Kendilik psikolojisi günümüzde genellikle “kendini sev” şeklinde sınırlanmıştır. Ancak bu “kendini sev”mek, abartıldığında patolojik narsisizme, eksik kaldığında ise depresif çaresizliğe yol açabilmektedir. Wilhelm Schmid (2019), bu ikiliğin ötesinde üçüncü bir yol önerir: kendisiyle dost olmak. Schmid’e göre dostluk, sevgiden farklı olarak “tutkulu abartmalara daha az meyleder” ve “insanın kendine mesafe koymasına daha fazla imkân verir” (s. 9-10). William James ise 1890’da yayımlanan The Principles of Psychology’nin “The Consciousness of Self” bölümünde benliki üç ana katmana ayırır:
-
Maddi Kendilik (beden, kıyafetler, mülk, yakın aile),
-
Toplumsal Kendilik (başkalarının gözündeki imajlarımız),
-
Ruhani Kendilik (zihinsel yetilerimiz, ahlaki vicdanımız, irade).
James’e göre gerçek öz-bilgi, bu katmanların tümünü kapsayan ve “Pure Ego” (öz ego) tarafından birleştirilen sürekli bir bilinç akışıdır (James, 1890, Cilt I, s. 291-401).
Bu iki düşünür, birbirinden 130 yıl arayla, aynı sonuca varır: İnsan ancak kendi benliğinin farklı yüzlerini tanıyıp onlarla “dostça” bir ilişki kurduğunda hayatı gerçekten kolaylaşır.
Kendini Sevme Tuzağı ve Narsisizmin Eğik Düzlemi
Schmid, günümüzün “kendini sev” propagandasının ölçüsüz bir Benlik Kültü’ne dönüştüğünü belirtir:
“Kendini sevmeyi abartmak, kendine dair bir ideal imgeyi gerçekleştirmek isteyen benlik için olduğu kadar, bundan etkilenen başkaları için de yıpratıcı bir çıkmazdır.” (Schmid, 2019, s. 9)
Bu abartı, özellikle sosyal medya çağında “sürekli sergilenen narsisizm” hâlini almış, iş dünyasında ve politikada yıkıcı sonuçlar doğurmuştur (s. 9).
James de benzer bir tehlikeyi 19. yüzyıl sonundaki Amerikan bireyciliğinde görmüştü: Toplumsal Kendilik’in aşırı şişirilmesi, diğer katmanları (özellikle Ruhani Kendilik’i) bastırmakta ve bireyi “boş bir kabuk” hâline getirmektedir (James, 1890, s. 294).
Kendisiyle Dostluğun Psikolojik Temeli
Schmid’in “kendine dostluk” kavramı, James’in benlik katmanları şemasına neredeyse kusursuz bir biçimde oturur:
-
Maddi Kendilik ile dostluk: Bedenle barışmak, yaşlanmayı kabul etmek, mülk ve eşyaya aşırı bağlanmamak. Schmid bunu “kendini dert etmemek” başlığı altında işler (s. 27-34).
-
Toplumsal Kendilik ile dostluk: Başkalarının gözündeki imajları aşırı ciddiye almamak, “güzel miyim?” sorusunu bir tiranlık olmaktan çıkarıp hafif bir merak hâline getirmek (s. 59-64). James’in ifadesiyle “a man has as many social selves as there are individuals who recognize him”: “Bir insanın, onu tanıyan birey sayısı kadar sosyal benliği vardır.” (James, 1890, s. 294); Schmid bu çokluğu kucaklamayı ve hiçbirine köle olmamayı öğütler.
-
Ruhani Kendilik ile dostluk: Kendi düşünceleriyle, duygularıyla, vicdanıyla dostça bir diyalog kurmak. Schmid’in “benliğin taşıdığı ruh” (s. 41-46) ve “benliğin düşünceliliği” (s. 47-52) bölümleri tam da James’in Ruhani Self tanımına denk düşer.
James’in Pure Ego’su ise Schmid’in “kendisiyle dost olan ben”in felsefi karşılığıdır:
Benliği birleştiren, gözlemleyen, yargılamayan ama aynı zamanda yönlendiren o sükûnetli özne.
Kendisiyle Dostluğun Klinik ve Varoluşsal Sonuçları
Araştırmalar, “kendine şefkat”in depresyon ve anksiyeteyi azalttığını gösterirken (Neff, 2003), Schmid’in dostluk kavramı kendine şefkatten bir adım öteye gider:
Şefkat hâlâ hafif hiyerarşik bir ilişki içerir (“zavallı bana merhamet edeyim”); dostluk ise eşitler arası, karşılıklı saygıya dayalı bir ilişkidir. Bu fark, özellikle mükemmeliyetçi ve narsisistik eğilimli bireylerde daha sürdürülebilir bir iç huzur sağlar.
James’in çok katmanlı benlik modeli ise terapi odasında hâlâ geçerliliğini korur.
Bilişsel-davranışçı terapide “düşünce günlüğü”, gestalt terapide “boş sandalye” tekniği, aslında kişinin kendi Toplumsal, Maddi ve Ruhani Kendilik’i ile ayrı ayrı konuşmasını sağlar – tam da Schmid’in önerdiği gibi.
Sonuç
Wilhelm Schmid’in “kendisiyle dost olmak” önerisi, William James’in 1890’da kurduğu benlik psikolojisinin 21. yüzyıldaki en zarif ve uygulanabilir yorumudur. Kendini sevmek yerine kendisiyle dost olan birey, hem narsisizmin tahribatından kurtulur hem de kendini tamamen yok sayan fedakârlık tuzağına düşmez. Böylece hem kendi hayatı hafifler hem de başkalarıyla ilişkisi derinleşir. Schmid’in son cümlesiyle bitirelim:
“Kendi kendisiyle ilişkisini değiştirerek, evvela gün be gün içinde yaşadığı dünyayı iyileştirebildiğinin kanıtını koyabilecektir önüne.” (Schmid, 2019, s. 10)
Bu, 130 yıl önce James’in “bilinç akışı” dediği şeyin dostça bir versiyonudur: Kendine yargılamadan tanıklık eden, sürekli akan, dost bir bilinç.
Kaynaklar
-
James, W. (1890). The principles of psychology (Vol. 1). Henry Holt and Company.
-
Neff, K. D. (2003). Self-compassion: An alternative conceptualization of a healthy attitude toward oneself. Self and Identity, 2(2), 85–101.
-
Schmid, W. (2019). Kendiyle dost olmak: Hayatı nasıl kolaylaştırır? (T. Bora, Çev.). İletişim Yayınları. (Original work published 2018)


