İyileşme, çoğu zaman bir dönüm noktası gibi anlatılır.
Sanki bir sabah uyanırız ve artık acı hissetmeyiz.
Filmlerde olduğu gibi bir mucize gerçekleşir; geçmiş silinir, kalp hafifler.
Oysa gerçek iyileşme böyle değildir.
Gerçek iyileşme sessizdir; bazen dağınık, bazen gözyaşlarıyla ilerleyen bir süreçtir.
Ve bu yolculuğun en nazik, en insani kahramanı özşefkattir.
Psikolog Kristin Neff, özşefkati “kişinin kendi acısına, başarısızlıklarına ve hatalarına anlayış, sıcaklık ve destekle yaklaşabilmesi” olarak tanımlar.
Yani kendini yargılamak yerine anlamayı seçmektir.
Başkalarına gösterdiğimiz nezaketi, ilk kez kendimize yöneltebilmektir.
Çünkü insan, ancak kendi yarasına sevgiyle dokunabildiğinde gerçekten iyileşmeye başlar.
Kendine Karşı Nazik Olmak
Zor zamanlarda çoğumuzun iç sesi acımasızdır:
“Yeterince güçlü değilsin.”, “Bunu herkes yapıyor, sen neden yapamıyorsun?”
Bu cümleler, farkında olmadan kendimize yönelttiğimiz küçük darbeler gibidir.
Oysa özşefkat, bu içsel sesi yumuşatır.
“Bu his geçici. Şu an zorlanıyorsun ama bu seni zayıf yapmaz.”
diyebilmek, kalbe nefes aldırır.
Çünkü artık içimizde bir düşman değil, bir dost vardır.
Kendine karşı nazik olmayı öğrenmek, içsel savaşları bitirmenin ilk adımıdır.
Bu kolay değildir; çünkü küçüklükten itibaren başarıya, mükemmelliğe ve güçlü görünmeye şartlanırız.
“Duygusal olma.”, “Zayıf görünme.” gibi mesajlar, içimizde bir sertlik yaratır.
Özşefkat, bu sertliği çözmeyi öğretir.
Çünkü kendine nazik olmak “pes etmek” değil; kendi sınırlarını tanımaktır.
Ortak İnsanlık Hissi
Özşefkatin ikinci boyutu, ortak insanlık hissidir.
Bu, acı çekmenin sadece bize özgü olmadığını anlamaktır.
Herkes bazen kırılır, hata yapar, kaybeder.
“Benimle bir şeyler yanlış.” düşüncesi yerini,
“Ben de insanım.”
farkındalığına bıraktığında, yalnızlık duvarı yıkılır.
Bu farkındalık, acının yükünü hafifletir.
Çünkü artık yalnız değildir insan.
Hepimiz aynı insanlık halinin parçalarıyız.
Özşefkat, bizi sadece kendimize değil, başkalarına da yaklaştırır.
Birinin gözyaşında kendi hüznünü, birinin gülüşünde kendi umudunu görürüz.
Bu bağ, iyileşmenin en sessiz ama en derin köprüsüdür.
Farkındalıkla Kabul Etmek
Üçüncü bileşen farkındalık (mindfulness), özşefkatin kalbidir.
Farkındalık, duyguları bastırmadan, büyütmeden ama onlardan kaçmadan gözlemlemektir.
“Şu anda üzgünüm.”
diyebilmek, zayıflık değil, cesarettir.
Bu farkındalık, acının geçiciliğini öğretir.
Hiçbir duygu sonsuza kadar sürmez.
Bazen sadece durmak, hissetmek, nefes almak yeterlidir.
Zihnimiz geçmişteki hatalarda ya da gelecekteki korkularda sıkıştığında kalbimiz yorulur.
Özşefkatle birleşen farkındalık, bizi “şu an”a döndürür.
Ve “şu an”, iyileşmenin başladığı yerdir.
Çünkü iyileşme gelecekte değil, fark edilen bir nefeste gizlidir.
Kendine Şefkat Göstermenin Zorlukları
Birçok insan, özşefkati “bencillik” olarak görür.
Özellikle bizim kültürümüzde fedakârlık yüceltilir;
kendi ihtiyaçlarını fark etmek ise ayıplanır.
Ama özşefkat bencillik değildir.
Çünkü kendine iyi davranmayı öğrenen biri, başkalarına da daha iyi davranır.
Dolu bir kalp taşırmak ister, boş bir kalp sadece tükenir.
Özşefkat bazen suçluluk da uyandırır:
“Kendimi düşünürsem nankör mü olurum?”
Oysa özşefkat, acıyı görmezden gelmeden, insani sınırlılığını kabullenmektir.
“Benim de yorulmaya hakkım var.”
diyebilmektir.
Özşefkatin Bilimsel Gücü
Araştırmalar, özşefkat düzeyi yüksek bireylerin anksiyete, depresyon ve stres belirtilerini daha az yaşadığını;
yaşam doyumlarının ve psikolojik dayanıklılıklarının ise daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Özşefkat, kişinin içsel dengesini yeniden kurar.
Çünkü hata yaptığında artık kendini cezalandırmak yerine anlamayı seçer.
Kültürel Boyut: Şefkatin Unutulan Hali
Bizim toplumumuzda “güçlü olmak”, genellikle duyguları bastırmak anlamına gelir.
“Ağlama, dayan.” denir; ama kimse “Kendine nazik ol.” demez.
Oysa gerçek güç, duygularını bastırmakta değil;
onlara rağmen nazik kalabilmektedir.
Özşefkat, Türk kültürünün derininde aslında hep var olmuştur.
Mevlana’nın şu sözü bunun en güzel örneğidir:
“Kendine karşı merhametli ol, çünkü kalbin yorgun.”
Biz sadece bu dili unutmuşuz.
Özşefkat, yeniden hatırlamaktır:
Kendine insan gibi davranmayı, kusurlu halini sevmeyi, yaralarına nazik dokunmayı.
İyileşmenin Derin Sessizliği
Özşefkat, hızlı bir çözüm ya da yüzeysel bir pozitiflik değildir.
Aksine, acının içinde kalmayı ama onunla savaşmamayı öğrenmektir.
Zamanla fark ederiz ki, içimizdeki sert ses yumuşamıştır.
Yerini kabul ve anlayış almıştır.
Hatalarımızla barışır, geçmişteki kendimize öfke yerine şefkat duymaya başlarız.
Ve belki de o an anlarız:
Gerçek iyileşme, kendimize direnmekten vazgeçtiğimizde başlar.
Psikolog Carl Rogers’ın şu sözü, özşefkatin kalpteki sessiz dönüşümünü özetler:
“Kendimi olduğum gibi kabul ettiğimde, değişmeye başlayabiliyorum.”
Kendimize duyduğumuz şefkat, hem yaralarımızı sarar
hem de yeni bir benliğe doğru kapı aralar.


