iyi oluşunu zedelemenin ötesinde, aile ilişkilerini ve sosyal hayatını ayrıca toplumsal sağlığı da doğrudan büyük ölçüde etkilemektedir. İşyerinde yaşanan sessiz baskılar, evin kapısından içeri girdiğinde görünmez ama yıkıcı bir ağırlığa dönüşmektedir.

Dolayısıyla mobbing ile mücadele, hem bireysel hem kurumsal hem de toplumsal boyutlarıyla ele alınmalı; çalışanların ruhsal iyilik hali, sürdürülebilir bir toplum yapısının vazgeçilmez önceliği olarak görülmektedir. Toplumsal bilinçlenme ve dayanışma arttıkça, mobbingin görünmez zincirleri kırılabilir ve daha sağlıklı bir çalışma kültürü inşa edilebilir.

Şevvalnur Kaya
Şevvalnur Kaya
Şevvalnur Kaya, lisans düzeyinde psikoloji eğitimi almış, sosyal hizmet alanında saha deneyimi bulunan bir psikologdur. Lisans eğitimi süresince Adıyaman Aile ve Sosyal Hizmetler Kurumu’nda gönüllü olarak staj yaparak dezavantajlı bireylerle psikososyal destek temelli çalışmalar yürütmüştür. Türk Psikologlar Derneği Öğrenci Birimi’nde temsilcilik görevini üstlenmiş, psikoloji öğrencilerinin mesleki gelişimini desteklemeye yönelik faaliyetlerde aktif rol almıştır. Toplum Gönüllüleri Vakfı bünyesinde çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde yer almıştır. Ayrıca İngiltere’de B2 düzeyinde İngilizce dil eğitimi alarak akademik ve profesyonel iletişim becerilerini geliştirmiştir. İlgi alanları arasında toplumsal cinsiyet, çocuk ve ergen psikolojisi ile psikolojik dayanıklılık yer almakta olup, bilgi temelli ve erişilebilir içerikler üretmeyi hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar