Çocuğunuzun, kardeşinizin ya da hiç tanımadığınız küçük bir çocuğun gözlerinizin içine bakarak yalan söylediğini hayal edin.
Sinirlenecek, üzülecek hatta belki de “Küçücük boyuyla nasıl da kandırdı beni!” diye hayret edeceksiniz.
Biz yetişkinler için birçok olumsuz duygu uyandıran ve çocuklarımızda gözlemlediğimizde geri adım attığımız yalan söyleme, aslında çocuk gelişiminde çok daha farklı bir bakış açısıyla ele alınıyor.
Çocukların yalan söylemeye başlaması, düşündüğümüzün aksine ahlaki bir çöküşün değil, gelişimsel bir ilerlemenin habercisi olarak görülüyor.
Zihin kuramı ve yürütücü işlevler
Yalan söylemek, oldukça karmaşık bir bilişsel beceridir.
Bunun için çocuk hem kendi düşüncelerini hem de karşısındakinin düşüncelerini ayırt edebilmelidir.
Yani “Ben böyle düşünüyorum ama annem benim böyle düşündüğümü bilmiyor.” diyebilmeyi öğrenmelidir.
Bu yetenek, psikolojide zihin kuramı (theory of mind) olarak bilinir.
Yalan söyleyebilmek için zihin kuramının yanında yürütücü işlevler (executive functions) de önemli rol oynar.
Çocuğun kendi bildiği doğruyu engellemesi, yalan söylerken olayları aklında tutması ve tüm bunları yaparken bilişsel olarak esnek davranması gerekir.
Özetle, yalan söyleyebilmenin altında çocuğun artık başkasının zihnini temsil edebildiği bir düşünme düzeyi yatar.
Yalan söyleyebilmek için önce “Karşımdaki benim ne düşündüğümü bilmiyor.” fikrini anlamak gerekir.
Bu da bilişsel gelişimde büyük bir adım demektir.
Yalanların ortaya çıkışı
Çocukların “yalan”ı bir kavram olarak anlamaları, yalan söylemeye başlamalarından daha erken gerçekleşir (Parry, 2006).
Kang Lee (2013)’nin yaptığı araştırmalara göre, iki–üç yaşlarındaki çocuklar genellikle hatalarını itiraf ederken, dört yaş civarında yalan söyleme davranışı belirgin biçimde artar.
Bu değişim, çocuğun hem kendi hem de başkalarının zihinsel durumlarını temsil edebilme yetisinin gelişmesi ile yakından ilişkilidir.
Prososyal ve antisosyal yalanlar
Yalan söylemek yalnızca “doğruyu gizlemek” değildir; bazen sosyal bir beceri, bazen de empati göstergesidir.
Araştırmacılar çocukların yalanlarını genellikle antisosyal ve prososyal olmak üzere iki grupta inceler.
-
Antisosyal yalanlar: Genellikle cezadan kaçınmak veya bir çıkar elde etmek amacıyla söylenir.
“Bardağı ben kırmadım.” gibi ifadeler bu kategoriye girer.
Bu tür yalanlar, çocukların davranışlarını gizleme isteğiyle ilişkilidir ve 4–5 yaş civarında daha sık görülmeye başlar. -
Prososyal yalanlar: Başkalarının duygularını korumak veya sosyal uyumu sürdürmek amacı taşır.
Örneğin “Hediyeni çok beğendim.” diyerek karşımızdakini kırmamayı amaçlamak prososyal yalanlara örnektir.
Bu tür “beyaz yalanlar”, empati kurma ve sosyal normları anlama kapasitesi geliştikçe artar.
Talwar ve Lee (2002b, 2007)’nin araştırmalarında, 3–7 yaş arası çocuklara istenmeyen bir hediye verildiğinde pek çoğunun “Beğendim.” diyerek karşısındakini memnun etmeye çalıştığı görülmüştür.
Ancak küçük çocuklar bu tür yalanları neden söylediklerini tam açıklayamazken, yaş büyüdükçe çocuklar “Kırılmasın diye söyledim.” gibi gerekçeler sunmaya başlar.
Aynı zamanda, erken çocuklukta söylenen prososyal yalanların bazen kişisel çıkarla da ilişkili olabileceği görülür.
Örneğin çocuk, karşındakini incitmekten çok kendisine kızılmaması amacıyla bir hediyeyi beğendiğini söyleyebilir (Lee & Imuta, 2021).
Bu durum, ahlaki normların çocuklar için hâlâ soyut kalması ve farklı bakış açılarını tam olarak kavrayamamalarından kaynaklanabilir.
Bu bağlamda kültürel farklılıklar da önemli rol oynar.
Örneğin, Çin’de yapılan çalışmalar, 7 yaş ve üzerindeki çocukların kendi gruplarını korumak amacıyla bazen gerçeği gizlediklerini (“mavi yalanlar”) göstermiştir (Fu et al., 2008).
Bu da yalanın yalnızca bireysel bir davranış değil, sosyal normların ve kültürel değerlerin bir yansıması olduğunu ortaya koyar.
Yalanın öğretici yönü
Bir çocuk yalan söylediğinde, çoğu zaman yetişkinlerin aklına dürüstlük ve ahlaki değerler gelir.
Oysa yalan, çocuğun düşünme biçimini anlamak için benzersiz bir fırsattır.
Çocuğun yalanı hangi durumda, ne amaçla ve kime söylediğini anlamak, onun duygusal ve sosyal gelişimi hakkında önemli ipuçları verir.
Yalan söylemeyi tamamen yasaklamak ya da cezalandırmak yerine,
“Bunu neden söyleme gereği duydun?” gibi sorular sormak çok daha öğreticidir.
Çünkü yalan çoğu zaman korkudan ya da kabul görmeme kaygısından doğar.
Çocuğa güvenli bir iletişim ortamı sunmak, dürüstlüğü dayatmadan öğretmenin en etkili yoludur.
Sonuç
Bir çocuk yalan söylediğinde, aslında yalnızca gerçeği gizlemeye çalışmaz;
aynı zamanda karmaşık sosyal dünyada nasıl davranması gerektiğini öğreniyordur.
Yalan söyleme, zihin kuramı, yürütücü işlevler, empati ve sosyal normların kesişiminde ortaya çıkan çok yönlü bir beceridir.
Çocukların bu davranışı gösterdiğini gördüğümüzde, yalan söylemeyi tamamen engellemek yerine yalanın ardındaki düşünmeyi anlamaya çalışmak daha yapıcı olabilir.
Çünkü bazen büyümek, gerçeği saklamayı öğrenmekle başlar ve sonunda onu doğru zamanda ve doğru biçimde paylaşmayı öğrenmekle tamamlanır.
Kaynakça
Fu, G., Evans, A. D., Wang, L., & Lee, K. (2008). Lying in the name of the collective good: A developmental study. Developmental Science, 11, 495–503.
Lee, K. (2013). Little liars: Development of verbal deception in children. Child Development Perspectives, 7(2), 91–96.
Lee, J. Y. S., & Imuta, K. (2021). Lying and Theory of Mind: A Meta-Analysis. Child Development, 92(2), 536–553.
Talwar, V., & Lee, K. (2002b). Emergence of white lie-telling in children between 3 and 7 years of age. Merrill-Palmer Quarterly, 48, 160–181.
Talwar, V., & Lee, K. (2007). Lying in the elementary school: Verbal deception and its relation to second-order belief understanding. Developmental Psychology, 43, 804–810.


